Ortaokulda flüt çalmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Bir enstrüman ne kadar çalınamazsa o kadar çalamıyordum. Çelimsiz parmaklarımla kapatmaya çalıştığım flütün üzerindeki deliklere bakmaktan üflemeyi unuttuğumu hatırlıyorum. Hangi şarkıyı çalmaya çalışıyordum acaba? Benim ciğerlerimdeki tüm havayı üfleyip ‘düüüttt’ten başka bir ses çıkaramadığım günlerden 60 bin yıl önce Slovenya’nın Cerko şehri yakınlarında bir mağarada flüt çalındığını ilk öğrendiğimde yeteneksizliğim karşısında sadece güldüm. Öyle ya 60 bin yıl önce Divije Babe Mağarası’nda, bir ayının sol uyluk kemiğinden yapılan, flütü çalan Neandertal sanatçı da muhtemelen sadece ‘düüüttt’ sesi çıkarıyordu. Zamanlama önemli; 60 bin yıl önce yaşasam bir flüt virtüözü olarak kabilemde saygı duyulan bir sanatçı olabilirdim. Ama işte ne yaparsın 1980’lerin ortasında elinde yeşil renkli flüt tüm sınıfın güldüğü bir kabiliyetsiz bir düdüktüm!
AKILLI TELEFONLAR OLMASA NEREDEN MÜZİK DİNLEYECEĞİZ!
Belki flüt ya da bir başka enstrüman çalamadım ama müzik hep hayatımın baş köşesinde oldu. Müzik dinlemediğim bir günü hatırlamıyorum… Bunun ne büyük bir lüks olduğunu geçenlerde okuduğum bir makalede fark ettim. İnsanların yüzyıllar boyunca müzik dinleyemediği yazıyordu. “Evde, tarlada, yolculukta, boş vakitlerde müzik diye bir şey yoktu! Müzik dinlemek için ya kendin bir enstrüman çalmak zorundaydın ya da müzik yapılan bir yere gitmeliydin…” diyen psikolog Daniel Levitin şöyle devam ediyordu: “Büyüdüğüm nesil, istediğinde müziğe erişebilme açısından oldukça ayrıcalıklıydı. Şimdi 1950 öncesi olduğumuz yere geri döndük. Bugün çocuklar müziğe ulaşabilmek için kendilerine şarkı söyleyebilen, bir enstrüman çalabilen veya Spotify'da doğru tuşlara basabilen bir yetişkin bulmak zorundalar."
Çocukların eğer bir akıllı telefonları yoksa müzik dinleyemediği bir çağdayız! Eskiden her evin baş köşesinde duran ‘teyp’ler yok artık! Plak çalan ‘pikap’lar nostaljik birer nesne. Hepimizin akıllı telefonları var artık. Binlerce şarkılık listeler, albümler, single’lar elimizin altında; nasıl oluyor da müziğe ulaşamıyor çocuklar?
Naomi Alderman, "Altyapımızın çoğunu dijital hale getirerek çok hızlı bir şekilde değiştirdik" diyor. İngiltere'de 10 milyon insanın modern dünyaya erişmek için gereken temel dijital becerilerden yoksun olduğunun tahmin edildiğini belirtiyor.
Bugün internet kesilse milyonlarca insan müziğe ulaşamayacağını düşünmek ürkütücü. Ama bir yandan da doğru. Eğer akıllı telefonum ve internetim olmazsa evde kolilerde duran yüzlerce kaset ve CD’yi nerede çalacağımı bilmiyorum doğrusu! Şimdi fark ettim sevdiğim bir grubun yeni çıkan albümünün elime alıp kapağına bakmayalı 60 bin yıl oldu galiba!..
SEZEN AKSU GİBİ BESTE YAPMAK İÇİN SEZEN AKSU OLMAYA GEREK YOK
Teknoloji bir yandan müziğe erişimimizi kolaylaştırırken bir yandan da onunla bağımızı zayıflatıyor mu acaba? Ahmet Kaya’nın şarkısındaki gibi “Yaprak döker bir yanımız / Bir yanımız bahar bahçe…” Teknolojiyle müzik arasında ‘çıldırtan bir denge’ söz konusu! Bugün çok basit gibi görünen birçok müzikal teknik 100-150 yıl önce hayal bile edilemiyordu. Analog kayıt, elektrik amplifikasyonu, dijital dağıtım ve taşınabilir, ‘streaming’ platformları... Artık bir de AI’ımız (yapay zeka) var. Yeni AI programları bir yandan benim gibi flütten ‘düüüttt’ sesinden başka bir şey çıkaramayan sıradan insanlara müzik yapma imkanı sağlıyor bir yandan da yetenekli müzisyenler için o yaratım sürecini daha kolaylaştırıyor. Ama işte yine de bir korku var: 'Yapay zeka tarafından üretilen müzik, insan yaratıcılığının potansiyelini genişletebilir, ancak bunu yaparken müzisyenlerin geçim kaynaklarını da bitirebilir!'
Dünya çapında kendilerini ve ailelerini geçindirmek için müziğe bağımlı milyonlarca insan var ve müzik üreten makineler bu insanların geçim kaynaklarını tehdit ediyor. Stüdyolarda kayıt esnasında birçok aşamada yıllardır ‘yapay zeka’dan faydalanılıyor. Ama artık durum farklı, tek bir tuşla birkaç saniye içinde ‘popüler şarkıların’ benzerlerini üretmek mümkün ve bu korkutucu. Sezan Aksu gibi besteler yapmak için Sezen Aksu olmanıza gerek yok artık. Birkaç kelimeden Sezen Aksu şarkısı üretebilecek yapay zeka programları var. “Duygusu olamaz, çok mekanik gelir kulağa” falan gibi romantik sözlerin de boş olduğunu belirteyim…
Geçenlerde bir arkadaşım Youtube'da dinlediği Oghuz Khagan adlı bir Anadolu Rock grubundan bahsediyordu. "Ulan ben bunları nasıl daha önce hiç duymadım" diye hayıflanırken grubun yapay zekayla oluşturulduğunu okumuş açıklamalarda!
Her gün 100 binden fazla yeni müzik parçasının dijital platformlara yüklendiği bir çağdayız. Uzmanların da dediği gibi “Yapay zeka bir insandan daha iyi müzik yapamayabilir ancak şu anda çok daha yüksek hız ve ölçekte kabul edilebilir müzik üretebilir! Ve buradaki ‘kabul edilebilir’ kriteri genellikle bir müzik parçasının aşması gereken tek çıtadır…”
10 BİN 500 SANATÇI YAPAY ZEKAYA KARŞI EL ELE VERDİ
Geçtiğimiz günlerde 10 bin 500 müzisyen, yazar, oyuncu yapay zeka şirketlerini, eserlerinin lisanssız kullanımının sanatçıların geçim kaynaklarına yönelik "büyük, haksız bir tehdit" olduğu konusunda uyaran bir bildiri imzaladı. Radiohead’den Thom Yorke, oyuncu Julianne Moore, Kevin Bacon, yazar Kazuo Ishiguro, Thu Cure’dan Robert Smith gibi isimlerin de destek verdiği bildiri, yaratıcı profesyoneller ile teknoloji firmaları arasında, ChatGPT gibi yapay zeka modellerini eğitmek için çalışmalarının kullanılması konusunda yaşanan hukuki mücadelelerin ardından geldi. Sanatçılar fikri mülkiyetlerinin izinsiz kullanılmasının telif hakkının ihlali olduğu iddia edip ekliyor: “Yaratıcı eserlerin üretken yapay zekayı eğitmek için lisanssız kullanımı, bu eserlerin arkasındaki insanların geçim kaynaklarına yönelik büyük ve haksız bir tehdittir ve buna izin verilmemelidir."
Bildiriyi hazırlayan İngiliz besteci ve eski AI yöneticisi Ed Newton-Rex, yaratıcı işlerden geçimini sağlayan insanların durumdan "çok endişeli" olduğunu söylüyor: “Üretici AI şirketlerinin AI modelleri oluşturmak için ihtiyaç duyduğu üç temel kaynak vardır: insanlar, hesaplama ve veriler. İlk ikisine büyük miktarda para harcıyorlar - bazen mühendis başına bir milyon dolar ve model başına bir milyar dolara kadar. Ancak üçüncüsünü - eğitim verilerini - ücretsiz almayı bekliyorlar!"
Radiohead şarkıları dinletilerek eğitilen bir yapay zekanın yaptığı Radiohead şarkıları dinlemek bugün bize yapay geliyor olabilir ama 100 yıl sonra bu yapaylığı kim ayırt edebilir ki umurunda olur ki!
“GELECEKTE BİR GÜN HEPİMİZ AYNI MÜZİĞİ DİNLİYOR OLACAĞIZ”
Yapay zeka geçmişin birikimlerini hoyratça kullanıp ‘formüle’ edilmiş yeni şarkılar yaratıyor. ‘TikTok müziği’ diye bir şey var mesela… Orada hit olacak müzikler yapılıyor yapay zekayla. Hit olan şarkılar hiç olmadığı kadar birbirine benziyor. Bazen şarkıyı söyleyen şarkıcıyı bile ayırt edemiyorsunuz. Müzikte ‘özgünlük ve gerçeklik’ kayboluyor. “Gelecekte bir gün hepimiz aynı müziği dinliyor olabiliriz…” diyordu umutsuz bir yazı! Gelecekte, 60 bin yıl önce, başka bir müzik olmadığı için Divije Babe Mağarası'nda, bir ayının sol uyluk kemiğinden yapılan, flütün çıkardığı ‘düüüttt’ sesini dinleyen Neandertallere konser veren ilk flüt virtüözü gibi hayal ediyorum kendimi… Elimde yeşil flütüm stadyumu doldurmuş on binlerce kişiye konser veriyorum: ‘Düüütttt!!!’