Geçmiş zaman olur ki...
FIRSATINIZ oldu ve akşam saatlerinde televizyon karşısına oturup kanallar arasında dolaştıysanız herhalde fark etmişsinizdir: Dün akşam birkaç haber kanalında AK Partili önemli isimlerle programlar vardı. Bakanlar... Eski bakanlar... Parti yöneticileri...
Pazar günü hepimizi sandık başına koşturacak olan genel seçim değil; sonuçta üç adaydan birini Çankaya Köşkü’ne yollayacağımız bir Cumhurbaşkanlığı seçimi... Adayların ekran ekran dolaşması doğal da iktidar partisinin önemli isimlerinin “görünme” arzusunu neyle açıklayabiliriz?
Görüntü bana Turgut Özal’ın sonunda Cumhurbaşkanı seçileceği turlar Meclis’te devam ederken Anavatan Partisi’nde yaşananları hatırlattı.
Özal’ı yakından izlemiş bir akademisyenin çok değerli bir “biyografi” çalışması (“Turgut Özal: Biyografi”, Doğan Kitaplar) şu yakınlarda kitapçı raflarında yerini aldı. Prof. Hikmet Özdemir 700 sayfayı aşan eserinde o dönemi de tanıklıklarla anlatıyor (s. 271-282): Adaylığa karar verme süreci... Seçimde yaşananlar... Partinin başında ve hükümette Özal’ın yerini kimin alacağı konusu...
Hatırlatayım: Turgut Bey’den sonra ANAP’ın ne olacağı önemli bir sorundu. Özal önce 18 yakın çalışma arkadaşının ismini telaffuz etti ve ismi geçenler derhal kulis başlattılar. Basının “18 Türk Büyüğü” diye anmaya başladığı isimlerin kulis faaliyeti parti saflarını dalgalandırınca, Turgut Bey, çareyi, listeyi sekize indirmede ve içlerinden biri üzerinde mutabakat sağlamak üzere görüşmelerini zorlamada buldu.
Görüştüler, ama seçim gününe kadar anlaşamadılar...
ANAP büyüklerinden Dr. Mustafa Kalemli, anılarında, o günlerde Özal’la aralarında geçen görüşmeyi şöyle anlatır: “TÖ: ‘Yani doktor siz şöyle mi düşünüyorsunuz? Ben Cumhurbaşkanı olunca genel başkanı ve Başbakan’ı sizler seçeceksiniz, öyle mi?’ MK: ‘Efendim sistemin işleyişi içinde normali bu değil mi?’ TÖ: ‘Hayır, ben size bir Başbakan önereceğim ve siz de onu seçeceksiniz.’”
Turgut Bey sonunda kendisine halef olarak “Başbakan toto” oynansa üzerine kimsenin bahse girmeyeceği birini seçti ve yemin günü Meclis Başkanı sıfatıyla yanında yürüyen Yıldırım Akbulut’un kulağına, “Başbakan sen olacaksın” diye fısıldadı.
Yıldırım Akbulut, Cumhurbaşkanı olma arzusunu kendisiyle paylaşan Turgut Özal’a, daha işin başında, bunun son seçimde büyük hezimete uğramış ANAP için hayırlı sonuçlar vermeyeceğini söylediğini ve kendisinden şu cevabı aldığını birkaç yıl sonra anlatacaktır “Bak, insanlar doğar, yaşar ve ölür. Bizim parti de doğdu, yaşadı ve öldü.”
Hiç kuşkusuz AK Parti ve Tayyip Erdoğan ile ANAP ve Turgut Özal arasında hemen göze çarpan belirgin farklılıklar var.
Tek benzerlik şu: Tayyip Bey de kendisinden sonra yerine kimin geleceği konusunda renk vermiyor; bu da şu sıralarda yakın görüştüğü kişilerden hareketle her gün değişen tahminlere yol açıyor. Onlardan bazıları ekranlarda daha sık görünmeye başladı. Parti kongresini iki tur arasına sıkıştırma niyeti de, pek çok kişi tarafından, yine halef sorunuyla irtibatlı görülüyor.
Farklılıklar tamam da geçmişten alınacak hiç ders yok mu?
Bana göre önemli bir ders var ve umarım, olaydan benim çıkardığım dersi, Tayyip Erdoğan ile AK Parti büyükleri de fark ediyordur.
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce