Uyumsuzluk

Turizmde krizlerden korunmanın en iyi yolunun, turizmi çeşitlendirmek olduğunu kabul etmeyen kalmadı gibi.

Hem devlet, hem de yatırımcı bu konuda aynı fikirde.

Özellikle de sağlık turizminin sektöre katkıları konusunda mutabakat tam.

Ekonomi Bakanlığı’nın, teşvik düzenlemeleri ile attığı adımlar da bunun kanıtı zaten.

Turizm Bakanı da her fırsatta sağlık turizminin, krizdeki sektör için en sağlıklı can suyu olduğunu tekrarlayıp duruyor.

Düzenlemelere ve söylemlere bakarsanız, sanırsınız ki İzmir’de sağlık turizmi yatırımları ha patladı, ha patlayacak.

Oysa düzenlemelerin üzerinden aylar geçmesine rağmen daha tek bir ciddi yatırım için adım atılmadı.

Garip bir durum değil mi?

Çünkü yatırımcıya çelme takan tüm nedenler hala yerinde sayıyor.

Hükümet ekonomiye ve istihdama katkı sağlayacak tüm yatırımların önünü açmak için çaba harcarken, bürokrasi çoktan yürürlükten kalkması gereken yönetmeliklere sığınıp girişimcileri hevesini söndürmek için elinden geleni yapmayı sürdürüyor.

Mesela; İmar planlarında sağlık turizmi alanları hala belirlenmedi.

BELİRSİZLİK VAR

Diyelim ki, bu belirsizliğe rağmen Ekonomi Bakanlığı’nın ilan ettiği avantajlardan yararlanmak isteyen bir girişimci sağlık turizmi yatırımı yapacak.

Önce gidecek Sağlık Bakanlığı’ndan icazet alacak. Sonra da Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yapacağı işi kabul ettirecek. Ardından gelecek Ekonomi Bakanlığı’na o avantajlardan yararlanmaya başlayacak.

Kağıt üzerinde kolay gibi göründüğüne bakmayın. Deveye hendek atlatmaktan beter bir mücadele bu.

Bu süreci göründüğü kadara kolay sanıp, yatırıma soyununca pişman olanlara bir sorarsanız demek istediğim anlaşılır.

Size basit bir örnek.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, devletin mülkiyetindeki turizm imarlı alanlar için ihale açıyor.

O ihalelerin koşullarına bir göz atın.

İstenen koşullarda bırakın sağlık turizmi yatırımı yapmayı, yeni girişimlerin önünü kesmeyi isteseniz işi ancak bu kadar zorlaştırabilirsiniz.

De deyim?