Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hiç şaşırmıyorum ama öfkelenmiyor da değilim hani. Ne zaman sportif bir başarı yaşasak, hemen kursağımızda bırakılıyor. Kimi politize ediyor, kimi pazarlık için kullanıyor, kimi de eleştirmekten başka bir şey yapamadığı için vuruyor Türk sporuna. Eleştirilecek tarafımız yok mu? Elbette var ancak bardağın çoğu doluyor yavaş yavaş ve bazıları ısrarla dolu tarafı görmek istemiyor, boşun üzerine sayfalarca yazıyor, dolu taraftan bir damla yok! Doping, haklı olarak en çok eleştirilen konuların başında geliyor. 2013 Mersin XVII. Akdeniz Oyunları’nda, 24 branşta madalya aldık. Bunlardan sadece Halter ve Atletizm’de, oyunlar öncesi bazı sporcularda doping çıktı. Bunun sebeplerini iyi analiz edemez, sisteme doğru eleştiriler getiremezsek, çözümün değil, sorunun bir parçası olarak kalmaya devam ederiz. Sporu sadece futbola, sonra da üç İstanbul kulübüne sıkıştırmış bir müesses düzenin yeniden yapılandırılması oldukça güç ve meşakkatli bir süreç. Bir tarafta spor bürokrasisi, pratikten çok uzak teorisyenler diğer tarafta çoğunluğu sadece üç İstanbul kulübünün futbol takımları ile teşne spor medyası ve futbolun rant ekonomisinin erkleri. Düzen böyle kurulmuş. Olmayan sporu satmaya şartlanmışlar, elbette sporun yeniden yapılanmasına, kalkışmasına ve sportif başarılara şartlı refleksleri ile eleştirel yaklaşmaktan başka bir tutum sergileyemeyecektir. Onların büyük kısmı sadece futbolun yerel ve kifayetsiz sidik yarışı ile ilgilidir. Üç-beş bin fazla tiraj, 0.50 reyting ve birkaç bin takipçi için amigoluğa soyunur, ekmeğini buradan kazanırlar. Amigosu oldukları kulüp başkanlarının haklarını savunmak ana işlevleridir ama o kulüplerdeki jimnastikçinin, atletin, yüzücünün, hentbolcunun hakları umurlarında bile değildir. Bunların biraz okumuşları, NBA, Tour de France, La Liga gibi organizasyonları ve kahramanlarını kutsarlar ama onların birer doping imparatorluğu olduğunu saklar, yazmazlar. Doping akıllarına sadece Halter ve Atletizm’deki skandallarla gelir. WADA’nın, IOC’nin doping konusundaki gri alanlarına girmezler. Badminton, Bocce, Kano, Atıcılık çok uzaktır onlara, Güreş, Karate, Teakwondo ise cahillerin sporu! Bir de hem siyaset, hem spor yazan versiyonu vardır bunların. Bize Olimpiyat vermezler diye yazarlar, asıl dertleri ise politiktir. Ağızlarının suyu akar, Dünya Basketbol Şampiyonası’nda, Cumhurbaşkanı ve Başbakan protesto edildiğinde, onun ötesinde spor filan umurlarında bile değildir. Evet atletizm, halter gibi yüksek performans branşlarında doping çok önemli bir sorunumuzdur. Bunun çözümü, sporcularımızın hayatlarını sadece spordan kazandıkları ile idame ettirebileceği, devletin verdiği ödüle ikame olabilecek bir profesyonel kulüp sporculuğu sistemi kurgulamaktan geçer. Doping öncelikli olarak maddi sorunlarla ilgilidir, ahlaki yozlaşma ile ilgili değil. Biz sporcularımızın, antrenörlerimizin maddi ve sportif gelişim şartlarını ne kadar iyileştirirsek o kadar uzaklaşırız dopingten, şikeden, teşvikten. Sporcularımıza yaşama hakkı vermeliyiz, onlara yaşama hakkı vermeyen bu sistemi kırarak. Sporu, sadece doping skandallarında hatırlamakla çözülmez bu sorunlar. Direnen bir avuç spor yazarı hariç, spor yazmalı artık “skor ve kulüp yazarları”. Sporu politize ve polarize etmeden, iktidar yanaşması, muhalefet yancısı ya da her daim müzmin eleştiren veya tribünlere oynayanlardan çok, önceliği bu ülke insanı ve sporu olan insanlara ihtiyacımız var en çokta medyada! Ha bu arada, biz Olimpiyatları alırız çünkü futbol değil spor kültürü oluşturabilmemiz için tek #çareolimpiyat!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar