Gerçeği -yeniden- açıklıyorum
MESLEĞİN öncülerinden Mark Twain, “Gerçek ayakkabılarını giymeden, yalan dünyayı üç kez dolanır” derken doğru söylemiş. Yalanla, dolanla, iftirayla baş etmek gerçekten zor.
Üzerinden iki yıl geçti; hafiften başlayan bir kavganın öldürücü darbelere dönüşmeye meylettiğinin en kuvvetli işaretinin alındığı zaman dilimi olan 17-25 Aralık haftasındayız. O hafta içerisinde benim de -hasbelkader- bir rolüm vardı.
Kavga başladığında tahribatının nerelere varabileceğini görmüş, görüşümün devleti yönetenler tarafından da paylaşıldığını anlayınca, gidilen yanlış istikameti önlemek amacıyla bir yolculuğa çıkmıştım.
Sonunda bir mektupla döndüğüm yolculuğa...
Önlemek için gayret ettiğim kavganın iki yıl içerisinde kaydettiği merhale herkesin gözü önünde. Geriye dönüp baktığımda, bugünlere dair öngörülerimin büyük çapta gerçekleştiğini, bunu önleme çabasına katkı vermemin ise doğru bir tavır olduğunu görüyorum.
“Hayır” diyorlar, “Bu bir kumpastı.” İddiaya göre, ben, iyi niyetli bir barış misyonunun değil, kötü niyetli bir çabanın piyonu olmuşum.
İyi de, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e hitaben yazılan “mektup” ile sonlanan girişim Pennsylvania’dan başlamadı ki...
17 Aralık’taki ilk saldırıdan itibaren yazdıklarım ve söylediklerim arşivde. Ertesi akşam (18 Aralık), Ankara’da, Çankaya Köşkü’nde, Cumhurbaşkanı Gül ile görüşürken, rahatsızlığını fark ettim. Çok kızgındı. Tapelerin sağlıklı olduğuna inanmıyor, bütün belirtiler aynı kaynağı işaret ettiği halde, Cemaat’in böyle bir fesadı yapmış olabileceğine akıl erdiremiyordu.
Benim Pennsylvania’ya gitmem düşüncesi o görüşmede doğdu.
Ertesi sabah (19 Aralık), bu defa İstanbul’da, Kısıklı’daki evinde, o zaman başbakan olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile buluşup aynı konuyu etraflıca görüştüm. Üzüntülüydü. Aynı hassasiyetleri paylaşıyor ve rahatsızlığının karşı tarafa aktarılmasını istiyordu.
Görüşmeler sırasında konunun aciliyeti sebebiyle devletin uçağının tahsisi teklif edildi; reddettim. Kendi aldığım biletle gidip geldim, otel paramı da kendim ödedim.
Hemen o gün yola çıkmamamın sebebi, zaman farkı sebebiyle ilettiğim görüşme talebinin kabulü bilgisinin akşam saatlerinde bana ulaşmasıdır.
Yola ertesi gün (21 Aralık) çıktım. “Beddua” seansı ben yoldayken görüntülü yayınlanmış...
Pennsylvania’daki görüşme ertesi gün (22 Aralık) gerçekleşti. Mektubun yazılmasını beklemeden oradan ayrıldım; mektup bir gün sonra New York’ta kaldığım otele ulaştırıldı.
New York’tan 23 Aralık’ta ayrıldım ve ertesi gün (24 Aralık) Türkiye’ye gelir gelmez, geç vakit, Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Gül’e mektubu elden teslim ettim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakanlık resmi konutunda görüşmem, sürecin ikinci büyük darbesinin gerçekleştiği gün (25 Aralık), öğleden sonra gerçekleşti.
Her ikisine izlenimlerimi aktardım. Getirdiğim izlenim ile ikinci darbenin çelişkisi meydandaydı. Buna rağmen, Tayyip Erdoğan, benimle görüşmesinin akabinde mektubu okumak için Çankaya’ya çıktı.
Tamamiyle bir rahatsızlığın duyurulması için katlandığım bir seyahatten ibarettir olay. Ankara’da başlamış ve Ankara’da nihayete ermiştir. Şimdi birileri “Pennsylvania kumpası” diyorlar ya, kavganın şiddeti arttığında, aynı tespitin, bu defa “Ankara’nın kumpası” diye Pennsylvania’da dillendirildiği kulağıma gelmişti.
İkisi de doğru değildir. İyi niyetli bir girişim, kötü niyetliler tarafından, başarısızlığa uğratılmıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Cumhurbaşkanı Gül de gerçeğin anlattığım gibi olduğunu biliyor.
Bu yazı tarihin kafası karıştırılmasın diye yazıldı.