Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Buenos Aires'teki oylamadan bir ay önce, bu yazı dizisine başlarken Halide Edip ve Nuri Bilge Ceylan'dan alıntı yaparak, "Benim güzel ve yalnız ülkemin sporla, Olimpiyatlarla imtihanını" yazacağımı belirtmiştim. Adaylığımızın başından bu yana savunduğum tezler maalesef bugün net gerçekler olarak karşımızda, elbette görmek isteyenler için.

Bir önceki yazımda, 2020 oylamasında uluslararası "Network"e ve IOC üyesi ve/veya onlara çalışan kompradorlara rağmen kazanmamızın çok zor olduğunu yazmıştım. Beni komplo teorisyenliği ile suçlayanlara bazı somut değerler verelim ki daha fazla cehaletle boğuşmasınlar. İkisi de daha önce Olimpiyat yapmış rakiplerimize ve bize toplam 94 üyenin ilk turda verdiği oylar şöyle; Tokyo 42, İstanbul ve Madrid 26'şar. Eşitlik halinde yapılan ikinci oylamada ise İstanbul 49, Madrid 45 oy aldı ve İstanbul finale çıktı. Yani 23 üye İstanbul mu, Madrid mi diye sorulduğunda fazladan İstanbul'a oy verdi. Finalde ise 96 oyun 60'ını Tokyo, 36'sını İstanbul aldı.

En başından beri İstanbul diyen üye sayımızı 2. turda sadece 10 kişi arttırabildik. İspanya'yı destekleyen Latin ve Katolik oyları, ağırlıklı olarak Japonya'yı tercih ederek, toplam IOC üye sayısının % 62,5'inin oyları ile 2020'yi halkının istemediği, radyasyon, kadın hakları, çevresel sorunları ve hayvan katliamlarının yaşandığı, dopingli sporcuların olduğu Japonya'nın başkenti Tokyo'ya verdiler. Adaylık sürecinin yüzü Tokyo Belediye Başkanı'nın aylar önce yaptığı AYRIMCILIĞI, bırakın kınamayı aksine ödüllendiren IOC üyelerinin ezici çoğunluğu, İstanbul'un, Türkiye'nin yani Müslümanlar'ın sadece "Birbirleri ile savaşmaktan ve Allah demekten başka bir şey bilmediğimize" inandıklarını rakamsal olarak net şekilde ortaya koydular!

Oylamada AB veya BM tarzında makro siyasetin muhafazakâr yapısının etkili olacağına, Latin oylarının ise Eurovision tadında birlikte hareket edeceğine geçen yazıda değinmiştim, aynen küresel, siyasi ve ekonomik aktörlerin düşürmek için elinden geleni yaptığı bir hükümete, Olimpiyatı vermemeye çalışacaklarını yazdığım gibi. Kısacası sonuç benim için hiç sürpriz olmadı.

Oylama öncesi bir TV kanalına verdiğim röportajda dediğim ve sürecin en başından beri iddia ettiğim gibi bizi ilk turda eleyememelerinin sebebi tamamen politikti. Çünkü 1.3 milyarlık İslam âleminin bugüne kadarki en güçlü adayını ilk turda elemeyi "Olimpizm" ve "Olimpik Hareket" safsatası üzerinden açıklayamazlardı. Diğer yandan 2024 Oyunları'nın Avrupa'ya gelmesi adına Tokyo en doğru tercihti, Katolik kulübü için ve öyle olacak da. Sporun evrenselliği, dünya barışına katkısı, insanların sporla buluşması, doping ile mücadele gibi ulvi amaçlar, IOC ve küresel şebeke için faso fisodur. Dertleri kendi aristokrasileri içinde her türlü paylaşımdan nasiplenmektir.

2000 için DYP-SHP koalisyonu zamanında, 2004 için ANAP-DSP-DTP koalisyonu zamanında aday adayı olarak kalıp elenen, 2008 için DSP-MHP-ANAP koalisyonu zamanında son finale kalamayan, 2012'de AKP hükümeti zamanında ilk aşamayı geçemeyen ve ilk kez finale kalarak, iki şehirden biri olarak en güçlü ve başarılı olduğu 2020 sürecinde de yani toplamda 5. kez "Olimpizm" ile buluşamamıştır İstanbul, Türkiye ve İslam âlemi. Sürecin başından itibaren lOC'nin önyargı ve çıkarları ile uğraşmamız gerekirken bir de işi iç siyasi hesaplaşmaya çevirenlere, Türk medyasının bir kısmına ve Türkiye "Milli" Olimpiyat Komitesi ile kompradorlara bir sonraki yazımda değineceğim. Türk'ün sporla imtihanı asıl şimdi başlamıştır. Müesses nizamı sebebi ile bizi sittin sene dışlayacak "Olimpizm" ve "Olimpik Hareket" balonlarının yerine, Türk insanını spor ile buluşturacak, spor yaptıracak, dopingsiz, şikesiz, mali suçlardan arınmış bir ülke haline gelmek için Olimpiyatlar çok önemli bir fırsattı ama artık kendi işimizi kendimiz görmek zorundayız. Bu ülke insanına borcumuz için. Bu imtihanın değerlendirmesini ilk kez biz yapacağız kendi vicdanımızda, kimseye kulluk etmeden, el pençe divan durmadan. Bir başka deyişle "Kasaba hürmet etmeyeceğiz" ama önce edenler ve bizi etmeye zorlayanlar ile bir muhasebe şart elbette.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar