Haşim Kılıç'ı uğurlarken...
DEVLETTE üst düzey görevler üstlenmiş birini, sözgelimi Anayasa Mahkemesi’nde üyelik (1990-1999), başkanvekilliği (1999- 2007) ve başkanlık (2007-2015) yapmış Haşim Kılıç’ı, nasıl değerlendirmeli?
Herhangi bir dönemde söyleyip yaptıklarına bakarak mı, yoksa bütün görev süresini göz önünde bulundurarak mı?
Daha girişte şunu kayda geçireyim: Haşim Kılıç’ı ister son birkaç yılına, ister bütün görev süresine bakarak değerlendirin, vereceğiniz hüküm değişmeyecektir...
Yüksek Mahkeme’ye ilk atadığında Cumhurbaşkanı Turgut Özal, hangi özellikleriyle ve bulunduğu görevde ne yapacağını öngörerek kendisini seçmiş ise, Haşim Kılıç hep aynı çizgisini muhafaza etti.
Unutulduğu için hatırlatayım: Turgut Özal Cumhurbaşkanlığı döneminde Anayasa Mahkemesi’ne sadece iki üye atayabildi. İlki Sayıştay’dan Haşim Kılıç’tı, atamasında sorun yaşanmadı. İkinci atama ise “üniversite öğretim üyeliği” kontenjanından Prof. Süleyman Arslan’dı. Dönemin mahkeme başkanı Yekta Güngör Özden, keyfi olarak atamasını engelledi ve Prof. Arslan’ı istifaya mecbur bıraktı.
Prof. Arslan’ın istenmemesinin sebebi, Özal’ın ilk ataması Haşim Kılıç’ın mahkemede izlediği çizgiydi. Kılıç’la aynı çizgiye sahip olduğunu düşünerek “muhafazakâr” Prof. Arslan’a geçit vermedi statüko... Mecburen istifası üzerine Prof. Arslan yerine yine Özal tarafından atanan Prof. Sacit Adalı ile Haşim Kılıç, Anayasa Mahkemesi’nde bulundukları uzun yıllar, hep sağduyunun temsilciliğini yaptılar.
Özgürlüklerden yana oldular... Yasaklara karşı çıktılar... İdeolojik sebeplerle parti kapatmaya itiraz ettiler... Başörtüsüyle ilgili yasaklama kararlarına, Refah ve Fazilet Partisi ile ilgili kapatma kararlarına, cumhurbaşkanının Meclis’in 367 üyesinin katılımıyla toplanacak oturumunda seçileceğine dair karara Kılıç-Adalı ikilisinin yazdıkları itiraz şerhleri birer hukuk abidesidir.
İkisi de köken itibarıyla “hukukçu” olmadıkları halde, hem de...
AK Parti’yi tek oy farkıyla kapanmaktan kurtaran kararın çıkmasına da engel oldular...
2007 yılında seçildiği ve önceki gün emekliliğini istemesiyle sona eren uzun Anayasa Mahkemesi Başkanlığı döneminde Haşim Kılıç, yanlış kararlarla itibarı zedeli Anayasa Mahkemesi’ni eski mehabetine kavuşturma çabasına girişti. Ayrıca, yargıyı bir bütün olarak demokratik bir hukuk devletinde olması gereken özelliklere kavuşturma mücadelesi de verdi.
2010 yılında halkoylamasıyla gerçekleşen Anayasa değişiklikleri, büyük çapta Haşim Kılıç’ın imzasını taşıyan bir yargı reformudur.
Mahkemenin kuruluş yıldönümleri ve düzenlenen uluslararası toplantılarda yaptığı konuşmalara da bu gözle yaklaşılmasında yarar var; Özal’ın “Her zaman özgürlüklerden yana olun” tavsiyesine uyup uymadığı açısından...
Benim gözlemim, hemen hepsinde, o tavsiyeye uygun bir çizgiyi savunmuştur Haşim Kılıç...
Son zamanlarda iktidar partisi önde gelenleri tarafından kendisine yöneltilen ağır ötesi eleştirilere ne diyeceğiz? Kendisi ne dediğini göreve veda konuşmasında belli etti; ben de bir gözlemci olarak diyeceğimi diyeyim: İnsafsız eleştirilerdi onlar; geçmişi sıfırlayan ve günü siyasi çıkarcılıkla bezeyen eleştiriler...
Yoksa, Youtube ve Twitter yasaklarına “Dur” diyen, hukuka aykırı uygulamalara karşı çıkan özgürlükçü bir Anayasa Mahkemesi, Haşim Kılıç’ı eleştirmeyi spor haline dönüştüren siyasilerin gerçeğe dönüşeceğini pek düşünemedikleri yıllar öncesi rüyalarıydı.
Hiç gerçekleşmeyecekmiş sanılan rüyaları gerçeğe dönüştürmeye çalışanların başında geliyor Haşim Kılıç...
Bu yazı, o rüyayı görenlerden biri olarak, benim, Haşim Kılıç’a şahsi teşekkürüm ve kendisine emeklilik hediyem yerine geçsin diye yazıldı.
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce