Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “…Dereler ve nehirlerden akan, parıldayan sular, sadece su değil atalarımızın kanlarıdır. Eğer size toprak satarsak, onun kutsal olduğunu hatırlamalısınız ve çocuklarınıza da onun kutsal olduğunu öğretmelisiniz. Göllerin berrak suyundaki her hayali yansıma, halkımın yaşamından anılar ve olaylar anlatır. Suyun mırıltısı babamın babasının sesidir. Nehirler erkek kardeşlerimizdir, susuzluğumuzu giderirler, nehirler kanolarımızı taşırlar ve çocuklarımızı beslerler. Eğer size toprağımızı satarsak hatırlamalısınız ve çocuklarınıza öğretmelisiniz ki nehirler bizim kardeşlerimizdir ve sizin de bundan dolayı nehirlere herhangi bir kardeşe göstereceğiniz sevgiyi göstermelisiniz…

        Biliyorum, beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır.

        Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. O'nun bu ihtirasıdır ki toprakları çölleştirecek ve her şeyi yok edecektir.

        Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Belki bir vahşi olduğum için anlayamıyorum ama benim ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan bir su birikintisinin etrafına toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça yaşamın ne değeri olur?...”

        REKLAM

        YAĞMURU BEKLERKEN

        Türkiye’de yaşanan kuraklık üzerine yazı kaleme almak istiyordum. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın hazırlanmış olduğu bilgi notunu okurken, teknik sorunlarımızdan ziyade bir anlayış, bir yaşam felsefesi ve doğayla ilişki kurma sorunumuzun olduğunu yazmanın daha iyi olacağını düşündüm.

        Bu konuda yazılmış en iyi metin, bundan 136 yıl önce kaleme alındı.

        1884 yılında, Amerika’da Duwarmish Kızılderililerinin Reisi Seattle, topraklarını zorla gasp eden, sonra da geri kalanını satın almak isteyen ABD Başkanı Franklin Pierce yazdığı meşhur mektup bu. Bir bölümümü alıntıladım.

        Dünyada çevre bilincinin ve fikirlerinin olmadığı bir zamanda, tüm zamanların en etkileyici doğa ve insan ilişkisini anlatan eşsiz bir metin olarak kabul edilir.

        Okuması ve yazması olmayan, beyaz adam tarafından “vahşi” olarak nitelenen bu kabile şefinin sözleri, bugün bile aşılamayacak kadar derin ve güçlüdür.

        ŞEHİRLERİMİZ BETON HAPİSHANE OLDU

        Belki de bugün bizim doğayla olan ilişkimiz Şef Seattle’in tahmininde daha kötü durumda. Bu ayki National Geographic dergisi kapak olarak kuraklığı işlemiş. ABD’nin en büyük yaşam kaynakları olan göllerin ve nehirlerin nasıl kuruduğunu ve kullanılamaz hale geldiğini anlatıyor.

        Kendimize bakalım…

        Bu yıl topraklarımıza düşen yağmur ve kar yağışı yaklaşık % 60 azaldı. Nehirlerimiz coşkun akmıyor, göllerimiz dolmuyor, barajlarımız yeterince su toplayamıyor.

        Eğer yağışlar böyle devam ederse, tarımsal kuraklık başlayacak ve topraklarımız susuzluktan çatlayıp ürün veremez hale gelecek.

        Sanırım bunu mevsim değişikliğine, küresel ısınmaya yoruyorsunuzdur... Sadece ona bağlarsanız yanılırsınız.

        REKLAM

        Kurduğumuz şehirlere bakın. Yaşanılacak yerler olmaktan çıkıp, birer beton hapishanelere döndü. Betonlar evler, yüksek binalar yüzünden, rüzgarı kestik, havayı ısıttık, atmosferi kirlettik ve kuşların yolunu kapattık. Sonra yağmur neden yağmıyor diye cevabını başka yerde arıyoruz.

        BU GEZEGEN SADECE BİZE AİT DEĞİL

        Tarım yaptığımız toprak sadece 70 CM kalınlığında bir tabaka. Bu tabaka on milyon yılda oluşuyor. Ama bir dozer sadece bir saate bu toprağı kazıyıp atabiliyor ve orayı binlerce yıl ürün yetişmeyecek bir hale dönüştürüyor.

        Havayı temizleyen ormanlar yüzlerce yılda oluşur. Ve bu ormanlar nefes almamıza yardım eder, binlerce tür hayvanı besler. Bir günde binlerce ağaç kesebilecek makinelerimizle övünüyoruz tuhaf şekilde.

        Yol yapacağız, köprü yapacağız, toplu konutlar yapacağız, alışveriş merkezleri yapacağız… toprak olmadan bunların hiçbiri bizi yaşatmaz.

        Ve bir gün topraklarımız kuruduğunda acı gerçeklerle yüzleşeceğiz.

        İnsanoğlu doğayla uyumlu yaşamayı öğrenemedi bir türlü. Bu gezegenin kendi malı olduğunu zannediyor. Oysa burada yaşayan tüm canlıların bu gezegende en az bizim kadar hakkı var.

        Sanırım bir bilge adamın çıkıp, Şef Seattle gibi bir manifesto yazma zamanı geldi.

        Zira beyaz adam, yani bizler, sadece Amerika’daki toprakları değil, tüm dünyadaki toprakları, suları, gölleri, denizleri mahvettik.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar