Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İYİ Parti Genel Başkan Meral Akşener'in Meclis'te yapacağı konuşma meydanlarda halka izletilecekmiş.

        İlk uygulama bu sabah başlıyormuş.

        TBMM'de saat 09.45'te başlayacak konuşma İstanbul Kadıköy ve Beşiktaş meydanları ile Bursa Kent Meydanı'na kurulacak dev ekranlarla vatandaşlara izletilecekmiş.

        Siyaseten kesinlikle zekice bir hamle. Hem kimi televizyonların Akşener’e uyguladığı ambargoyu kırmaya yarar hem de o saatte iş telaşında veya sokaklarda olup yayınlardan bir haber olanların dikkatini çeker.

        Akşener’in oyları hemen hemen tüm anketlerde yükselişte görünüyor. Bana göre bunun temel nedeni Cumhur İttifakı’ndan davet almasıyla birlikte hem iktidarın hem muhalefetin yanına almak istediği akil aktör olarak görülmesi. İktidara kızan sağ seçmen için sağlam bir alternatife dönüştü Akşener...

        Vatandaş buluşmalarının, sosyal medyada o buluşmaları etkili bir biçimde kullanmasının, milli meselelerde iktidara yeri geldiğinde destek verip ekonomi gibi konularda yüksek sesle eleştirmesinin önemli payı var bu yükselişinde…

        Grup konuşmalarının da çok etkili olduğuna inandıkları için parti böyle bir karar almış olmalı.

        Muhtemelen Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu duyunca “Ben nasıl düşünemedim” demiştir.

        Fakat tüm liderler yaptıkları konuşmaları meydanlarda yayınlamaya başlarsa hem yaratacağı gürültü yüzünden hapı yutarız hem de ülkede birden yeni bir seçim atmosferi oluşuverir.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Ayhan Bilgen HDP'ye "Kral çıplak" dedi

        Ayhan Bilgen HDP'ye "Kral çıplak" dedi
        0:00 / 0:00

        Geçen hafta yerine kayyum atanan eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen partisi HDP’ye karşı çarpıcı bir eleştiri-analiz yaptı ve "HDP tersine Türkiyelileşme yaşıyor" dedi.

        Bilgen öncelikle basit ama son derece önemli bir gerçeği hatırlatarak başlıyor: “HDP, kendi geleceğini ve ülkenin geleceğini ittifak stratejilerine bağlıyor ama hiçbir parti kendisiyle açık ittifak yapmayı göze alamıyor” diyor. Ve kritik bir soru soruyor:

        “Bunun tek sebebi Cumhurbaşkanı’nın kurduğu dil ise, bu değişmeden denklemde hiç kimsenin pozisyonu değişmeyecektir. Peki bu durumda HDP neye odaklanmalı yani nereden tartışmaya başlamalı?”

        Evet, bugün hiçbir siyasi parti, AK Parti’ye karşı en muhalif olanlar bile, HDP ile açık ittifak yapmayı göze alamıyor. Bırakın açık ittifakı aynı kare içinde görünmek bile istemiyor. Ama HDP’liler bunun tek sebebinin Cumhurbaşkanı’nın kurduğu dil olduğunu zannediyorlarsa sadece kendilerini kandırmış olurlar.

        Ülkeye karşı açıkça silahlı mücadele başlatmış bir terör örgütü var ortada ve HDP’ye sempatiyle bakan isimler bile sivil siyasetçilerin örgütün emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, temel politikaların Kandil’in yönlendirmesiyle belirlendiğini düşünüyor. HDP’li siyasetçilerin temel problemi Erdoğan’ı bahane etmeden, kangren olmuş bu çıkmaza dair bir çözüm üretemiyor olmaları...

        Bilgen de bu gerçeğe değiniyor ve “HDP Kürtlerin bir kısmı ile birlikte Türk kamuoyuna güven verecek adımları atmayı başardığında bunu engellemeye kimin gücü yetebilir? Sorun gerçekten vesayet ve müdahale sorunu ise, bunu aşabilmenin tek yolu kendi yetkinliğini artırıp rüştünü ispat etmektir. Kamuoyundaki yaygın kanaatin aksine HDP’nin genişleme sorunları Kandil, İmralı ya da geçmişte sanıldığı gibi cezaevlerinden müdahaleden çok, kendi yönetiliş biçiminden kaynaklanmaktadır” diyor.

        Bilgen bu cesur çıkışıyla, “HDP’ye karşı yürütülen operasyonları bahane ederek kendini yenilemeyen, ve “Neden hiç kimse bizimle görünmek istemiyor” sorusuna gerçekçi bir yanıt üretmeyen parti yönetimine “Kral çıplak” diyor.

        Ama kafama takılan bir nokta var. Eğer söylediği gibi HDP’nin Türkiye partisi haline gelememesinin sebebi Kandil’den müdahale değil de yönetiliş biçimiyse, kadroların ve dilin değişimiyle bu sorun aşılabilir. Peki, Kandil’in müdahalesi olmadan o kadrolar değişebilir mi? Dahası örgütün ideolojik-zihinsel tezgahından geçmiş şu anki yöneticilerin konforlarını bozup hamasi söylem ve sloganik dili terk etmeleri beklenebilir mi?

        Diğer Yazılar