Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye'de bir spor ve olimpiyat kültürü yok. Adaylık sürecinde dezavantaj değil mi?

        Rakiplerimiz olan Tokyo ve Madrid'te de olimpiyat ve spor kültürü yoktu. Ta ki Tokyo 64'te, Barcelona 92'de olimpiyatlara ev sahipliği yapana kadar. Olimpiyat ve spor kültürü doğal olarak olimpiyatlara ev sahipliği yapan ülkeler ve onların etki alanındaki coğrafyalarda gelişiyor. Bizim dezavantajımız olarak görülen şey aslında olimpizm için kazanıma dönüşecek bir avantaj.

        Tokyo ve Madrid varken neden olimpiyatları İstanbul'a versinler?

        2020 Yaz Oyunları'nın, ikinci kez ev sahipliği yapacak olan Japonlara ve İspanyollara sportif açıdan fazlaca bir kazanımı olmayacaktır. Çünkü sportif kazanımları zaten ev sahipliği yaptıkları önceki dönemde gerçekleştirdiler. Uzak Asya ve Latin ülkelerinde hem olimpizm kültürü hem sportif kazanımların büyük bir bölümü bu sayede gelişti. Olimpizm evrensel bir kavram, tüm dünyayı kapsayan bir hareket. Türkiye'nin ev sahipliği, şimdiye kadar hep eksik kalmış devasa bir alanı yani İslam dünyası ile olimpizmi bir araya getirecektir. Türkiye'nin, İslam aleminin olimpiyatlara ihtiyacı olduğu kadar olimpizm ve lOC'nin de Türkiye ve İslam alemine ihtiyacı var. Jacques Rogge radikal işlere imza atan, sıra dışı bir karakter. Onun başkanlığında lOC'nin 2020'yi İstanbul'a vereceğini düşünüyorum. Çünkü bu karar, olimpiyat tarihinin en tutarlı ve aynı zamanda en radikal kararı olacaktır.

        İstanbul'un rakiplerine göre avantajları nelerdir?

        Sosyal ve sportif karşılıklı kazanımların dışında, genç nüfusu, ekonomik gücü, siyasal kararlılığı, hükümet garantisi, kendi hinterlandında ve İslam aleminde lider konumu ile Türkiye rakiplerine göre çok avantajlı bir konumda. Buna ev sahipliğine aday İstanbul'un iki kıtaya yayılmış, birçok kültürü içinde barındıran tarihi, sosyal, kültürel ve stratejik konumunu da eklerseniz İstanbul'un avantajlarını daha net görebilirsiniz.

        İstanbul'un rakiplerine göre zayıf yönleri nelerdir?

        En çok dile getirilen sorunların başında ulaşım ve altyapı eksikliği geliyor. İstanbul, Tokyo gibi büyük bir metropol ve zaten mevcut altyapı ve ulaşım projelerinin hayata geçmesi ile 2020 Oyunları'nı alsak da, almasak da ulaşım ve diğer sorunlarını olabildiğince çözmüş bir şehir olacaktır.

        Rakiplerimize göre en zayıf yanımız, bu oyunların sadece olimpik sporlardan oluştuğunu düşünmemiz. Oysa işin paralimpik tarafı çok önemli. Paralimpik Oyunlar ile Olimpik Oyunlar bir bütün ancak TMOK ve Başkanı'nın anlamsız bir tavrı var Paralimpik Komiteye karşı. İçimizdeki böylesine anlamsız itişmeleri dahi bir tarafa bırakamıyoruz maalesef, bu kadar önemli bir konuda bile.

        Adaylık sürecinin sonuna kadar yapılması gerekenler nelerdir?

        7 Eylül'e kadar herkesin bireysel takıntılarını, gelecek kaygılarını, egolarını, önyargılarını bir tarafa bırakıp sadece bu "Milli Dava"ya odaklanması lazım. Bu hayati süreci olabildiğince sağlıklı götürmek zorundayız. Herkes üzerine düşeni içselleştirerek fazlası ile yapmalı. 8 Eylül'de oyunları aldıktan sonra hesaplaşırız ama o güne kadar "kan kussak bile kızılcık şerbeti içtim demeliyiz."

        Bugün gelinen noktada en güçlü aday konumundaysak, bunu öncelikle Başbakan'ın tutkusuna, hükümetin verdiği garantiye borçluyuz, yoksa aday adayı bile olamazdık. Böyle bir ortamda bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Spor Bakanı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, medyası ve işadamları "biz" derken kimse ortalarda "ben" diyerek dolaşmamalı, konuşmamalı ve hata yaptığında topu başkalarına atmamalı. Hepimiz sorumluluğumuzun gereğini yapmalıyız.

        İstanbul'un tek rakibi Konstantinopolis. Yani 2020'yi kaybedersek kendi iç çekişmelerimizden ve ben merkezli düşünceden kaybederiz. Biz olabilmeyi becermek zorundayız.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar