Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "Presumption of innocence" evrensel anlamda karşılığı olan temel hukuk doktrinidir. "Masumiyet karinesi" veya "suçsuzluk ilkesi" olarak da bilinir. Suç kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatı ile değerlendirilemeyeceğini ifade eder. Suç varsa kanıtlamak gerekir. Ancak o zaman suçlu hüküm giyer, cezalandırılır. Mevzu spor ise bu evrensel temel hukuk doktrini işlemez. Çünkü 'spor hukuku!' tersine işler nedense?

        Disiplin ve tahkim kurullarının verdiği kararların, toplumsal anlamda kabul edilmiş adalet anlayışı ile örtüşmemesinin başlıca sebebi budur. Adli yargının aynı kanıtlar üzerinden verdiği cezaların neden Tahkim Kurulu'nda tam tersi hükümlere dönüştüğünü ya da bir futbolcunun tükürmediği halde tükürmediğini ispatlayamaması gibi garabetler hep spor hukukunun(!) iştigal konusudur.

        İsviçre menşeli bir derneğe (FIFA, UEFA, FIBA, vs.) açacağınız davaya yine o derneğin üye olduğu bir başka İsviçre menşeli derneğin (IOC) kurdurduğu CAS bakar. Yani sporun hukuku filan yoktur. Kendi içinde, kendi çıkarlarına göre bir tahkim mekanizması oluşturulmuş ve bu özerk alana temel insan hakları da dahil olmak üzere temel hukuk doktrini bile sokulmaz.

        'Avukatlar, 20.yüzyılın ruhban sınıfıdır.' Al Pacino - Şeytan'nın Avukatı (Devil's Advocate - 1997)

        Sporun egemenleri, doktorlar ve avukatlar

        Spor dünyasının egemenlerine bakarsanız, ezici çoğunluğunun avukat ve doktorlardan oluştuğunu gözlemlersiniz.

        Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Başkanı Jacques Rogge, ortopedi cerrahıdır. IOC'nin 4 başkan vekilinden ikisi hukukçudur.

        FIFA Başkanı Joseph S. Blatter, Lozan Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur.

        FIBA Başkanı Yvan Mainini masterını spor ekonomisi ve hukuku üzerine yapmıştır.

        Voleybol (FIVB), boks (AIBA), su sporları (FINA), hentbol (IHF), halter (IWF) gibi sporların çatı organizasyonlarının başkanları doktor, jimnastik (FIE) ve okçuluk (FITA) gibi branşların başkanları ise profesör doktordur.

        Dünya Anti-Doping Ajansı (WADA) Başkanı John Fahey eski bir siyasetçi ve avukattır. WADA'nın Genel Direktörü David Howman spor hukuku uzmanıdır.

        Alman Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Thomas Bach, aynı zamanda IOC İcra Kurulu Üyesi ve CAS'ın İtiraz Bölümü Başkanı'dır. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK) ve Uluslararası Okçuluk Federasyonu (FITA) Başkanı olan Prof. Dr. Uğur Erdener aynı zamanda WADA'nın İcra Kurulu Üyesi ve IOC Delegesi'dir.

        Bu kadar çok hukukçu ve doktorun egemen olduğu sporun tepe yönetiminde, sahadaki performans ve mücadele doğal olarak laboratuvarlara ve mahkemelere taşınacaktır.

        "Kendini yargılamak, başkalarını yargılamaktan daha zordur."

        Spor ölüyor!

        Yıllardır oynanan oyunun adil (Fair Play) olmadığını hissederdik ama kanıtlayamazdık. İçimizde şüphe de olsa gözle görmediğimize inanmaz, ne kadar kötü olursa olsun heyecanla futbolumuzu, maçlarımızı izlerdik. 3 Temmuz sonrası gördük ki oyun çok adaletsizmiş. Futbol iç hukuku(!) içinde hep üstü örtülmüş pisliklerin. Armstrong, 7 kere Fransa Bisiklet Turu'nu kazanırken hep şüphelenirdik "doping var mı?" diye ama 200'ü aşkın testten temiz çıkmıştı efsane. Kahramanı olmuştu yüz milyonların, umudu olmuştu kanser ile savaşanların. Yedi yıl sonra itiraf etmese anlamayacaktık ne tuhaflıklar döndüğünü WADA'da. Sonucu 7 yıl sonra belli olacak yarışı kim izler? Spor ölüyor, farkında mısınız? "Gecikmiş adalet, adalet değildir."

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar