Cumhuriyet bir avuç elitin tekelinde mi?
Türkiye’nin ‘halk açılımı’na ihtiyacı var mı?
Bakan Günay’ın tespiti doğru mu?
“BİZ bu Cumhuriyet’i halklaştırmaya, seçkinlerin, bir avuç tuzu kurunun Cumhuriyeti olmaktan, balo salonlarında kutlanan Cumhuriyet olmaktan çıkarıp, halkın paylaştığı, gerçekten kimsesizlerin kimsesi olan bir içeriğe, halkın yönetimi haline getirmeye çalışıyoruz. Bu, Türkiye’nin yapması gereken bir açılım ve atılımdır” Bu sözler, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a ait... Günay’a göre, Türkiye’de halkın sahneye çıktığı yeni bir düzen kuruluyor ve Başbakan Erdoğan da bu bağlamdaki demokratik uygulamalarıyla Nobel almayı hak ediyor. Yöneticilerin iradesinin mutlak değil halk iradesi
ile sınırlı olduğu, halka beğenmediği yöneticileri seçim yoluyla değiştirme olanağı tanıyan, yönetilenleri tebaa olmaktan çıkarıp vatandaşlık konumuna yücelten Cumhuriyet yönetimi, Türkiye’de bir avuç tuzu kuru elitin tekelinde mi? Cumhuriyet’in balo salonlarında yapılan kutlamaları da bu elitist yaklaşımın bir yansıması mı? Bakan Günay tespitlerinde haklı mı, Türkiye’nin bir ‘halk açılımı’na ihtiyacı var mı? Konuyu tartışmaya açtık, farklı görüşler şöyle...
GÜLİN YILDIRIMKAYA
gulinyildirimkaya@haberturk.com
Halk, halktan kopuk düzene karşı, kavganın özü de bu
Star Gazetesi Başyazarı Prof. Dr. Mehmet ALTAN : Bugün itibariyle Türkiye’deki kavganın özü zaten budur. Bugünkü Cumhuriyetin, elitist, halktan kopuk yapısını değiştirmek istemeyenlerle bunu çoğulcu hale getirmek isteyenler arasında devam eden bir savaş var ve bu kolay nihayetlenecek gibi gözükmüyor. Devletlu, elitist, tek parti zihniyetli takım kolay kolay egemenliğini halka vermez bunun için de bu dövüş daha sürer. Benim 1. cumhuriyet diye nitelediğim Kemalist bir yapının halk iradesine dayalı bir düzene dönüşme sürecindeyiz ama bu çabuk oluşabilecek bri süreç de değil; yavaş yavaş oraya doğru gitmekteyiz.
Günay’a hak veriyorum ama “Nobel goes to Erdoğan” faslı beni gülümsetti
Gazete HABERTÜRK Yazarı Nihal Bengisu KARACA: Cumhuriyet bu topraklar üzerinde yaşayan insanları vatandaşlık paydası altında birleştiren ve onları 'eşit' hak ve sorumluluklara sahip kişiler olarak tasavvur eden bir ideal olarak serpildi. Ancak modern ulus devlet anlayışı ve devletin resmi ideolojisinin Batılılaşma projesine eklemlenmiş olması dolasıyladır ki, 'bu ülkenin halkının büyük bir bölümü cumhuriyetin ideal vatandaş kriterlerinin dışında kaldılar. Kuruluş yıllarının ideal vatandaş kriterlerine uygunluk arzedenler yani etnik köken itibariyle Türk olanlar ve asimile olmayı problem yapmayanlar ile Batılı bir hayat tarzına yatkın olanlar ise sözkonusu eşitliği kendi aralarında paylaştılar, geride kalanlara pek fazla eşitlik kalmadı. Bu kesim merkezle hem ideolojik hem batılı yaşam tarzı ekseninde bağ kurabilmiş olmaktan mütevellit kazanımlarını seksen senedir pekiştiriyor, iş rahmetli Türkan Saylan'ın dediği gibi 'asıl biziz, bu ülkenin esas sahibi biziz' noktasına kadar geldi, hatta 'seçilmiş hükümet siyasal iktidarı kullansın, ama devlet iktidarını istemesin' yollu akla ziyan tesbitlere kadar geldi. Bakan Günay'ın tuzu kuru elit dediği bu kesim olsa gerek.
Ancak şunu da itiraf etmek gerekir. Benim babam Gümülcine'den devletin açtığı bir sınavla kazandığı koleje tahta bir bavulla gelip ilerleyen döneminde önce oktor sonra profesör olabilmesini cumhuriyete borçludur. Lakin aynı şekilde bir bilimsel proje için kolları sıvadığı her anda sözde özerk üniversitelerin hantallığıyla durdurulmuşsa ya da yurt dışında çıkan hakemli dergilerde yüzlerce yayını olmasına rağmen içerde sürekli bürokratik engellemelere maruz kaldığı ölçüde de bir vatandaş olarak bu cumhuriyete hedef saptıran zihniyetten alacaklıdır. Balo örneği de yerinde olmuş; “Balo mu kaldı?” diye kafa yapmak isteyenler 'balo'nun basit bir eğlence olmaktan çıkmış, baloya gitmek, bale sevmek, hatta alkol kullanmaya varana dek genişleyen bir statü sembolü haline gelmiş, bazı hakların kullanımının ön şartına, 'kulübe girebilmenin' parolasına dönüştürülmüştür ilerleyen zamanlarda.
Cumhuriyete duyduğum minnet duygusuna rağmen Günay'a hak veriyorum, fakat sözlerinin Başbakan'a ileri övgüler kısmı, 'Nobel goes to Erdoğan' faslının yani, beni gülümsettiğini ifade etmeden geçemeyeceğim.
Batı taklidiyle çağdaşlık olmaz
Zaman Gazetesi Yazarı Hüseyin GÜLERCE: Zaten şu anda Türkiye’deki gerilimin, kutuplaşmasının temel sebebi, kendilerini cumhuriyetin asıl sahipleri gibi gören, tırnak içinde Beyaz Türkler diye adlandırılan elit tabakadır. Cumhuriyet başından beri halktan kopuktur. Bunu tek partili dönemdeki, içinde sözde halk sözcüğü geçen CHP ye bağlayanlar var. Ama o zamandan beri topluma sunulan her şey toplum mühendisliği projesi olmaktan öteye gidemiyor. Balolara gelince hepsinin sembolik olarak yapıldığını düşünüyorum. Türkiye nüfusu 12 milyonken, kasabalarda hiç balo görmemiş, Batu müziği dinlememiş insanları, memurları bir salonda toplayıp düzenlenen balolar semboliktir. Bizi geri bırakan dinimiz, geleneklerimiz oldu, çağdaşlaşma batının yaşam biçimini taklitle olur zihniyetinin ürünüdür cumhuriyet baloları. Sayın Günay bu benzetmeyle, taklit zihniyetinden kurtulmamız gerektiğinden de bahsediyor. Cumhuriyetin elitizmden kurtulup halka açılmasına ihtiyacımız var.
Atatürk’ün başını çektiği balolara laf atmak şık değil
Hürriyet Gazetesi Yazarı Cüneyt ÜLSEVER: Sayın Günay bana göre doğru istikamette konuşuyor ama verdiği balo örneğini sevmedim ben. Cumhuriyet, cumhur demek, millet demek. Ama Türkiye’de cumhurun rejimi haline gelmekte biraz zorlandığı bir gerçek. Ama bunu, o dönemde Atatürk’ün başını çektiği balolara laf atarak söylemek hiç şık olmamış. Hala bir süreç yaşanıyor, cumhuriyetin bugün tuzu kuru bir kitleye ait olmasından öte bir elitin iradesinde kurulduğu doğrudur. Ama başka türlü olur muydu olmaz mıydı bu ayrı bir tartışma konusu. Cumhuriyet, cumhurun kendi iradesiyle kurduğu bir rejim değil ama zaman içinde bu noktaya geliyor. Yeteri kadar yol gittik mi bilemiyorum. Kuruluş itibariyle elit olan ve hala çabalayan bir rejim için balo örneği hiç şık bir örnek değil. Bu arada, sayın bakan Nobel Barış Ödülü’nün Recep Tayyip Erdoğan’a verilmesi gerektiğini de söylemiş; ben çok yağdanlık gördüm ama bu kadarını hiç görmedim.
Cumhuriyet’in sorunu balo-frak elitizmi değil, din elitizmidir
Siyaset bilimci Prof. Dr. Mehmet Ali KILIÇBAY: Ertuğrul Günay’ın tespiti benim açımdan doğru değil çünkü Cumhuriyet balolarla, papyonlarla, fraklarla belirlenen bir şey değildir. Türkiye’de cumhuriyeti böyle algılayan bir kesim var ama cumhuriyet bu değildir, kıyaslama yanlıştır. Cumhuriyeti elit kitleden kurtarmaya çalışıyorlar ama kurtaramazlar çünkü cumhuriyet doğu dürüst kurulmadı. Şu anda da bunun sıkıntılarını yaşıyoruz, her açıdan eksik bir cumhuriyet söz konusu. Cumhuriyet tüm yurttaşların eşitliğine dayalı bir siyasi oluşum, rejimdir. İktidardakiler eşitlik yaratmak istiyorlarsa önce Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kapatsınlar. Bu kurum sadece Sünni ve Alevi yurttaşlara hizmet veriyor, bunun dışında dindar ya da dinsizlerin hizmet alamadığı bir sistem var ülkede. Bu, cumhuriyetin en temel “eşitlik” ilkesine aykırıdır. Önce bu elitizmi halletmeli.