Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küçük veya büyük hemen her depremde GSM operatörlerini konuşuyoruz. Neden acil durumlara hazır olamadıklarını tartışıyoruz. 2019’da İstanbul’da yaşanan 5,8’lik depremde de onları konuştuk, şu an 10 ili kapsayan büyük depremde de yine onlar gündemde. Bahaneleri çok ama tedbir alma gibi bir meseleleri de yok.

        Mesela 2 gün önce gündeme getirdiğim “National Roaming/Ulusal Dolaşım” protokolü olsaydı, 3 GSM operatörü Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom baz istasyonlarını paylaşabilseydi ciddi anlamda iletişim meselesi halledilmiş olurdu. 3 operatörün birbirlerinin baz istasyonlarını kullanabilmesini sağlayacak düzenleme olmaması, acil durumlarda bile hâkim durumda olan operatörün diğerlerine müsaade etmemesi izah edilemeyecek bir problem.

        Deprem bölgesinde 3 operatörden ikisinin baz istasyonu çöken binaların altında kalmış, sadece birininki çalışıyorsa, bundan diğer ikisinin de faydalanıyor olması gerekir. Mevzuatlar da acil durumlarda böyle bir işbirliğini öngörüyor ama depreme rağmen böyle bir paylaşım finansal kaygılar sebebiyle yok.

        Yıllar önce bir operatör “Ulusal Dolaşım (Roaming) Anlaşması Yapılması ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik” kapsamında başka bir operatörle, Turkcell ile anlaşma yapmak istiyor. Turkcell hem bu talebi reddediyor, hem de düzenlemeyi yapıp Resmi Gazete’de yayınlayarak, yürürlüğe sokan BTK’yı dava ediyor. Danıştay’da açılan dava Turkcell’in lehine neticeleniyor. BTK temyize gidiyor ama durum değişmiyor. Danıştay “Dolaşım (Roaming) Yönetmeliğini” iptal ediyor.

        REKLAM

        İptal gerekçesinden birisi GSM operatörlerinin altyapı kurma ve işletmesini düzenleyen imtiyaz sözleşmesinin “Acil durumlar” başlıklı 22 maddesinde yer alan şu hükmü: “İşletmeci; sağlık, yangın, afet, güvenlik vb. acil durumlarda kamu kurum ve kuruluşlarına öncelik tanımak kaydıyla, abone ve kullanıcıların ihtiyaçlarını gidermek için gerekli önlemleri alacaktır.” Peki depremlerde, acil durumlarda önlem alınıyor mu? Alınmış olsaydı tartışmalar da yaşanmazdı.

        Acil durumlarda iletişim ve haberleşmenin verimli şekilde sağlanması ve baz istasyonlarının ortak kullanımı konusunda maalesef 10 ili kapsayan deprem bölgesinde de bir adım atılmadı. Ulaştırma Bakanlığı, BTK kanalıyla bölgeye sevk ettiği mobil baz istasyonlarını tüm GSM operatörlerine hizmet verecek, aktif paylaşım yapacak şekilde konumlandırdı. Böylece 3 GSM operatörünün bölgeye gönderdiği mobil baz istasyonları ortak kullanıldı. Mobil baz istasyonlarının kullanımındaki bu uygulamanın 3 GSM operatörünün bölgede bulunan 8 bin baz istasyonun ayakta kalan ve çalışır durumda olanları için de uygulanması gerekirdi. Ama hâkim durumda olan Turkcell’in “National Roaming” için almış olduğu tavır bu işbirliğine engel oldu.

        Ortaya çıkan durum gösteriyor ki en azından acil durumlar için “National Roaming” düzenlemesinin gecikmeden derhal yapılması şart!

        Böylece Turkcell, Türk Telekom ve Vodafone’un 11 milyonu aşkın mobil abonesi deprem bölgesinde, en kritik saatlerde iletişim ve haberleşmeden yoksun kaldı. Turkcell'in acil durumlarda 4.5G hızında internet sağlayacağını duyurduğu “Dronecell” de diğer alternatif çözüm olarak sunulan teknolojiler de sahada olmayınca depremde bir de iletişim sorunu yaşandı.

        Acil durumlardan sorumlu kamunun ilgili otoritelerinin, Ulaştırma Bakanlığı ve BTK’nın bu konuya acilen bu dönemde çözmeleri gerekir.

        Öte yandan Turkcell yönetiminin acil durumlarda bile başka operatörlerle paylaşmadığı baz istasyonlarının yer aldığı kuleleri, BTK onayı olmadan, imtiyazlara aykırı bir şekilde ayrı bir şirket haline getirip (Kule Hizmet ve İşletmecilik Anonim Şirketi/Global Tower), bilançosunun dışına çıkardığını kısa süre önce gündeme getirmiştim. Kurulan şirket tartışmalı. Benzer şekilde Vodafone ve Türk Telekom’un talebine rağmen böyle bir kule şirketi kurma izni de verilmiyor. Baz istasyonu konusunda açık ve net bir şekilde haksız rekabet var. Yetmiyor, Turkcell bu kule şirketini halka arz etmek için adım atıyor.

        Depremde ortaya çıkan gerçekler ışığında, tüm baz istasyonlarının günün sonunda devletin olduğu gerçeğinden hareketle en azından acil durumlarda sağlıklı iletişim kurulması için düzenleme yapılması gerekiyor.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        "Seçim zamanında yapılacak!"

        "Seçim zamanında yapılacak!"
        0:00 / 0:00

        Seçim tartışması gittikçe hararetleniyor. Hükümet tarafı bu ortamda seçim konuşmayı doğru bulmadığını belirterek, renk vermiyor.

        Muhalefete cephesi ise Bülent Arınç’ın açıklamaları sonrası AK Parti Hükümeti’nin seçimleri erteletmek için ortamı yokladığını iddia ediyor.

        Partinin sözcüsü Ömer Çelik de kesin bir dille Arınç’ın açıklamalarının resmî görüşlerini yansıtmadığını vurguluyor.

        AK Parti’nin stratejilerini yakından takip eden, önemli isimleriyle teşriki mesaisi olan bir tanıdığım, hükümetin en hızlı şekilde deprem enkazını kaldırdıktan sonra seçimi gündemine alacağını söyledi.

        “Seçim zamanında yapılacak, ama önce enkazın kaldırılması gerekiyor. Deprem, enkaz ve seçim birlikte anılsın istenmiyor.” şeklinde hükümetin tutumunu izah etti. İki hafta içinde tüm enkazın kaldırılması için çalışılacağını belirtti. Enkaz çalışmaları bittikten sonra sadece deprem yaralarının sarılacağı bir süreçte seçim mevzusu gündeme getirilecekmiş.

        AK Parti, “Asrın felaketinin yaralarını da ancak biz sarabiliriz” stratejisiyle seçimin zamanında yapılması için adım atacakmış. İlginç değil mi? Bakalım konu bu açıdan nasıl tartışılacak?

        Eğitime toptancı yaklaşım

        Eğitime toptancı yaklaşım
        0:00 / 0:00

        Deprem sonrası en fazla tartışılan konulardan birisi de üniversitelerin kapatılarak, yurtların boşaltılması kararı oldu. Covid-19 sürecinde kapalı olan üniversiteler için böyle bir uygulama hayata geçerse bir neslin eğitimsizliği söz konusu olacak. Zaten tepkiler de çığ gibi.

        “Neden aynı anda tüm üniversiteler kapatılıyor? Duruma, bölgeye göre pozisyon niçin alınmıyor?” diye sormayacağım. Çünkü ülke olarak eğitime toptancı bir yaklaşımımız var. Kars’taki okul ile İstanbul’dakini aynı saatte eğitime başlatmak marifet sanılıyor. Saat farkı, bölge, şehir, şartları dikkate alınmadan eğitim aynı anda olunca elimize ne geçiyor?

        Cümbür cemaat aynı anda tatile çıkılıyor. Verimlilik, kaliteli eğitim, imkânların en iyi şekilde kullanılması yönünde kafa yorulmuyor. Şimdi de üniversitelerin ve yurtların toptan kapatılması konuşuluyor. Umarım tepkiler işe yarar da birileri azıcık makul ve mantıklı neler yapılması gerektiği konusunda kafa yorar.

        Diğer Yazılar