Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Malumunuz bizim insanımız yeni bir aşk başladığı zaman, "Ne zaman evleneceksiniz?" ardından "Ne zaman çocuk dünyaya getireceksiniz?" ve "İkinci çocuk düşünüyor musunuz?" tadında sorular sormaya bayılır.

        Çünkü genlerde merak var... Hep merak!!!

        Bir oğlu olan Özcan Deniz'e geçen hafta "Yeniden baba olmayı düşünüyor musunuz?" sorusu yöneltiliyor. Üstelik yanında eşi Samar Dadgar var. Samar'ın doğum günü ve mutlu bir an anlayacağınız ve bu soru geliyor. Ardından Özcan Deniz de en samimi, en gerçek, en dürüst ve yalın haliyle, üstelik ses tonuyla içten bu soruya; "Dürüst olayım mı?" diyor önce ve sonra; "53 yaşındayım… Bir oğlum var, hayatım benim ömrüm. Samar ve o benim gerçekten ömrüm. Kaç sene onlara eşlik edebilirim bilmiyorum. Onların genç oldukları zamanlarda ben yaşlı olmak istemiyorum" tadında bir yanıt veriyor.

        Vay sen misin bu yanıtı veren. Sosyal ahali mutlu olmadı elbet verilen yanıta. Aldı sazı eline yazmaya başladı...

        Kimisi; "O zaman 30 yaşında anne olmayı hak eden bir kadınla birlikte olmayacaksın" dedi kimisi de "Belki karısı anne olmak istiyor o nasıl olacak?" gibi gibi uzayıp giden cümleler kurdu.

        Şahsen ben okurken dehşete kapılıyorum. Ve kendi kendime; "Arkadaş deli mi bunları yazan?" diye diye soruyorum. Çünkü, belli ki, evlenmiş bir kadın ve adam bu konuyu çok kez aralarında konuşmuşlardır. Yani belli ki, bir karar verilmiş ve ikisi de mutlu. Kararlara saygı duyulmuş mutlu mesut yaşanıyor... Bunun üzerine sorulan soruya da içten yanıt veriliyor. Kadın da, adamın bu kararından dolayı mutlu, çünkü kendisi "Daha birlikte biriktireceğimiz çok anı var" diyor. Ama yok, kadının açıklamasını dinleyen bile yok.

        İnsanımız tatmin olmuyor hiçbir yanıta ve yazdıkça yazıyor, eleştirdikçe eleştiriyor. Tabii Samar Dadgar da üzerinde öyle bir baskı hissediyor ki, mecburen açıklama ihtiyacı hissediyor kadın.

        Ve yapılan yorumların arasında bulunan "Bence bu soruyu kadın cevaplasın, o anne olmak istiyor mu?" sonrasında Samar Dadgar da "Her kadın anne olmak zorunda değil. Her kadın anne olma duygusuyla yanıp tutuşmak zorunda değil. Her evlilik çocukla taçlandırılmak zorunda değil. Bir çocuk zaten var ve bizim canımız ciğerimiz. İki taraf da birbirini seviyorsa ve çocuk yapma hasreti yok ise benim tarafımdan bunu kadın haklarına bağlamak ya da sen nasıl istemezsin eninde sonunda isteyeceksin zorbalıkla dikte edemezsiniz. Bazı şeyler çok mahremdir, özeldir. Hasta değilim ama ya hasta olsaydım ve çocuk sahibi olamasaydım. Yaptığınız yorumlar kadınları üzen yorumlar. Herkesin, herkesin hayatına saygı duyması dileği ile sizleri seviyorum" diyerek bir kez daha anlamayanlara anlatmaya çalışıyor. Ama ne fayda!!! Yok Samarcığım anlamazlar. Sen çocuk dünyaya getirene kadar anlamayacaklar da!!!

        Fakat bir gerçek var ki, her kadın ve erkek anne-baba olmak zorunda değil arkadaş!!!. İnsanların üzerinde kurduğunuz bu baskı yüzünden çoğu hazır olmadığı halde çocuk sahibi oluyor. Ya da istemediği ilişkilerin içine giriyor kimisi. Ya da evleniyor.

        Çünkü mahallede "Aaaa sevgilin yok mu?", "Aaaa evlenmedin mi hiç?" Tadında bitmeyen bir baskı var.

        Bitmiyor, bitemiyor...

        Samar ve Özcan ile zaman zaman bir araya gelip gözlemleme şansım oldu ki, ikisi de gayet mutlu, huzurlu ve birbirine saygı duyan iki aşık. Daha ne olsun. Bundan büyük mutluluk olabilir mi?

        Bırakın insanları nasıl yaşamak istiyorlarsa öyle yaşasınlar.

        Bilmiş bilmiş yorumlarınız ile sadece insanları incitiyorsunuz hepsi bu...

        ***

        Neden uzun süredir hayatında biri yok

        Buyurun bakalım diğer mahalle baskı muhabbeti de budur; "Neden uzun süredir hayatında biri yok" sorusu.

        Cansu Dere kendini çok göstermeyen, gizleyen bir isim. Zaman zaman görüldüğünde de, kendisine direkt bu soru geliyor.

        Ah ki ne ah!!!

        Bitmeyecek bu mahalle baskısı, adeta virüs virüs.

        Cansu Dere, "Bence beni çok manasız bir ilişkide görmek insanları üzebilir. Böylesi daha doğru. İnsanın yanında bir yol arkadaşı olursa çok güzel olabilir ama hiçbir şeye de bir mecburiyetimiz yok bence" ifadelerini kullanıyor.

        Bu kadar işte. Hiçbir şeye mecburiyeti yok insanın. Siz gidin mahalle baskınızla istediğiniz, istemediğiniz ilişkilerin içine olun. Olun olun da insanları eleştirmeyin.

        İlla ki, baskı kuruluyor diye istenmeyen, bir kişiyle birlikte olacağına yalnız olmak iyidir.

        Evlilik de böyle bir şey işte.

        Çevremde o kadar çok insan; "Sırf baskı yüzünden evleneceğim yoksa istemiyorum" ya da "Sırf baskı yüzünden bu adamla ya da kadınla birlikteyim" diyor..

        İnsanların insanlara yaptığı en berbat kötülük budur!!! Çünkü maalesef bazıları takıyor bu duruma. Ve takıldıkları için mutsuzluk ordusu günden güne çoğalıyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar