Türkiye son 15-20 yıldaki büyüme performansıyla gelişmekte olan ekonomiler arasında pozitif yönde ayrışanlar arasında yer alıyor. Büyümeye katkı sunan en önemli unsur ise enerji. Dolayısıyla enerji üretimi için yapılan yatırımların sürdürebilir ve maliyetlerinin de katlanabilir olması geleceğimiz açısından keyfiyet arz ediyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’nin elektrik üretimi için toplam kurulu gücü 91 bin 564 MW seviyesine ulaşmış durumda. Tabloda doğalgaz santralleri 25 bin 654 MW paya sahip ve onu sırasıyla barajlı hidroelektrik santralleri ve linyit yakıtlı termik santraller takip ediyor.
Bakanlık 10 yıllık planlamasında, ithal girdilerle dışa bağımlı çalışan kömür ve doğalgaz santrallerini ikame etmeye karar verdiği takdirde güneş ve rüzgârın payı artacaktır. Ancak böyle bir beklentiyi karşılamak için kamu ihalelerinin bu doğrultuda düzenlenmesi gerekir.
Enerji ihtiyacımızın yerli ve yenilebilir kaynaklardan, ithal ürünleri ikame edecek şekilde karşılanmasına karar verildiği zaman ise her yıl yapılacak 1 gigawattlık YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı) ihalesi yeterli olmayacaktır. Bu şekilde en az 2 adet YEKA ihalesi veya lisanslı ihale yapılması gerekecektir.
Fakat yenilebilir enerji kaynakları için yabancı ürünlerin ve yabancı teknolojilerin ülkemizde kullanımı konusunda da mutlak surette hassas olmak icap ediyor. Aksi halde yurtdışına yine kaynak çıkışına engel olamayız.
Yapılacak yatırımlarda ne kadar yerli teknolojilere öncelik verilip, Türk müteşebbisler ve mühendisleri desteklenirse Türkiye’nin elde edeceği kazanımlar da tahminlerin ötesinde katlanarak artacağı unutulmamalıdır. Bu alanda ithalatçı değil, ihracatçı pozisyona geçerek katma değer sağlanacağının altını çizmekte fayda var. Bürokrasinin ve ihale kriterlerini belirleyenlerin bu gerçeklerle hareket etmesi halinde ülke olarak kazanımlar elde edebiliriz.
Daha önce yenilebilir enerji kaynakları için yapılan ihalelerde yerli teknoloji vurgusunun zayıf olduğunu, kriterlerde yabancı ürünlerin tarif edildiğine dikkat çekmiştim. Özellikle Güneş Enerji Santralleri (GES) ihalesinde yaşanan böyle bir durumu örnekleriyle anlatmıştım. Bildiğim kadarıyla yerli teknolojilerin önünü açacak bir düzeltme de henüz yapılmadı. Bu alanda geliştirdiği teknoloji ve yatırımlarıyla Türkiye’de başarı kaydetmiş şirketlerimiz olmasına rağmen ortaya çıkan tabloya anlam vermekte zorlanıyorum.
GES konusunda ilginç bir başarı hikâyesine imza atmış şirketlerimiz var. MIT’de Nükleer Mühendislik ve Siyasal Bilimler alanlarında çift ana dal yaparak lisans eğitimini tamlayan, yine MIT’de Plazma Fiziği alanında yüksek lisans eğitimi alan Çiğdem Besen'in kurduğu GTC Güneş Sanayi AŞ’nin (GTC) yatırımları ve geliştirdiği ürünleri ilk önce duyduğumda inanamamıştım. Ama inanın bu şirketin de önü açılırsa, en azından gölge edilmezse Baykar Savunma’nın Bayraktar İHA’ları gibi önemli başarılara imza atabilir.
Türkiye’de güneş enerjisi üzerine çalışan, araştırma yapan ve teknoloji üreten çok az sayıda yatırım bulunuyor. Bunlardan birisi GTC. Güneşi enerjiye çeviren ürünlerini 54 araştırmacıdan oluşan Ar-Ge merkezinde sürdürülebilirlik ve temiz enerji odaklı çalışmalarla geliştiriyor.
Bildiğimiz standart çerçeveli modüllerle karşılaştırıldığında GTC’nin özgün olarak tasarlayıp ürettiği, GG1H 400W PERC güneş paneli modülü dünyadaki örneklerine fark atarak ayrışıyor. Açık ara teknolojik üstünlüğü var. Emsallerine göre ilk kurulum yılında en az % 7 daha fazla elektrik ürettiği gibi daha az yıprandığı için de rakipleriyle kıyaslandığında ilerleyen yıllarda daha fazla elektrik üretiyor.
Mesela GTC’nin ürünü 6 kat daha ağır iklim testlerinden geçirilmiş ve yüzde 8 daha az alan kaplıyor ve aynı oranda daha az mekanik altyapı gerektiriyor. Çift yüzlü oldukları için arkadan gelen düşük güneş ışığını da kullanıyor. Yaşlandırma test sonuç sertifikalarına göre, 30 yılda en fazla yüzde 16 güç azalımı yaşama garantisine sahip. AA yangın güvenliğine (A sınıfı tutuşmazlık ve A sınıfı yavaş yanma) özelliği var.
Türkiye’de maalesef bu tarz şirketlerimize kamu tarafından gerekli ilgi gösterilmiyor. Destek verilmiyor. Hatta bizatihi yok olmaları için çaba sarf edildiği anlar bile oluyor. ‘Yabancı şirketlerini kurulu düzeni ve buralardan faydalananların menfaat çarkları bozulmasın’ şeklinde bir yaklaşım sergileniyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın “Milli Teknoloji Hamlesi” konusunda hassasiyetlerini biliyorum. Özellikle her iki bakanın da yenilebilir enerji kaynakları alanında yapılacak yatırımlarda yerli ve milli teknolojilere ehemmiyet vermede çıtaya daha yukarılara çıkarabilmemiz için bürokrasiyi mutlak surette dikkat etmeleri gerektiğini hatırlatmak istiyorum…