Çay yaprağında okuduklarım...
OLMAYACAĞINI biliyorum, ama yine de gönlümden geçeni yazayım: Keşke “çözüm süreci” görüşme trafiği içerisinde yer alanlar, hükümet veya HDP tarafı, pek de matah geçmeyen 2014 yılını geride bırakırken, önümüzün daha parlak olduğuna inandırmak için, vardıkları mutabakatı toplumla da paylaşsalar...
İşin doğasına aykırı olduğu için bunu yapmayacaklardır; keşke yapsalar...
Büyük çalkantılara sahne oldu 2014; sonuna yaklaşırken, umudumuzu yeşerten tek nokta, 2015’in ondan daha kötü olamayacağı düşüncesi...
Hani Bektaşi’nin, önüne konulan iki şişenin ilkini denedikten sonra, ikinciyi göstererek, “Bu daha iyidir” demesi gibi...
En büyük umudum, ülkeye barış getirecek sürecin 2015 içerisinde hayırlı sonuca varması...
O noktadan fazla uzak olmadığımızın emareleri hayli fazla.
Yazımı buraya kadar okuyup hayretle başını sallayanlara bir uyarım olacak: 6-7 Ekim’de yaşananlar ile son Cizre olayları bile, sürecin son -ve bu yüzden en fazla kışkırtmalara açık- aşamasına girildiğinin işaretidir. Bizdekine benzer süreçlerde, her yeni aşamaya girilmesi sırasında sıkıntılar yaşandığını, en kahredici eylemlerin o dönemlerde sahneye konulduğunu biliyoruz.
“Emareler” dediğimde sadece tarafların kamuoyunu bilgilendirme açıklamalarını kastetmiyorum. Gerçi bizdeki süreç başka ülkelerden farklı olarak neredeyse gözler önünde yürütülüyor; ama şundan herhalde kuşku duymamalıyız: Görünenin, bizlere açık yürütülenin ötesinde de gelişmeler yaşanıyor...
HDP heyetinin son İmralı ziyaretlerinden birinin kimsenin ruhu duymadan gerçekleştiğini hatırlatırım. “Biz geçen hafta İmralı’daydık” açıklamasını neden sonra yaptı heyet...
Mutabakata ulaşıldı mı?
Galiba ulaşıldı. Emarelere bakarak benim çıkardığım sonuç, takvime bağlı bir mutabakatın sağlandığı... İlk takvim yaprağında “Nevruz” yazdığını görür gibiyim; o tarihe kadar yapılacaklarla ilgili karşılıklı taahhütler söz konusu olmalı.
İkinci takvim yaprağında ise, tarih yerine, “seçim sonrasında” ifadesi yer alıyor gibi...
Nevruz’a kadar geçecek sürede, daha çok HDP’nin Kandil’den beklenenlerin yerine getirilmesi çabalarına tanık olabiliriz. PKK güçlerinin Türkiye’den kitlesel çıkışları bu kez daha ciddi biçimde sağlanabilir. Kobani’de kendilerine daha acil ihtiyaç var nasıl olsa... Peşmergelerin Kobani’ye geçtikleri yol, PKK militanları tarafından da kullanılabilir.
Daha kapsamlı düzenlemelerin, mutabakatın hükümete dönük yüzünün, haziranda yapılacak seçime kadar yerine gelmesini herhalde bekleyemeyiz. Sonuçta “eşit vatandaşlık” statüsü, “anadilde eğitim” ve özellikle yerel yönetimlere yetki gibi hususlar ancak kapsamlı bir Anayasa değişikliğiyle hayata geçirilebilir.
Anayasa değiştirecek bir çoğunluk yok bugünkü Meclis’te...
Yüzde 10 barajı yerinde kalsa bile HDP’nin seçime parti olarak katılacağını açıklaması bu anlamda önemli bir işaret: Seçimde barajı aşabilen HDP, Meclis’te bugünkünden en az bir misli milletvekiliyle temsil hakkı kazanır; HDP’nin baraja takılması ise AK Parti’nin Anayasa değiştirecek sayıya ulaşmasına yardımcı olabilir.
Her iki durumda da, “seçim sonrasında” takvim sayfasında yazılanlar devreye girer...
Başka emare? CHP’nin son dakikada kendi çözüm önerisini TBMM Başkanlığı’na şimdi sunmasını da “emare” sayabiliriz. Başbakan Ahmet Davutoğlu dikkatini CHP önerisine verebilirse, çözüm aritmetiğindeki eksik halkayı tamamlama fırsatı yakaladığını fark edecektir.
Yeni yıla girişlerde, öngörüleri genellikle çıkmasa bile, falcılara başvurulur ya; bu defa o işi ben üstleneyim istedim.
Bakalım öngörülerim gerçekleşecek mi?
- Batı ile değişen rollerimiz8 yıl önce
- Yangın daha da yayılmadan...8 yıl önce
- Biz birbirimizi yerken...8 yıl önce
- Seçim sonrası Türkiye tablosu8 yıl önce
- Yeni yıl dilekleri yerine...8 yıl önce
- Anakronizm8 yıl önce
- Silah ve demokrasi bir arada olmaz8 yıl önce
- O fotoğraf yanlış8 yıl önce
- Tarih bizde hep tekerrür eder8 yıl önce
- Olana bir de bu gözle bakın8 yıl önce