Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GENÇLİĞİMİN baharında Michael Stipe efendi kulaklarımı kanatan sesiyle, “Yoldan ayrıl ve gözlerinin önünden geçen hayatını hatırla, hiçbir şey senin istediğin gibi gitmiyor” diyerek beni dertlerden dertlere salarken, Morrissey Bey’i tanımıyordum bile.

        Stipe’ın onun adını verip “Everyday is Like Sunday şarkısını keşke ben yazsaydım” dediğinde ‘aslında bütün günlerin aynı sessizlikte ve grilikte’ olduğunu fark etmemiştim. Şarkı, Londra’daki sefil günlerimin soundtrack’inin ‘hit single’ı olmuştu. Moz’la geç tanıştık ama yaklaşık 20 yıldır iyi bir dostluğumuz olduğunu düşünüyorum...

        Birkaç hafta önce Anthony Bourdain’in ‘Parts Unknown’ programında Los Angeles’ta yaşayan Meksika kökenlilerin büyük bir Morrissey hayranı olduğunu gördüğümde Ne alaka?” diye geçirdim içimden. ‘Everyday is Like Sunday’i İspanyolca cover’layan ‘Mexrrissey’ adlı grubu gördükten sonra şaşkınlığım bir derece daha arttı. Los Angeles’lı Meksikalılar, ‘İngiliz Kalbi, İrlandalı Kanı’ diye şarkı yapan Morrissey’in de kendileri gibi hiçbir yere ait olamayan bir ‘göçmen’ olduğunu söylüyor: “Ve onun şarkı sözlerindeki melodramı seviyoruz...”

        HASTASIYIM MORRISSEY’İN

        Geçenlerde, mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklara rağmen nasıl becerdiysem mevsim normallerinin hayli üzerinde bir salaklıkla üşüttüm!

        45. yazıma böyle veda etmek istemezdim doğrusu... Soğuklar, rüzgârlar, yağmurlar gelmeden elimde kalan şu 3-5 günlük sıcağın, güneşin tadını çıkarmak isterdim. Ama onun yerine sürünerek çıkıyorum yataktan her sabah!

        İskeleden ayrılan ada vapuru gibi yavaş yavaş uzaklaşan yaza kıyıdan el sallıyorum; vücudum kırgın, midemde kramplarla...

        Ne Kuzey Irak’ta referandum gerginliği, ne kaldırılan TEOG’un yerine hangi sistemin geleceğinin bilinmezliği umurumda!

        Tek isteğimin gün boyunca hiç kalkmadan yatakta dönüp durmak olduğu bir sabah, en son 3 yıl önce ‘Dünya Barışı Seni İlgilendirmez’ dediğinden beri sesi soluğu çıkmayan eski dostum Morrissey, Spotify’da “Ben bir günümü yatakta geçirdim” diye göz kırptı bana.

        Ben sürüne sürüne yataktan çıkıp giyinmeye çalışırken Moz arkamdan bağrıyordu: “İşçiler köle olarak kalırken ben bir günümü yatakta geçirdim...”

        TAVSİYEYE UYACAĞIM!

        En münasebetsiz zamanda gelen misafirler gibi, hayattan, kendimden nefret ettiğim bir sabah çıkageldi Morrissey’in yeni single’ı ‘Spent The Day In Bed’!

        İşyerinde bütün gün bilgisayar başında ajansların geçtiği haberleri okuyan, ekranlarda her akşam aynı yüzlerin saatlerce futboldaki yabancı sınırından yeni eğitim sistemine, FETÖ davalarından toplumun ruh haline her konuda kestiği ahkâmları izleyen zavallı bana, Moz Bey, “Haberleri izlemeyi bırakmanı öneririm, çünkü haberler seni korkutmak, küçük, yalnız ve zihninin olmadığını hissettirmek için kullanılır...” diye ders veriyor iki gündür...

        Nereye gitsem benimle geliyor... ‘Zamanı nasıl isterse öyle geçirdiğini’ falan anlatıyor... Başka biri olsa “Çek git başımdan” diye kovalarım ama o kadar güzel söylüyor ki!

        Gitmekle gitmemek arasında kararsız bir yazın son günlerinde, yorganı başıma çekip dünyaya lanetler okurken ben, Morrissey “Bir kereliğine kendine iyi davranmanda yanlış bir şey yok” diyor... Eski dostumun tavsiyesine uymak istiyorum! Yarından tezi yok bir günümü yatakta geçireceğim... Size de tavsiye ederim... Morrissey söylüyorsa doğrudur...

        PS: Morrisey’in yeni albümü ‘Low In High School’ 17 Kasım’da çıkacak...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar