Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1980 senesi olabilir, Galatasaray'da basketbol oynayan çocuklarız. Şimdinin Galatasaray Basketbol Koordinatörü, mahalle arkadaşım Murat Özyer o dönem bir üst yaş grubunda, o daha iyi hatırlar.

        Hasnun Galip'teki salonda bir sabah antrenmanı sonrası, hocalarımız Yugoslav spor bilimcilerinin bizlere bazı testler uygulayacağını söyledi. Röntgenler çektirildi, kemik ölçümlerimiz yapıldı ve kayıt defterinin Kaan Ark bölümünün karşınına gelecekteki boyumun 1.88 ile 1.92 arasında olacağı yazıldı. 20 yaşına geldiğimde boyum 1.90'dı.

        İbrahim Altınsay 2002'de kongre üyesi olduğum, baba ocağı Beşiktaş kulübüne pazarlama ve iletişim danışmanı olmamı istedi. Görevi kabul ettim ve fahri olarak çalışmaya başladım. Aynı dönemde Beşiktaş'ın 100. Yıl Komitesi kurulmuştu.

        100. Yıl'da nasıl organizasyonlar yapılması gerektiği üzerine herkes fikirlerini söylüyor, anlatıyordu. Benim projem Osmanlı'dan kalma en eski spor kulübünün kuruluşundan 100 yıl sonra kuruluş amaçlarına uygun şekilde ülke gençliğine,insanına sporcu olma şansını verecek bir sporcu ve yetenek taraması yapmaktı.

        Spor akademisyenleri ile Türkiye'de ulaşabildiğimiz her çocuğun fizyolojik, antropometrik ve diğer bazı özelliklerini analiz edecek ve çocukları hem kendilerine uygun spor dallarına yönlendirecek hem de geleceğin yıldızlarını yetiştirmeye çalışacaktık.

        Her şey para ve futbol değildi. Kulüplerin sosyal sorumlulukları ve borçları vardı ülke insanına ve elbette biz de buna duyarsız kalamazdık.

        Benim projem önce kafatasçılık olarak algılandı, sonra daha çok beğenilen ve halka Beşiktaş sevgisini aşılayacak bir gezici tiyatro kumpanyası fikri kabul edildi. Ancak İkinci Körfez Savaşı dönemi tiyatro için bütçe bulunamayınca, kutlamaların başlamasına iki ay kala, bana 'sponsor bulabiliyorsan, senin projeni yapalım' dediler.

        İbrahim Altınsay ve Mete Düren iyi hatırlar, çalmadık kapı bırakmadık ve sonunda Beko sponsor oldu projeye. Benim Serdar Bilgili'den tek isteğim bulunan potansiyel yeteneklerin Beşiktaş'ın bünyesinde spor yapmaları için gerekli imkanları sağlaması, Beşiktaş'ta branşı olmayan sporlar için de diğer kulüplerle anlaşılmasıydı, kabul etti.

        Marmara Üniversitesi BESYO Dekanı Prof. Dr. Hasan Kasap, Doç. Dr. İlhan Odabaş liderliğinde oluşturulan ekip ve ekipman ile yola çıktık. Hakkari'ye kadar giderek 30 ilde hiç lisanslı spor yapmamış 10.000 çocuğu, sadece 3 ay gibi bir sürede testlerden geçirdik.

        Kiminin eşofmanı yoktu, kiminin spor ayakkabısı. Ama hepsi sebilhane bardağı gibi dizilmiş, heyecanla bekliyordu sırasını, aynı benim 1980'de beklediğim gibi.

        10.000 çocuk içinden 110'u üstün özellikler barındırıyordu. Yetenekleri test edilecek, branşlara göre dağılacak ve aralarından bazıları Olimpiyatlara katılabilecek düzeyde sporcular olabilecekti. Projemizin ilk amacı hasıl olmuştu, şimdi sıra bu seçilen cevherleri işlemekteydi.

        Hocaların söylediği, dünyanın o tarihe kadar yapılmış en büyük ikinci taramasıydı bu organizasyon. Elde edilen veriler uluslararası birçok bilimsel makale ve çalışmada kullanıldı.

        Beşiktaş 100. Yıl'da şampiyon oldu ve her şey unutuldu. Şampiyonluğu sahiplenme kavgası başladı. Çocuklar bizlerden haber bekliyor, ben, bana verilen sözlerin tutulması için çaresizce çabalıyor, sonuç alamıyordum. Ve o çocuklarımızın umutlarını öldürdük hep birlikte. Sadece birkaçına hocaların ve benim çabalarımla başka kulüpler sahip çıktı.

        Merak edenler için benim Beşiktaş'tan yönetsel anlamda kopuşum ve topyekün futbol sistemine muhalif olmam işte bu acı hikaye ile başlar.

        Şimdi bütün çabam, bu vicdan muhasebesini kapatmaktır.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar