Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "Cumhurbaşkanı kim olacak?" sorusuna odaklanmış siyaset çevresinin, Meclis aritmetiğinde yaşanabilecek radikal değişimlere önem vermemesini garipsiyorum.

        Özellikle iktidar çevresinin bu konuyu neredeyse hiç gündemine almaması bence daha ciddi eksiklik.

        Zira önümüzdeki seçimlerde Meclis aritmetiğinde ciddi değişimler olması kuvvetle muhtemel.

        SEÇMENİN İKTİDARA UYARI ŞEKLİ

        2018 seçimlerinde AK Parti Cumhurbaşkanı çıkardı ama millet, Meclis'te çoğunluk yetkisini ona vermedi.

        Neden?

        Bu seçmenin çok geleneksel bir uyarı tavrıdır.

        Önceden belediye seçimlerinde bunu çok yapardı. Başkanı seçse de İl Genel Meclisi’nde iktidara uyarılar yapardı ve kızmışsa çoğunluğu muhalefete verirdi.

        Şimdi benzer bir uygulamayı, aynı anda yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde yapıyor.

        Erdoğan’ı seçen millet, partisine Meclis’te tam yetki vermedi. Bu da “Senden şikayetim var, mesajımı al” demek oluyor.

        2019 yerel seçimlerinde ise hem 10 belediyeyi elinden aldı, hem de oylarını %8 düşürerek uyarısını yaptı.

        AK Parti tüm bunlardan ders aldı mı?

        Hayır.

        Yerel seçimlerde ittifakın oyları % 50 üzerinde diye sevinmeyi tercih etti.

        ÖFKE MİLLETVEKİLLERİNE PATLAYABİLİR

        AK Parti 2018’de 295 milletvekili ile Meclis'e girmişti. Bu süre içinde istifa edenler, bakan yapılanlar nedeniyle sayı 285’e düştü.

        2023 seçimlerinde muhalefet bir varlık göstermez de millet Erdoğan’ı tekrar seçerse, ekonomik kriz nedeniyle yaşadığı öfkeyi Meclis aritmetiğine yansıtabilir seçmen.

        Zamlardan döviz yükselişine, geçim sıkıntısından gelecek kaygısına, toplumda birikmiş tüm negatif enerjinin milletvekilleri üzerine boca edilmesi kuvvetle muhtemel.

        Bu da Meclis’teki aritmetiği radikal şekilde değiştirebilir.

        Aritmetiği değiştirecek bir başka neden de milletvekillerinin performansı.

        Şehirlerde şikayet edilmeyen vekil yok neredeyse.

        MİLLETVEKİLLERİ SAHADA OLMAYINCA ÖFKE ARTIYOR

        İnsanlar dertlerini, sorunlarını, sıkıntılarını gidip Ankara’da anlatsın diye seçtiği vekillerini sık sık yanında görmek ister. Görmediğinde hiçbir iş yapmadığını düşünür.

        Şu anda AK Parti ve MHP milletvekillerinden şikayet had safhada.

        Sahada değiller. Vatandaşın arasına karışmıyorlar, onların sıkıntılarını da merkeze aktarmıyorlar.

        Bu nedenledir ki hem Erdoğan, hem Bahçeli sık sık milletvekillerine “Sahaya inin” talimatı veriyor.

        Ancak vekiller sahaya indiğinde hayat pahalılığı nedeniyle çok tepki gördükleri için bundan kaçınıyor.

        İşte bu da seçmeni daha çok öfkelendiriyor.

        Bu yüzden ilk seçimde öfkesini milletvekillerinden çıkartabilir.

        MECLİS DAĞILIMI RADİKAL ŞEKİLDE DEĞİŞİRSE SİYASET KARIŞIR

        Meclis aritmetiğinin radikal şekilde değişeceğine eminim ama hangi oranda olacağını kestirmek zor.

        Şöyle düşünelim: Milletin elinin ayarı kaçsa ve muhalefete Anayasayı değiştirecek 360 vekil verse, durum ne olur sizce?

        Muhalefetin şu anda toplam 248 vekili var. Cumhur İttifakının da 333.

        Buradaki radikal değişim, Anayasa değişikliğinden kanun yapmaya, oradan erken seçim alma kararına kadar her konuyu etkileyebilir.

        Bu konuyu önemseyen her parti, milletvekili seçimini çok ciddiye almalı. Lakin alanı görmedim.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        AK Parti'yi savunanlar listesi

        AK Parti'yi savunanlar listesi
        0:00 / 0:00

        Bir siyasi parti, tezlerini ve politikalarını topluma anlatmak zorunda.

        Eskiden bunu siyasiler yapardı.

        Sanırım 6-7 yıldır siyasilerin yerine gazeteciler, akademisyenler siyasi parti temsilcisi gibi ekrana çıkıp partileri savunuyor.

        Aslında yeni bir durum bu.

        Doğru bir tutum olmadığı da aşikar.

        AK PARTİ’DE EKRANA ÇIKACAKLAR LİSTESİ NASIL HAZIRLANIRDI?

        AK Parti önceki yıllarda konuşacak, ekrana çıkacak ve medya görünürlüğü olan isimleri tespit ederdi.

        Bunlar genellikle bakanlar, grup başkan vekilleri, konu uzmanı milletvekilleri olurdu.

        Bu listenin oluşumunda eskiden bulunmuş biri olarak diyebilirim ki, bunların arasında hiç gazeteci olmazdı. Siyaseti siyasetçiler savunur ilkesi hakimdi.

        Elbette her parti gibi, AK Parti de ekranlarına çıkmak istediği kanalları ya da röportaj vereceği gazetecileri seçerdi.

        Bu onun en doğal hakkı. Lakin bu seçicilikte gerekçeler daha iyi mesaj iletme kaygısına dayanırdı.

        Son yıllarda bu durum çok değişti.

        Bir kere AK Parti adına ekrana çıkacak isimlerin içindeki siyasilerin sayısı bir hayli değişti. Eskiden hiç olmayan bir uygulamayla, daha çok gazeteciler ve kısmen de akademisyenlerden oluşan listeler hazırlanmaya başlandı.

        Kimin hazırladığından ziyade, kimlerin seçildiği konusu daha kritik bir mesele.

        Ortada bir liste varsa ve bu listedeki isimler ekranda görünen, gazetelerde köşe yazan kişilerden oluşuyorsa durumun iyi olmadığını söyleyebiliriz.

        AK PARTİ’Yİ SAVUNANLARA YAPILAN İTİRAZLAR

        AK Parti milletvekili Aziz Babuşçu, AK Parti’yi savunduğu söylenen bu isimlerin AK parti için artık çok ciddi bir sorun olduğunu ve değişmesi gerektiğini yüksek sesle dile getiren ilk önemli isim oldu sanırım.

        Meğer, AK Parti’yi ve hükümet politikalarını savunduğu söylenen o isimlerden o kadar çok şikayeti olan varmış ki, Babuşçu’ya onlarca milletvekili ve siyasetçi destek mesajları attı ama bunu kamuoyu ile paylaşmadı.

        İşin ilginci, nefret yaratarak AK Parti’yi savunduğu söylenen kişiler, Babuşçu ve benzeri isimleri de eleştirmekten çekinmedi.

        Sonunda neredeyse her gün bu isimleri ekrana çıkartıp, onları muhalefet cephesinden seçilen zayıf halkalarla kavga ettiren Ahmet Hakan bile dile geldi.

        “Ağır, oturaklı, kabul edilebilir, mantıklı, herkesi ikna edecek açıklamalar yapmak yerinehafif, uçuk, kaçık, mantıksız açıklamalar yapanlar...AK Parti’ye zarar veren AK Partililer” diye niteledi. “Bunlar Erdoğan’a yük oluyor” dedi üstelik. Anladığım kadarıyla kendisini bunların üzerinde bir yerde konumlandırıyor.

        MUHALEFETTE DURUM ÇOK FARKLI DEĞİL

        Benzer durumun muhalefet cephesinde olduğunu da görmek gerekir.

        Orada da ekrana çıkacak isimler merkez tarafından belirleniyor. Özellikle CHP bunu çok sıkı denetliyor.

        Muhalefetin listesinde de partilerini savunan çok sayıda gazeteci var. Onların bir kısmı da politik bir kişilik gibi ekranda nefret üreten bir duruş sergiliyor.

        Aslında gazeteciler, bir siyasi partiyi böyle ölümüne savunmaz. Her yanlışını doğru gibi göstermeye çalışmaz. Doğruya doğru, yanlışa da yanlış der.

        Ancak ne muhalefet ne de iktidar cephesinde, adilce herkesi eleştirebilen gazeteci neredeyse kalmadı.

        Ekranlarda böyle davranan bağımsız gazetecilerin sayısı ise bir elin parmağı kadar az artık.

        Siyasi parti liderleri kendisini her durumda ve her ortamda, yanlış yapsa da savunan insanları sever. Kimse kimseyi kandırmasın.

        Bu durum uzun vadede o siyasi partilere zarar veriyor aslında ama bu gerçeği de liderler görmek istemiyor.

        Ancak şunu söyleyebilirim ki, yakın zamanda herkes “doğruya doğru, yanlışa yanlış” diyen gazetecilere, akademisyenlere ve kanat önderlerine su gibi ihtiyaç duyacak.

        Çünkü kendi listesindeki isimlerin inandırıcılığı ve saygınlığı sıfıra inecek yakında.

        Diğer Yazılar