Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        VATAN Gazetesi’nden Mine Şenocaklı’ya konuşan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar, “Sağlıklı diye yediğiniz tavuklar sağlıklı değil” dedi ve ciddi bir tartışmanın fitilini ateşledi:

        “Tarım ilaçlarının amaç dışı kullanımı var. Bu, tavukları büyütme amaçlı kullanılan antibiyotik gibi bir durum. Yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik vermeye başlıyorlar. Bizim üreticimiz inşallah bu konuda bir düzenleme yapacak, umutluyum. BESDBİR, ‘Elimizden geleni yapacağız’ dedi. Fakat antibiyotiğin bu şekilde kullanımı kim tarafından akıl edildiyse, bunu Amerikan akademileri bile anlamış değil. Civcive antibiyotiği verirseniz, bağırsak sisteminin gelişmesini önlüyorsunuz. Normalde yediğimiz besinlerin önemli bir bölümü bağırsak metabolizmasında kullanılıyor çünkü. Dolayısıyla enerji tüketimi azalıyor.

        Güneşe çıkarırsanız civciv sağlıklı gelişeceği için kemik de yapıyor. Ama kemik yapsın istenmiyor, sadece et yapsın isteniyor. Hayvan sonunda patates tarlasında yatan patates gibi, olduğu yerde büyüyen bir hayvan oluyor. Kesimde çalışan bir arkadaşımız anlattı, ‘Zavallı hayvancağızı yerden alırken kemiklerinin elinizin altında kırıldığını hissediyorsunuz. Kaçamıyor zaten. Bıraksanız da hareket edemiyor’ diyor. 1.7 kilo yemle 1 kilo tavuk elde ediyorlar. Böyle bir dönüşüm var mı dünyada?”

        Tavuklar sağlıksız ortamlarda mı yetişiyor? Artan kanser vakalarının sorumlusu sağlıklı diye yediğimiz tavuk ve yumurta mı? Konunun uzmanlarına sorduk, işte farklı görüşler....

        ‘Bazı tavuklar ağır kanlı, hoplamıyor ama sağlıklı’

        Ankara Üni. Veteriner Fak. Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalı Bşk. ve Veteriner Tavukçuluk Derneği Bşk. Prof. Dr. Ahmet ERGÜN:

        TAVUKLARA ne hormon katılıyor ne de antibiyotik veriliyor. Türkiye’de antibiyotik kullanımı 2006 yılında yasaklandı. Yavuz Hoca “Günde 3-4 kez yumurtluyorlar” diyor. Bir yumurtanın kanala düşüp tavuktan çıkma süresi 24 saatten az değildir. Bunun 11 saati de yumurta kabuğunun oluşumuyla geçer. Böyle bir rakam mümkün değil. Yurtdışında böyle bir endişe yokken burada böyle sonuçlara varmak için uzun süreli çok ciddi araştırmalar yapmak gerek. Yoksa bunlar şehir efsanesi, hikâye olur. Hele kemiklerle ilgili söyledikleri hiç doğru değil, “Hayvanlar hareket edemiyor, kemikleri gelişmemiş” diyor. Bazı insanlar vardır hareketli, bazıları ağır kanlıdır. Tavuklarda da böyle. Normalde kartal gibi güçlüler, kesimhanelere yol kat ederek gidince yoruluyorlar. Ortada hoplayıp zıplamalarını bekleyemezsiniz. Kemikleri olmasa o kadar et nereye tutunacak?

        ‘AB standartlarında üretim yapıyoruz; atıyorlar!‘

        Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçılar Birliği (BESD-BİR) Yönetim Kurulu Başkanı Sait KOCA :

        YAVUZ Bey bu iddialarını nereye dayandırıyor bilmiyorum, kendisi atıyor. “Kanser yapabilir” diyor, “Yapar” demiyor. Bu ithamlar doğru değil. Gıdada tek yüz akı sayılabilecek bir sektörü yalan yanlış karalayamazsınız. Hayvanlarda antibiyotik kullanımı 2006’dan beri yasak, kaldı ki biz yasaktan önce de kullanmıyorduk. AB standartlarında üretim yapan, uyumu en hızlı yakalayan sektörüz. Veterinerlik bilmiyor, hayvan yetiştirme bilmiyor, ahkâm kesiyor. Sansasyon yaratma, popülarite sağlama amacında. Günde 3 yumurtayı hangi tavuk yumurtlar? Keşke olsa da yumurta maliyetleri üçte bir düşse. “Hanımlar 3 ayda doğum yapar” demek gibi bir şey bu, doğaya aykırı. Öyle bir rekabet ortamı var ki, raflarda kalitesiz mal bulmanıza imkân yok. Dünyada piliç etinin ambalajlı olarak satıldığı tek ülke Türkiye. Bu kadar kurallara uygun işliyor her şey.

        ‘Tavukların hormondan tadı kalmadı, kanseri tetikliyor’

        İstanbul Üni. Veteriner Fakültesi Öğr. Üy. Prof. Dr. Bülent NAZLI:

        TAVUK sanayii endüstriyel şekle dönüştüğünden beri sağlık sorunlarını tetiklemeye başladı, bir kere tavukların lezzeti gitti. Ben uzman olarak hissediyorum, o eski doğal tavukların tadı kalmadı. Yavuz Hoca’nın dediği antibiyotik konusunda da, hormon konusunda da gerçeklik payı var. Özellikle tarım ilaçları içeren yemler yiyorlarsa, küflenmiş yemler yiyorlarsa bu insan vücudunda kanserojen etkiye dönüşüyor. Tavuklar artık ışık görmeyen yerlerde, inanılmaz ortamlarda yetiştiriliyor. 45 günde 1-1.5 kg olması gereken tavuklar, zorlayıcı kimyasallarla 25 günde bu kiloya ulaşıyorlar. Kemik gelişmesi yavaşlarken et gelişiyor, o etin de biyolojisi bozuluyor.

        ‘Bize ilaçlı fabrika tavuğu yediriyorlar‘

        Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Rasim KÜÇÜKUSTA:

        Bu hayvanların çoğu fabrika tavuğu, fabrika ineği. Suni, GDO’lu yemlerle besleniyorlar. Tabii olmayan şartlarda büyütülüyorlar. İneklere daha çok süt versinler diye hormon veriliyor. Tavuklar 24 saat aydınlık ortamda tutuluyor. Daha çok verim almak için katkı maddeleri, antibiyotikler, tarım ilaçları kullanılıyor. Bu ürünler ciddi miktarda insanlara geçiyor. “Antibiyotik direncimiz düştü” diyoruz, bunun nedeni hayvanlara antibiyotik verilmesi. ABD’de tüketici kuruluşları hayvanlarda antibiyotik kullanımının yasaklanması için FDA’ya başvurdu. Hayvansal ürünlere uzun süre dayanması için kimyasallar konuluyor. Alerjiden romatizmaya, kansere kadar bir dizi hastalığın nedeni, yediğimiz içtiğimiz besinlerin doğallıktan uzaklaşmış olması.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar