Nasrettin Hoca'yı rahmetle analım
DÖRT ay sonra yapılacak seçimin teması erken belli oldu: Başkanlık sistemi... Önümüzdeki dört ayı, adayların kalitesi ve partilerin vaatleri gibi seçimlere özel konularda tartışarak geçirmeyeceğiz; cevabını arayacağımız soru tek: “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın daha rahat ve çabuk hareket etmesini sağlamak istiyor muyuz, istemiyor muyuz?”
Eğer “İstiyoruz” dersek seçimde oyumuzu ona göre kullanacağız...
Bunu sağlamak için, Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki dört ay boyunca, Anadolu’da ziyaret edeceği illerde kalabalıklara teşekkür konuşmaları yapacak...
Tayyip Erdoğan’ın siyasette bugüne kadar neyi savunduysa kitlelerden destek aldığı malum; bazı konularda geri adım atmış olsa da, o durumlar, hemen aynı hizada duran partili kader arkadaşlarının uyarması yüzündendi. Erdoğan’ın ayağına basan, eteğinden çeken, koluna vuran kişiler bu seçimle birlikte kenara çekilmiş olacak...
AK Parti’de yönetimde bulunanların seçimin “başkanlık sistemi” tartışmasına kilitlenmesinden rahatsızlık duydukları söyleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ısrarla, “Başbakan Ahmet Davutoğlu da bu konuda benim gibi düşünüyor, konuyu savunacak” dediği halde...
Partinin tereddüdü sistem tartışmasında halkın tavrıyla ilgili olmalı. Kamuoyu yoklamaları başkanlık sistemine halktaki ilgi ve desteğin çok zayıf olduğuna işaret ediyor; daha önce “İyi olur” diyenler bile kanaat değiştirmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın il konuşmaları, bakalım, olumsuz kanaatleri tersine çevirecek mi?
Geçmişte de ülkemizde tartışılmıştı “başkanlık sistemi”... Turgut Özal, siyasete atılmasından önce, ABD’de yaşadığı dönemde gözlediği sistemin yararlarını ön planda tutan bir rapor hazırlayıp Süleyman Demirel’e sunduğunu anlatırdı. Başbakanlığı sırasında da, “Bize ABD tarzı başkanlık sistemi lazım” dediğini biliyoruz.
Süleyman Demirel de, başbakanlığı sırasında ne zaman sıkıntılar yaşasa, ABD’deki sisteme atıfta bulunarak başkanlık sisteminin daha iyi olduğunu vurgulardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan onların yolunda... Sistemi savunurken, o da, ABD’deki uygulamalara atıfta bulunuyor... Sistemi başkanlık sistemi haline getirirsek, ABD’de olduğu gibi, başkan çok daha kolay karar verir ve verdiği kararları derhal uygulatabilirmiş...
Mesela Merkez Bankası yönetiminin faizler ile enflasyon arasında kurduğu ilişkide ısrarcılığı, sistemi başkanlığa çevirdiğimizde işlemez, başkanın müdahalesiyle faiz oranları derhal indirilirmiş...
Acaba?
ABD Merkez Bankası’nın (Federal Reserve, FED) direktörünü ve yedi yönetim kurulu üyesini dört yıllığına başkan seçiyor, ancak onun atamak istediği kişilerin Senato’dan onay alması gerekiyor. Direktör her gelen başkanla değişmiyor; içlerinde değişik partilerden birkaç başkanı eskitecek uzunlukta, 30 yıl (William M. Martin) ve 20 yıl (Alan Greenspan) gibi uzun süreler o makamda bulunanlar var.
Para politikalarını da ABD’de başkan değil FED belirliyor.
“Zavallı başkan” ABD’de her istediğini Senato ve Temsilciler Meclisi’nden geçiremiyor da...
En önemli icraatı olan sağlık reformu için, Barack Obama’nın, neredeyse üç yıl senatörler ve milletvekilleri üzerinde lobi yapması gerekti. Büyükelçi atamaları bile uzun pazarlıklar sonucu Kongre’ye onaylattırılabiliyor; bazen geri döndüğü de oluyor atamaların...
Bizde sistem tartışması sanki yanlış bir zeminde yürütülüyor gibi...
Senatosu olmayan, Meclis’e seçilenlerin halkla bağı seçimden sonra kopan, dengeleri oturmamış, denetleme mekanizmaları zayıf bir ülkede, başkanlık sistemi, herhalde ABD’dekinden çok farklı çalışacaktır.
Nasrettin Hoca’nın “Ben yaptım, ama ben de beğenmedim” dediği kar helvası gibi olmasın da...
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce