Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KONU gülmek ve ağlamak olduğu zaman ben paramı hep ağlamaya yatırırım! Ağlamayı çok sevdiğimden değil, gülmeyi beceremediğimden yaparım bunu... Evet, ak sakallarıma bakmadan iç çekerek hıçkıra hıçkıra ağlama konusunda ne kadar kabiliyetliysem ağız dolusu gülme konusunda o kadar yeteneksizim... Patates burunlu, dolma parmaklı Carl’la, kızıl saçlı kocaman gözlü Ellie’nin öyküsünü anlatan Up’ı izlerken, yaşıma başıma bakmadan salya sümük ağlayabilirim ama iş gülmeye gelince Müfettiş Clouseau’dan daha şapşal durumlara düşürürüm kendimi...

        İNCİ DİŞLERİM DE ÇARE DEĞİL

        Anlatmaya çalıştığım şey gülmek yerine ağlamayı tercih ettiğim değil! Aksine gülmeyi, güldürmeyi severim ama işte kendime yakıştıramıyorum gülmeyi... Bir yıla yakın süre ağzımın içinde tellerle dolaştıktan sonra her biri birer inci tanesine dönüşen beyaz muntazam dişlerime rağmen gülerken eciş bücüş bir şeye dönüştüğümü düşünüyorum... Önce hiçbir şeye benzetemediğim manasız bir ses çıkıyor boğazımdan, sonra “Ha hö hi hi huh ah la nan na” gibi acayiplikler eşliğinde gözlerimi devirerek birtakım garip hareketler yapıyorum gülerken... En azından bana öyle geliyor!

        ALLAH DA SENİ GÜLDÜRSÜN!

        Güzel gülen insanlara karşı içten içe bir kin beslediğimi söylemem lazım! Benim kendimi en kontrolsüz hissettiğim gülme anında bile hiç istiflerini bozmadan muntazam kahkahalar atan insanlar gözümde akla hayale gelmeyen alet edavat icat eden bilim adamları gibi ayrı bir yerde dururlar hep... “Sen beni güldürdün Allah da seni güldürsün” temennisine, içindeki iyi niyete saygı duysam da gülme eylemi sırasındaki tuhaf hallerim nedeniyle hep mesafeli durmuşumdur! “Tamam güldürsün de öyle kalabalıkların içinde değil, kendi başımayken yapsın bunu” diye düşünmüşümdür...

        Gittikçe gülünç bir hal alan bu yazıyı yazma nedenim gülmek dışında kendime yakıştıramadığım başka bir konuyla, modayla ilgili bir yazıda okuduklarım aslında! Yoksa durduk yere, “Ben çok kötü gülüyorum” diye bir yazı yazıp kendimi sizlere güldürmem. The Guardian Gazetesi’nin ‘Fashion Blog’ sayfasında ‘Gülmek, modanın en gözde aksesuvarı’ başlıklı yazıyı okurken yüzüme manasız bir sırıtış gelip oturdu. Ne giyse üzerinde çuvala dönen, uzun yıllar ‘moda’yı bir semt adı olarak bilen biri olarak başıma gelebilecek en kötü şeyin geldiğini o yazıdan öğrendim!

        DÜNYADA BU YIL GÜLMEK MODA

        Moda dünyasında genel bir kural olan “Modeller ağızlarıyla değil gözleriyle güler” klişesinin yıkıldığını belirten yazıda dünyanın önde gelen moda dergilerinin şubat sayılarının kapaklarında ağız dolusu gülen modellerin, hatta Cambridge Düşesi Kate Middleton‘ın yer aldığı anlatılıyordu. Ekonomik çöküntüler, savaşlar ve çevre felaketleri nedeniyle zor günler geçiren dünyada insanların asık suratlı modeller değil, gülen yüzler görmek istediğini düşünen editörlerin dergilerinin kapaklarına 32 dişlerini gösteren güzeller yerleştirdiğini görünce boğazıma bir şeyler düğümlendi... Kişisel tarihimde birçok felaketin üst üste geldiği şu günlerde hayatıma, “Güldür artık yüzümü” diye isyan ederken dünyada yeni trendin gülümsemek olduğunu öğrenince önce olanca acayipliğimle acı bir kahkaha attım, sonra da “Kara bahtım kör talihim” diyerek gülünecek halime ağladım!!!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar