Milli ULAK ıstırap çekiyor, milli İHA rekor kırıyor!
İki ilginç tablo. Bugün medyada da ayrıntılarını bulabileceğiniz iki önemli proje. Bayraktar İHA ve yerli baz istasyonu ULAK. İkisi de bu ülkenin güvenli geleceği, teknolojik hamleleri, istihdamı, katma değeri, dış ticaret açığı, ihracatı ve motivasyonu için çok önemli milli projeler.
Bayraktar İHA projesi inanılmaz bahanelerle ve binlerce sıkıntı yaşadıktan sonra 4 yıl gecikmeyle hayata geçti. Diğeri ise her şeyi ile hazır olmasına rağmen devreye girmesi bizatihi devletin bazı kurumları ve bakanlıkları tarafından uygun yöntemlerle engelleniyor. Tuhaf mı? Değil.
Çünkü ülke menfaatleri, devletin geleceği, millilik anlayışımız çantacılara, komisyonculara, aracılara, kolaya kaçan bürokratlara, siyasilere ve yabancı işbirlikçilere teslim edilince böylesine tuhaf tablolar ortaya çıkabiliyor. Normaldir.
Dün Baykar Genel Müdürü Haluk Bayraktar, bir rekor bilgisini paylaştı. Türkiye'nin ilk yerli ve milli Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) Bayraktar TB2, 100 bin uçuş saatini başarıyla tamamlamış. Türk havacılık tarihine geçen bir başarı. Daha önemlisi yerli ve milli imkânlarla tasarlanıp, üretilmesidir.
Bayraktar İHA’lar ve akabinde TUSAŞ’ın ANKA’ları devreye girmeseydi, inanın bugün terör konusunda çok farklı noktada olurduk. Doğu Akdeniz’de rol alma, Suriye’de etkin olma, Kuzey Irak’ta operasyon hayal olurdu.
Bayraktar İHA’nın daha ihale aşamasında maruz kaldığı ayak oyunlarını da iyi bilen, takip eden bir gazeteci olarak Keşan’da teslim aşamasına gelmiş İHA’lar için çıkarılan zorluklar gibi bir çok şeyin de bizatihi şahidiyim.
Bu yaşananlara Baykar Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar, kısa süre önce dikkat çekmişti; “Türkiye'nin dışa bağımlı olmasını isteyen gruplar, devlet içerisindeki ihanet şebekesi mensupları İHA'ların üretilmemesi için her türlü baskı ve engellemeyi yaptı. O dönemde ülkemizde İsrail'den kiralanan İHA’lar kullanılıyordu. Denemeler için aylarca pist bulunamıyordu. Pistteki pürüzleri bahane ederek uçuşları yasaklanıyordu.”
Selçuk Bayraktar’ın bahsettiği sıkıntıların yaşandığı ve başarıya ulaştığı siyasi iklim aynı. Muhatap kimdi? Milli Savunma Bakanlığı (MSB), dönemin Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK). Yani en milli olması gereken makamlar sorun çıkarıyordu.Başarıya da aynı dönemde ulaşıldı. Ama yabancı seviciliği, ‘al-sat, nemalan’ anlayışında fazla değişiklik olmadı.
Milli projelere hükümetlerin değil, devletin eseri gibi bakılmalı. Bunlar ülkemizin geleceği, devletin sigortası olacak projeler. Siyasiler ve hükümetler geçici,projeler kalıcı. Projelerin, siyaset bulaştırılmadan, toplumun tüm kesimleri tarafından sahiplenecek şekilde yönetilmesi de başarı şansını artırmaktadır.
Huawei ve Ericsson'un kaymağını kim yiyor?
Günümüzde Bayraktar İHA’ların geçmişte yaşadığı sorunların, yabancı hayranlarının çıkardığı zorlukların benzerlerini yerli baz istasyonu ULAK, MİLAT ve MAYA gibileri yaşıyor. Bu defa sorun çıkaran muhatap kim? Ön planda görünen Ulaştırma Bakanlığı, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK),arka planda neler oluyor bilemiyorum. Çünkü bu iki makamı defalarca ‘milli projelere destek vermiyor’ diye eleştirmeme rağmen bir cevap bile alamadım. Herhangi bir üst makamında bunları uyardığını, hesap sorduğunu duymadım. Hasılı yara daha derinde olmalı...
Huawei, Ericsson, Nokia ve ön planda görünmeyen Cisco’ya sağlanan kolaylıkların binde biri milli baz istasyonu ULAK’a, milli ağ sistemi yönetimi MİLAT’a ve milli şebeke alt yapısı MAYA projelerine neden gösterilmez? Nedenini artık köyde yaşayan ve bu işlerle uzak yakın ilgisi olmayan vatandaş bile tahmin edebiliyor: Yabancı ürün almanın hazzı...
Türkiye telekomünikasyon pazarında faaliyet gösteren 3 GSM operatörü her sene lisans bedelleri hariç, alt yapı yatırımı için 1 milyar dolar harcıyor. Bir o kadar harcamayı da kamu kurumları yapıyor. Bir yönüyle her yıl, fırtınalar koparan S-400’lerin toplam alım bedeli kadar,yaklaşık 2 milyar dolar kaynak transferi yapılıyor. Ama kimsenin umurunda olmuyor. İlginç mi? Hayır.
Telekomünikasyon altyapısı gerçekleştiren ilgili kamu kurumları, Turkcell, Vodafone ve Türk Telekom, Türkiye'den topladığı paralarla, Huawei, Ericsson, Nokia ve Cisco gibi yabancı şirketlerden gerekli teçhizatı alıp, yatırım yapıyor.Son olarak Tarım Bakanlığı da Cisco’yu tanımlayan bir ihaleye çıktı! Al sana yerlilik, millik!
Nisan 2016’da gerçekleşen 4,5G ihalesinde yer alan yerlilik kriterine uyulsaydı ve birilerine kaynak aktarılmasaydı, sektör bugün farklı bir konumda olacaktı. Ama koyulan kriterlerin denetim bile yapılmadı. Hatta yapılacağına dair işaret bile verilmediği için yabancı şirketler rahat hareket etti. Yerli projelerin ürünlerine kamudaki destekçiler kanalıyla uygun kılıflar bulundu.
Bir kez daha sormakta fayda var: 4.5G’de ilk yıl % 30, ikinci yıl % 40 ve üçüncü yıl % 45 olan yerlilik şartı için Ulaştırma Bakanlığı neden sessiz? Niçin ilgili şirketlere yaptırım uygulamıyor? Bunu kim engelliyor? İlk yıl müeyyide uygulansaydı, bugün sözde kümelenmeler, hesapta fon kurma arayışları, 5G ile oyalama taktikleri olur muydu? ULAK gibi şirketlerimiz alıp başını gitmez miydi? Bu konunun bir numaralı muhatabı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) üyelerinin yasalar karşısında bir sorumluluğu yok mu? BTK’den kim hesap soracak?
Ayrıca bu mantıkla milli projelere daha fazla destek olan Turkcell gibi şirketler nasıl teşvik edilecek? Vodafone’un ilgisizliği, Araplara milyarlar kaptıran Ulaştırma Bakanlığı kontrolündeki Türk Telekom’un başından beri duyarsızlığı ne olacak? Sineye mi çekilecek? Arap’a gülümse, milli ULAK’a somurt!
Başı milli sonu belli
Öte yandan Türkiye’nin çok fazla insan kaynağı, maddi gücü varmış gibi önüne gelen milli bir şey geliştiriyor. Kaynak kullanıyor. Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi de (HTK) bunlardan birisi. BTK, Sanayi ve Ulaştırma bakanlıkları da destek veriyormuş. “Uçtan Uca Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi” Projesi üzerinde çalışıyorlarmış. Sektörü azcık tanıyan herkes 4,5G olmadan, 5G’nin olmayacağını biliyor.
Yabancı şirketlerin, komisyoncuların lobisine yenik düşmeden 2025’e kadar 4,5G’yi kullanmamız ve sonrasını iyi planlaması gerekiyor. Birilerinin maddi hevesi için gelecek hayalleri kurup kümelenme, fonlama girişimlerine fırsat verilmemeli...
Telekomünikasyonun altyapısında yol alan ULAK, MİLAT ve MAYA gibi çalışmaların önü kesilmemeli varsa eksiklikleri, yanlışları oralara bakılmalı. Oluşumları zenginleştirilmeli. Türkiye markası çıkaracak adımlar atılmalı. Bakanlıklar, kurumlar arası kavgalara, menfaat çatışmalarına fırsat verilmeden doğru model de mutlaka bulunmalı. Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) uhdesinde ciddi başarı elde eden ULAK AŞ bu konuda ürün ortaya koymasına rağmen mesela Ulaştırma Bakanlığı cephesi HTK oluşumuyla ne yapmak istiyor? Bu duplikasyonu, kaynak israfını, oyalamayı, kimin adına, neden yapıyor? Cevabı verilebilmeli.
HTK cephesi, 4,5G’de % 45’lik yerli üreticilerden karşılama şartının yerine getirilmemesi üzerine yola çıkmış. İlk 2 yıl yerlilik% 2’yi geçmemişmiş, bu da HTK’cıların ilgisini çekmişmiş. 3 GSM operatörünün ihtiyaçlarını belirlemek için çalıştay yapmışlarmışmış. Yerlilik kriterlerini denetlemeyen, müeyyide uygulamayan Ulaştırma Bakanlığı ile BTK değil mi? Aynı sebeple HTK’cılara arka çıkan, yol açan da Ulaştırma ve BTK. Burada iyi niyetli bir girişim olabilir mi? Bu yaklaşımdan milli bir şey çıkar mı? Çıkmaz.
HTK ekibi TÜBİTAK’a da kaynak için başvurmuş. Hatta büyük bir kaynağı da almak üzere oldukları söyleniyor. Ne güzel! Para bol nasıl olsa. Bu kaynaklar nasıl kullanılacak çok merak ediyorum?
Tüm bu detaylar, Ankara’da katıldığım ULAK AŞ. basın toplantısı sebebiyle kayda geçsin istedim. İleride lazım olabilir...