Filistin-İsrail savaşının tanığı olan gazetecilerdenim. Bombardıman altında Gazze’ye birkaç kez gittim. Yaşanan vahşete çok yakinen tanıklık ettim.
Kudüs’te, Ramallah’ta, Tel Aviv’de önemli gelişmeleri yakından izledim.
Bu sorunu yıllardır yakından takip ediyorum.
Filistin tarafının başlattığı son operasyon, bu kavganın tarihi boyunca görülmemiş boyutta, etkide büyük bir olaydır.
Bunun sonuçları da aynı derecede büyük olacaktır.
Bu konuyu tartışmanın zorlukları var. Devletler açısından, gazeteciler, aydınlar, bireyler açısından meseleyi karmaşık hale getiren çok etken bulunuyor.
Sorun bir taraftan suçlama yarışına döndü.
Diğer taraftan çıkarlar nedeniyle pozisyon alma yüzünden daha da çözümsüz hale geliyor kriz.
Yine de birkaç başlıkta sorunu tartışma biçimini özetleyeyim.
SUÇLU TARAF KİM?
Meseleyi sonuçları açısından tartışırsak işin içinden çıkamayız.
Sonuçları doğuran nedenler açısından bakmak zorundayız.
Filistin-İsrail savaşının onlarca dönüm noktası, önemli olayları var. Bunların detaylarına boğulmadan genel olarak bakarsak,
Bu savaşta hukuka, insani değerlere, BM kararlarına, dini hassasiyetlere dahi uymayan taraf olarak İsrail’in haksız olduğunu aslında herkes bildi ama çoğu ülke çıkarları nedeniyle ses çıkaramadı.
İSLAM DÜNYASININ BAŞARISIZLIĞI
Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs tüm İslam ülkelerinin dilinde bir sembol olarak kullanıldı. Ancak nüfus, siyasi güç, ekonomik yapısına rağmen Filistin sorunun çözmekte başarılı olamadı.
Filistinliler kendi aralarında bölündü, zaman zaman çatıştı.
İslam ülkeleri Filistin meselesini bir iç politika malzemesi, dış politikada denge aracı ve siyasi kaldıraç aracı haline getirip sorunun çözümsüzlüğüne katkı sağladı. BM kararlarını bile uygulatmada başarılı olamadı.
Filistinliler dünyanın dört bir yanına sürgüne gönderildi. Burada güçlü diasporalar oluşturmayı, meseleyi bir hak ihlali ve hukukun çiğnenmesi olarak bile anlatamadı.
Mücadele etme biçimlerinde zaman zaman hukuk dışına, insani değerler dışına taştı. Öfkelerini kontrol edemediler ve bu onlara yanlışlar yaptırdı.
Son operasyonda sivillere yönelik saldırı, ölen insanların çıplak cenazelerini teşhir, esirlere ötürü muamele ederek haklı davalarında haksız konuma düştüler.
Tüm dünya, yayınlanan o kötü görüntüler yüzünden İsrail’in yaptığı tüm yanlışları unuttu ve Filistin'i suçladı.
Şimdi ağır bir bedel ödeyecekler ve dünya yine ses çıkarmayacak.
ÇÖZÜME ODAKLANMAK ZORUNDA DÜNYA
Türkiye-İsrail ile ilişkilerini düzeltmek üzereyken yaşanan bu ani şok dalgası karşısında dengeli açıklamalar yapmak zorunda hissetti kendini.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Bölgemizdeki sorunların temelinde Filistin meselesi bulunuyor. Mesele çözülmedikçe bölge barışa hasret kalacaktır. İki devletli çözümün muhafazası önemlidir. 67 sınırları temelinde başkenti Kudüs olan Filistin devleti ertelenemez ihtiyaçtır" sözleri İslam dünyasından yükselen en net mesajdı.
Türkiye çözüm olarak 1967 sınırlarına dönülmesini ve bağımsız Filistin devletinin kurulması olarak görüyor.
Doğrusu bunu dillendiren başka ülke de pek yok şu anda.
Hamas’ın yayınladığı görüntüler ve sergilediği tutum İslam ülkelerinin elini zayıflattı doğrusu.
Fakat her iki taraftan ölü sayısının arttığı bir savaşın kazananı asla olmayacak.
O yüzden çözümü zorlamak zorunda dünya.