Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Taşındık! Daha doğrusu hala taşınıyoruz...

        Göktürk’ten Ümraniye’ye, Kandilli’den Ataşehir’e iki kıta onlarca ilçede aradıktan sonra bir ev bulabildik sonunda! Kiralarla ilgili herhangi bir cümle kurmak istemiyorum çünkü yazacağım hiçbir kelime ahırdan bozma bazı daireler için istenen rakamlar karşısındaki hislerimi karşılamayacaktır. Ev sahiplerinin kredi notumdan kefilimin maaş bordrosuna, üç, altı hatta yıllık peşin kiralardan 1 yıl sonra daireyi tahliye edeceğime dair taahhütnameye kadar sonu gelmeyen isteklerinin ardından şu an bu satırları yazarken bile hala bir ev bulabilmiş olduğuma inanamıyorum.

        Neyse bu başka bir hikaye...

        Şimdi konumuza dönelim. Evet nihayet başımızı sokacak bir ev bulduk ama henüz yerleşebilmiş değiliz! Son 10 gündür odada duran kolilere bakıp aynı cümleyi kuruyorum: “Biz ne ara bu kadar kıyafet aldık!”

        Birkaç kot pantolon, üç-beş gömlek, bir o kadar kazak ve bir miktar da tişörtle günlerim geçip gidiyor sanıyordum ancak önümde duran kolilere bakınca orta ölçekli bir mağazanın raflarını dolduracak kadar kıyafetim olduğunu hayretle görüyorum. Kolu koliden dışarı taşan şu yeşil gömleği en son 12 yıl evvel giydiğime yemin edebilirim... Bunca yıl dolapta bir başına ne yapmış acaba?

        YILDA EN FAZLA 5 KIYAFET ALMAK GEREKİYOR

        REKLAM

        Bilimi sürdürülebilirliğin merkezine koyarak insanların daha yaşanabilir bir geleceğe yönelmesini sağlamaya çalışan Berlin'deki Hot Or Cool Enstitüsü'nden araştırmacılar, başka hiçbir şey değişmezse, küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlamaya yönelik Paris Anlaşması hedefine uygun kalmak için yılda yalnızca beş yeni giysi satın almamız gerektiğini söylüyorlar.

        Araştırmacılar, ‘yeterli’ bir gardırobun toplamda 74-85 kıyafetten oluştuğunu tespit etmişler. İş için altı, ev için üç, spor için üç, bayramlar, özel günler için iki ve ayrıca ceketler ve pantolonlar ya da etekler için dörder kıyafet öneriyorlar. Enstitünün genel müdürü ve raporu hazırlayan ekibin lideri Lewis Akenji, “Bu sayı bizim tahminimizden de bol kıyafet demek” diyor. 1960'larda ortalama bir Fransız’ın gardırobunda yaklaşık 40 parça olduğunu düşünürsek gerçekten de hiç fena bir sayı değil!

        Doğrusu yılda kaç kıyafet aldığımı saymadım hatta bu konuyu hiç düşünmedim bile! Ama odanın ortasındaki kolilerde bana el sallayan kıyafetlerime bakarken ‘yeterli’den de fazlasına sahip olduğumu görüyorum!

        Bir araştırmaya göre Amerikalılar yılda 68 kıyafet alıyormuş, bir gardırop şirketi ise Amerikalı kadınların ortalama 103 kıyafeti olduğunu tespit etmiş.

        British Vogue'un eski editörü Alexandra Shulman'ın ‘Giysiler ... Ve Önemli Olan Diğer Şeyler’ adlı anı kitabını yazarken sahip olduğu kıyafetleri saymış, sonuç şu: “22 mont, 35 elbise, 34 ceket, 37 etek, 17 pantolon, 16 gömlek, 18 kazak, 12 hırka ve 35 tişört. Toplam 226!”

        KURAKLIĞIN NEDENİ BENİM YEŞİL GÖMLEĞİM Mİ?

        Son zamanlarda sohbetlerimizin dönüp dolaşıp geldiği bir konu var: Havalar... Kelimenin tam anlamıyla ‘havadan-sudan’ konuşuyoruz arkadaşlarımla. Mevsimlerin yer değiştirdiği hemen herkesin ‘uzmanlık’ alanı sanki; “Kışlar kış yazlar da yaz gibi değil zaten bahar diye bir şey de kalmadı!” en çok kurulan cümle. Kutuplardaki ısınmayı, okyanusları, yağmur ormanlarını cümle içinde kullananlar ise ‘iklim’ meselesini iyice çözmüş arkadaşlar...

        Bir köşede dolaba yerleştirilmeyi bekleyen ve üzerinde, bir şarkısında “Sadece birbirlerini tanımayanlar havalardan konuşur” diyen, Tom Waits’in fotoğrafının yer aldığı tişörtümün ‘iklim değişikliğine’ neden olduğunu bilmiyordum doğrusu... Küresel ısınmanın nedenleri arasında meğerse benim giymediğim yeşil gömleğimin de suçu varmış! Şöyle ki küresel sıcaklıkların sanayi öncesi seviyelerin 1.5 derecenin üzerine çıkmasını sınırlamak ve böylece iklim değişikliğinin kötü etkilerini azaltmak için, gardıroplarımızın ürettiği yıllık karbon emisyonlarını 128.7 kilograma indirmemiz gerekiyormuş. Birleşik Krallık'ta bu, yılda en fazla dokuz yeni giysi almak gerektiği anlamına geliyormuş. Tek bir giysinin ürettiği ortalama emisyonların daha yüksek olduğu G20'nin diğer ülkelerinde ise giysi sayısı beş. "Daha az satın alın ve daha iyi satın alın", modanın sürdürülebilirlik hareketinde yaygın bir slogan haline gelmiş..

        Daha zengin ülkelerdeki tüketiciler modadan paylarına düşenden fazlasını tükettikleri bir gerçek. Hot Or Cool Enstitüsü’nün raporuna göre, moda tüketimi söz konusu olduğunda Avustralya, Japonya, ABD ve İngiltere kişi başına en yüksek karbon ayak izine sahip ülkeler. G20 ülkeleri arasında Hindistan, Brezilya, Çin, Türkiye ve Endonezya moda tüketimi söz konusun olduğunda kişi başına en düşük karbon ayak izine sahip ülkeler. Ama işte dedim ya benim Tom Waits’li tişörtüm ve giymediğim yeşil gömleğim hala son 40 yılın en kurak kışını geçirmemizde bir şekilde etkili olmuş...

        BİR GİYDİĞİMİZİ BİRKAÇ KEZ DAHA GİYMEMİZ GEREK!

        Satın aldığımız giysi sayısını azaltmanın yanı sıra, küresel ısınmaya etki eden ‘moda ayak izimizi’ azaltmak için yapabileceğimiz başka değişiklikler de varmış. İkinci el kıyafet satın almak bunlardan biri! Kıyafetlerimizi 30 derecede yıkamak ve her üç yıkamadan birini atlamak karbon ayak izimizi azaltama konusunda faydalı olurken ‘bir giydiğimizi bir daha giymek’ hatta daha uzun süre giymek yeni bir şey almamaktan sonra yapabileceğimiz en iyi ikinci şeymiş. Atık kuruluşu WRAP’a göre, bir giysinin ortalama ömrünü dokuz ay uzatmak, karbon ayak izini yaklaşık yüzde 25 azaltabiliyormuş.

        Giydikten sonra gardırobun bir köşesine atıp unuttuğum kazağımın kutup ayılarının yaşam alanlarını yok ettiği aklımın köşesinden bile geçmemişti. Sizin de geçtiğini sanmıyorum ama bir şekilde kuraklıktan ya da sel felaketlerinin nedenlerinden biri de bizim ‘bir giydiğimiz bir daha giymememiz!’

        “Ben öyle yapmıyorum mu?” diyorsunuz. Bakın 1896'da İtalyan iktisatçı Vilfredo Pareto tarafından ortaya atılan ‘Pareto İlkesi’ ne diyor: “Açıklanan, sonuçların yüzde 80'inin nedenlerin yüzde 20'sinden kaynaklanır.”

        Bunu gardırobumuzdaki kıyafetlere uygularsak şöyle söyleyebiliriz: “Kıyafetlerimizin yüzde 20'si günlük hayatımızın yüzde 80'inde giyiyoruz. Kıyafetlerimizin neredeyse yüzde 80’nini gardıropların karanlığında unutuyoruz... Ta ki bir gün taşınmak zorunda kaldığımızda koli hazırlayana kadar!”

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar