Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Hırsız değil dolandırıcıyım ben! İnsanlar paralarını bana gönüllü olarak veriyorlar...” Ridley Scott’ın ‘Matchstick Men’ filminin kahramanı Roy, açıkalan fobisini yenmek için gittiği psikologda kendini böyle savunuyordu. “Açgözlüler dışında da kimseyi dolandırmadım” diye de ekliyordu.

        Bir süre önce her gün mail kutuma gelen yüzlerce mail arasında ‘mrs.ndlangamandlafakudze@yahoo.com’dan gelen ‘(salamu alaikum) Bayan Ines Shane Esaie’ başlıklı maili okurken Roy geldi aklıma... Mail’in içeriği şöyleydi:

        “Profilinizi dikkatlice inceledikten sonra size bu mektubu göndermek için dokundum. Bayan Bayan Shane Esaie, yetimhanelere ve dullara yardım etmek için Yetimhaneye ve annesiz evlere gitmek istiyorum ama hediyem sağlık hastalığı bu ilahi projeyi tek başıma ele almama izin vermiyor, bu nedenle özellikle ülkenizdeki asil yardımınızı, annedeki çocukların ve dul kadınların yüzlerine gülümsemek için aramaya karar verdim.

        Yüzlerine gülümsemek için gönüllü projeler olarak (2.3 milyon ABD Doları) göndermeye hazırım, hızlı yanıtınız ve desteğiniz, daha fazla ayrıntı için yanıtınızı size aktarmamı sağlamak için minnettarlıkla takdir edilecektir.

        Saygılarımla,

        Mrs. Ines Shane Esaie”

        Mail’i yüzümde kibirli bir gülümsemeyle, “Hala böyle şeylere inanıp cevap yazanlar falan var mı yaaa!” diyerek okuyup çöp kutusuna yolladım!

        Ama önceki gün böyle şeylere inanan bir tanıdığımla, daha doğrusu bizatihi ben kendimle yüz yüze geldim... Aynada kendi gözlerime bakarken bu sefer yüzümdeki gülümsemeye kibir değil ‘aptallığım’ oturmuştu.

        İNCİRLİK ÜSSÜ’NDEN KALKAN DOLANDIRICI

        Her şey Züleyha ile evde kullanmadığımız bazı eşyaları internetten satmaya karar vermemizle başladı. Birkaç parça ıvır zıvırla birlikte yaklaşık 20 yıl önce Londra’da ikinci el dükkanlarından aldığım 8 adet film posterini de satmak için bir alışveriş sitesine koyduk. Posterlerden ayrılacağım için üzgündüm ama artık onlardan daha güzelleri vardı elimde... Neyse...

        Birkaç gün sonra siteden bir mesaj geldi.

        ‘Captain Jack’ adlı bir ‘asker’ posterleri almak istediğini yazmıştı. Züleyha’nın ıvır zıvırlarına değil de benim posterlerime müşteri çıktığı için Allah’ın belası kibirimle birlikte oturup ‘Captain Jack’e cevap yazdım.

        Jack Bey, birkaç ay önce ABD’nin İncirlik Üssü’ne tayini çıktığını, posterleri Nijerya’daki kuzeni için alacağını söylüyordu.

        “Nijerya mı? Oraya nasıl göndereceğim bilmiyorum. Kargo şirketlerine bakayım gönderebiliyor muyuz?” diye yazdım. Cevabım daha internet kablolarındayken Jack’ten PTT Kargo’nun Nijerya’ya servisi olduğuna dair ‘fiber hızlı’ bir ekran görüntüsü geldi. Posterlerin parasını ödeyeceği Bank of America’dan bir dekont da ekteydi...

        Yıllardır bir dolapta duran posterlerimden yattığım yerde para kazanacak olmanın verdiği mutlulukla sabahı zor ettim;)

        Sabah özenle paketlenmiş posterlerle PTT Kargo’daydım. Gişedeki memur arkadaş paketin Nijerya’ya gideceğini duyunca sanki Mars’a kargo yolluyormuşum gibi davransa da oralı olmadım. 100 TL’yi bulmayan kargo ücretini ödeyip gönderme makbuzunun fotosunu Captain Jack’e yolladım.

        Birkaç saat sonra hesabıma geçecek olan birkaç yüz dolar ve benim anında satış yapmama rağmen Züleyha’nın ıvır zıvırı için hala müşteri çıkmamış olması keyfimi ikiye katlıyordu.

        GOOGLE’DA 150 BİN BAŞLIK VAR!

        Kargo bürosundan birkaç yüz metre uzaklaşmıştım ki ‘Aslan Asker Captain Jack’ten bir mesaj geldi. Bankayla ilgili vergi sebebiyle benim önce teminat için bankaya 150 dolar kadar bir para yatırmam gerekiyormuş. Ben yatırdıktan sonra sayın bay namussuz Captain Jack effendi benim posterlerin parasını yollayacakmış...

        İşte tam da bu anda hala gururumu okşayan kibirimin ağzının üstüne bir tane çakıp “Sanırım dolandırılıyorum” dedim kendi kendime.

        Captain Jack şerefsizine ne cevap yazdım ne de para gönderdim!

        Gazeteye geldiğimde parmaklarım ben söylemeden Google’a ‘Nijerya’ ve ‘Dolandırıcılık’ kelimelerini yazıp enter’a bastı...

        Bu iki kelimeyle ilgili 150 binden fazla başlık vardı...

        Habertürk de dahil birçok medya kuruluşunda Nijeryalı internet dolandırıcılarıyla ilgili yüzlerce haber yapılmış, Ekşi Sözlük’te bu konuda başlık açılmış hatta bu konuyla ilgili bir Youtube videosunu izlerken Captain Jack’le benim öyküm gözlerimin önünden geçti. Giden parama mı yanayım yoksa durumu öğrendiğinde Züleyha’nın atacağı kahkahaya mı bilemedim!

        KAPTAN BU BİZİM ‘CAPTAIN’ DEĞİL Mİ?

        Google’daki 150 bin başlık arasında en dikkat çekeni ABD’dendi. Daha birkaç ay önce FBI, ABD’de internet üzerinden dolandırıcılık yapan 77’si Nijeryalı 80 kişilik bir çete hakkında soruşturma başlatmış. Çete hakkında 252 ayrı suçtan dava açılmış. Çetenin ABD dahil 10 ülkedeki insanlardan 40 milyon dolar çarptığı belirtiliyor. Ve bu çetenin hepsi benim ‘Captain Jack’in ‘asker’ arkadaşı!

        Japon bir kadın, Suriye’den elmas çıkarmaya çalışan ABD’li asker ‘Captain’ Terry Garcia’ya tam 200 bin dolar kaptırmış mesela. Zavallı (damdan düşenin halinden damdan düşen anlar) kadın ABD, Türkiye ve Birleşik Krallık’taki hesaplara 35-40 para transferi yapmış.

        Nijerya'da internet üzerinden dolandırıcılık yapmak suçundan 24 yıl hapis cezasına çarptırılan bir mahkum, yüksek güvenlikli hapishanedeyken yine internet üzerinden farklı ülkelerdeki çok sayıda kişiyi en az bir milyon dolar dolandırmış!

        FBI’ın 13 aylık soruşturması sonucunda 11 milyon dolar dolandırdığı gerekçesiyle tutuklanan Nijeryalı işadamı’30 yaş altı en başarılı işadamı’ olarak Forbes Africa’ya kapak bile olmuş. Yazar Adaobi Tricia Nwaubani, Nijerya’daki internet dolandırıcılarının (Yahoo Boys olarak biliniyorlarmış) bir çoğunun Nijeryalı gençler arasında rol model olarak görüldüğünü, bu durumun daha da büyük tehlike olduğunu söylüyor.

        FBI’dan özel ajan Michael Nail, internet dolandırıcılarının modern çağ banka hırsızları olduğunu anlatıyor: “Evde pijamalarıyla oturup, kucaklarında laptop’la binlerce kilometre uzaktaki bir bankayı soyuyorlar...”

        FBI’ın 2019’da aldığı internet dolandırıcılığı şikayetlerinin sayısı 20 bine yaklaşıyor.

        ABD ÜZERİNDEN İNGİLİZ DOLANDIRAN HİNTLİ

        Bu yazıyı yazarken yine ‘mail kutuma’ düşen bir e-posta’yla İnternet dolandırıcılarının yeni oyuncağının ‘Deepfake’ teknolojisi olduğunu öğrendim. Bilgi hizmetleri şirketi Experian’ın aktardığına göre dolandırıcılar bu yöntemle büyük şirketlerin CEO’larının sahte görüntülerini ve seslerini dijital ortamda oluşturup ihalelere girip para çarpıyormuş. Deepfake teknolojisinin geçtiğimiz yıl ABD’de manipüle edilmiş yönetici seslerinin ABD’li şirketlerden para çalmak amacıyla kullanıldığı en az üç vaka bildirilmiş. 2019’da Hacker’ler Almanya merkezli bir şirketin CEO’sunun sesini yapay zekâ tabanlı bir yazılımla taklit ederek kendi hesaplarına yüklü bir ödeme yapılmasını sağlamış.

        Fotoğraf: BBC'den..
        Fotoğraf: BBC'den..

        BBC’de yayınlanan ‘Panaroma’ programında yayınlanan haberi izlerken ‘internet dolandırıcılığına’ karşı ne kadar kör olduğumu iyice anladım.

        Programda Hindistan’da Delhi yakınlarındaki Gurugram’da bir ‘call center’dan dünyanın dörtbir yanında insanların nasıl dolandırıldığı anlatılıyordu.

        İngiltere’deki bir bilgisayarda aniden beliren ve “Bilgisayarınızda sorun var Microsoft’un merkezini arayın” notunu gören insanlar nasıl bir dolandırıcılık çetesinin tuzağına düştüklerinden habersiz verilen telefonu arıyorlar. Hindistan’dan telefonu açan ve kendisini ABD’nin Kaliforniya eyaletinde San Jose şehrinde yaşayan ‘Chris Lawson’ diye tanıtan bir Hintli’ye bilgisayarlarındaki sorunu çözmesi için yüzlerce pound yolluyorlar.

        Hindistan’da Gurugam’da küçük bir odada onlarca bilgisayarın başında günde yüzlerce kişiyle konuşan dolandırıcıların dünyanın dört bir yanında topladıkları para ayda 400 bin doları geçiyormuş.

        KADER ARKADAŞIM CANAN KARATAY

        Her şeyin internet üzerinden döndüğü bir çağda dolandırıcıların da bu sanal alemde cirit atmasına şaşırmamak gerek aslında. 2023 yılına kadar 4.5 trilyon doları aşkın bir büyüklüğe ulaşması beklenen mobil ödeme sektörünün kullanıcılara sağladığı rahatlık ‘dolandırılma’ risklerini de beraberinde getiriyor.

        İnternetten bir şey satarken ya da alırken kaşla göz arası paranızı dünyanın neresinde olduğunu bile bilmediğiniz bir ‘dolandırıcıya’ kaptırmanız işten bile değil.

        Oliver Bullough’un ‘Paravatan-Neden Dünyayı Hırsızlar ve Dolandırıcılar Yönetiyor ve Onlardan Nasıl Geri Alırız’ (Domingo Yayınları) kitabını ağzım bir karış açık okurken, “E ben çoktan dolandırılmışım da haberim yokmuş” deyip “Hırsız değil dolandırıcıyım ben! İnsanlar paralarını bana gönüllü olarak veriyorlar...” diyen Roy’u gözlerinden öptüm…

        Eminim yazıyı okurken benim ‘aptallığıma’ gülüp, “Ya sen herkesi kendin gibi mi sandın” diye geçirmişsinizdir içinizden...

        Sizin bu alaycı gülümsemelerinize elbette “Haklısınız ben aptalım” diye cevap verecek değilim! O yüzden bugünlerde herkese koronavirüse karşı kelle-paça içmelerini tavsiye eden Prof. Canan Karatay’ın “Sizi tanık korumasına aldık” diyen ‘sahte polisler’e 50 bin dolar kaptırdıktan sonra söylediği, “Herkes bir konunun cahilidir. Ben de bu konuda cahilim. Hakiki devlete teşekkür ediyorum” sözleriyle sizlere veda ediyorum.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar