Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Keşfet

GAZETENİN birinde yan yana dizili fotoğraflarını görmesem, tam 9 rektörün milletvekili seçilebilmek için görevlerinden istifa ettiklerine inanmazdım. Aralarında en büyük üniversitemizin (İstanbul) de, ülkemizin Batı’ya açılan eğitim penceresinin (Galatasaray) de en üst düzey yöneticileri var...

Rektörlerin sayısı 9 olunca, kaç profesörün daha milletvekili olma yarışına girdiğini tahmin etmek zor değil.

Üst düzey bürokratları da bu listeye ekleyin...

Hepsi milletvekili seçilmeyi başarırsa yeni Meclis, eskilerden çok daha nitelikli olacak demektir.

Bir profesör, dekan veya rektör neden milletvekili olmak ister acaba?

Çok uzun yıllar önce (1969), Adalet Partisi tarafından veto yeyince 40 arkadaşıyla birlikte bağımsız adaylığını koyan Prof. Necmettin Erbakan’la seçim bölgesi Konya yolunda “Tekyol” Dergisi adına röportaj yapmıştım. “Neden siyaset?”, sorularımın ilkiydi.

Prof. Erbakan’ın cevabı belleğimde canlılığını hâlâ koruyor: “Birincilikle bitirdiğim üniversite ve doktora öğreniminden sonra, doktoramı yaptığım Almanya’dan ülkeme sanayi alanında hizmet amacıyla dönmüştüm. İlk motor fabrikasını ben kurdum, kurarken pek çok engelle karşılaştım. O engelleri yıkmak için Odalar Birliği’nde genel sekreterlik yaptım; amacımı gerçekleştiremedim. Odalar Birliği’ne başkan seçildim; yine yaptırmadılar. Engelleri ortadan kaldırmak üzere siyasete atılıyorum.”

Makul bir gerekçe. Hayatının sonuna kadar önüne engel koyanlarla mücadele ettiği biliniyor Prof. Erbakan’ın...

Acaba kalitesinden kuşku duymayacağımız evsafta adayların benzer bir ufku var mı?

Herhalde vardır; çünkü siyaset, ufku olmayan ve onu gerçekleştirmek için çaba göstermeyen kaliteli insanlar için bir süre sonra hayal kırıklığına yol açıyor. Kaldırmaktan yorulan bir kola dönüşmek de var, işler beklendiği gibi gitmezse...

Üst düzey bürokrat ile üniversite rektörlüğüne kadar çıkmış bir profesör herhalde bakanlık koltuğu bekler; ancak bakanlık koltukları, isimlerin önünde taşınan unvanlara göre dağıtılmıyor...

Kaliteli ve mesleklerinde en yüksek makamlara gelebilmiş insanların siyasete ilgisini küçümsüyor değilim; tam tersine, onların ilgisi ülke açısından sevindirici. Siyasetin ülkeye hizmet alanı olarak görülmesi açısından sevindirici; demokrasiye inancı dışa vurması açısından da...

Yine de üzerinde düşünmemizi gerektiren bir yönü var konunun; o da Erbakan Hoca’nın onca yıl önce bana söylediklerinde gizli: Siyaset dışı alanlar insanları tatmin etmiyor ülkemizde; hayal kırıklığına uğrayan, kendi alanında yaptıklarıyla amacına ulaşamayacağını anlayan, her adımında engellerle karşılaşan, gözünü siyaset alanına dikiyor...

50 yıl önceyle bugün arasında bu yönde fazla bir değişiklik olmadığına işaret ediyor, kaliteli insanların işgal ettikleri önemli makamları bırakarak siyaset alanına girmek istemeleri...

Oysa, düzeni sağlam, iş bölümü rasyonel, ehliyet ve liyakatin belirleyici olduğu ülkelerde, insanlar, yeteneklerine göre toplumda yer alır ve bulundukları konumlarda yerine getirdikleriyle tatmin olurlar...

Toplumdaki bazı görevlerin sahipleri, içinde yer alanlara siyasetin sağladığı makamlarda bulunanlardan daha fazla saygı görür... Öyle ülkelerde siyaset, ancak o alanda başarılı olabilecek donanımdaki insanları içine çeker zaten...

Rektörler, dekanlar, müsteşarlar, genel müdürlerin aday adayı oluşları, günümüzde, adaylıklarını koydukları partileri zora sokuyor. O kadar değerli insanı Meclis’e soksalar bir türlü, bazılarını veya hepsini eleseler bir başka türlü...

Yine de sevinebiliriz.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar