Konutu 'kayıtlılar'dan değil, 'kayıtsızlar'dan analiz edelim
Türk ekonomisinin halen çözülememiş en büyük sorunu kayıtdışılık. Türkiye'nin potansiyel vergi gelirinin üçte birinin tahsil edilememesi anlamına gelen bu yapısal bozukluk, aynı zamanda pek çok sektörümüzde, kayıtlı firmalar, işletmeler ile kayıtdışılığı adet edinmişler arasında ölçüsüz bir haksız rekabetin de temel gerekçesini oluşturuyor. AK Parti iktidarları döneminde, başta Türk Ticaret Kanunu olmak üzere, ticaret alanının ve birçok kritik önemdeki sektörün kurumsallaşması adına önemli, hatta devrimsel nitelikte yasal düzenlemeler yapılmış olsa da, kayıtdışı ekonomi ile mücadele çok yavaş ilerliyor. 2023 için, hükümetlerin hedefleri arasında, belki de ilk üç sırada yer alması gereken bir konu bu.
Öteden beri, çalıştırdığı işgücünü, elde ettiği kazancı tam anlamıyla kayıt altında tutan iş dünyası, aynı organize sanayi bölgesinde, ya da aynı ilçe veya yatırım bölgesinde büyük ölçüde kayıtdışı çalışmayı adet edinmiş bir başka rakip firmayla nasıl baş edeceğini bilemiyor. İhbar etmek de, Türkiye'nin örf ve adetleri açısından tercih edilen bir yöntem değil. Bu nedenle, tam anlamıyla 'kayıtiçi' çalışan işletmeler, şirketler, 'kayıtdışı' çalışmayı adet edinmiş olanlarla aralarındaki haksız rekabetin önlenmesini, 'merdivenaltı' üretimin engellenmesini Kamu Otoritesi'nden bekliyor. Bu sorun, hizmetler sektöründe de, en az üretici sektörler kadar ciddi bir sorun.
KONUT SEKTÖRÜNÜN YÜZDE 84'ÜNÜN KAYITLARI ZAYIF
Türkiye konut endüstrisi ile ilgili olarak, gerek Ekonomi Yönetimi'nin, gerekse de Türk halkının algısında ciddi bir sorun var. Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği'nin (KONUTDER) raporu, Türk medyasındaki ilanlara ve haberlere bakıldığında, yüzde 80'i kayıtlı ve yeterince kurumsallaşmış şirketler tarafından üretildiği sanılan sektörde, esasen tanımı yapılan grubun büyüklüğünün yüzde 3'ü geçmediğini gösteriyor. Bu yüzde 3'lük payın yüzde 1.6'sı KONUTDER üyeleri. TOKİ ve Emlak Konut GYO'nun yüzde 10.6'lık payı dikkate alındığında, sektörün yüzde 85'i aşan bir bölümü küçük ve kayıtları son derece zayıf konut üreticilerinden oluşmakta.
Yani, Türkiye'deki 5.5 milyon adeti aşan konutların 4.7 milyon düzeyindeki ciddi bir bölümü, yeterince kurumsallaşmamış ve kayıtlı çalışmaya pek alışık olmayan kurumlar tarafından üretiliyor. Türkiye'deki mevcut vergi ve teşvik mevzuatı, konut endüstrisini regüle eden düzenlemeler ise ilginçtir, Kamu Otoritesi veya Ekonomi Yönetimi açısından konut üretimindeki kayıtdışılığı azaltmaya yönelik uygulamalar değil sektördeki üretimin sadece yüzde 3'ünü temsil eden kurumsallaşmış şirketler üzerinden sektörü şekillendirmeye yönelik düzenlemeler olarak karşımıza çıkıyor.
MADEM GYO'LAR ÇOK CAZİP, NİYE SAYISI ÇOK AZ
Keza, eğer sektörde tam anlamıyla kayıt altında olan konut endüstrisi şirketlerinin kimi imkânlarının azaltılması hedefleniyor ise ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarının kurumlar vergisi istisnası önemli bir imtiyaz gibi gözüküyor ise neden tüm şirketler GYO olmaya yönelmiyor? 7.2 milyon brüt kâr elde edilen bir projeden kayıt altındaki konut firmasının ödediği vergi 5.7 milyon TL'yi buluyor. Acaba, bu nedenle mi sektörün yüzde 85'i kayıt altına girmiyor?