Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Acımız çok büyük. Ciddi bir felaket yaşadık. Öyle üç-beş ay değil yıllarca unutulmayacak bir yara aldık. Ve bu yara öyle kolay kolay da geçecek gibi gözükmüyor.

        Evet yaralar zamanla kabuk bağlar. Ve geçer öyle değil mi? İşte bu yara kabuk bağlasa bile, o kabuğu elimizle oynaya oynaya daha da deşip, daha da kötü ve derin bir hale getirebiliriz. O kadar çaresizlik, insanı donduran, yalnızlaştıran bir tecrübe bu. Hatta ciddi bir sorun.

        Depremi yaşayanlar, enkaz altında günlerce kalanlar, uzaktan izleyenler olarak tüm ülke psikolojimiz kötü.

        Şimdi birileri çıkıp, "Şahane olacağız" demesin. Şu an değil. Şu an elbet olamayız. Çünkü ülkemizin önemli bir bölgesinde çoğu insan eksik kaldı. Vatandaşlarımız ailelerinden, analarından, babalarından, çocuklarından, ocaklarından ayrı düştüler. Bu yüzden de eksiğiz.

        Acımız da derin, yaramız da hala taze.

        Belki zamanla ahlaksızlara, vicdansızlara geçit vermediğimiz, o binaları yapanların, izin verenlerin yargılandığı gün biraz olsun nefes almaya başlayabiliriz.

        Belki enkaz bölgesinde esnafların fahiş fiyatla çorba satmadığını gördüğümüzde az biraz umutlanabileceğiz.

        Giden yardımları çalmayanları gördükçe huzur bulacağız. Ama bunlar olmadığı sürece hep bir yanımız eksik kalacak. Acımız daha da derinleşecek. Bakın geride çok hikaye kaldı.

        Geride çok yarım yürek, kalp kaldı.

        Ve evet geride çok eksik kalp kaldı. Kıvanç Tatlıtuğ'un da söylediği; "Hayatım boyunca kalbim fiziksel anlamda hiç bu kadar acımamıştı" sözü gibi kalplerimiz de hasarlı enkazlar gibi.

        Enkaz altından çıkanların çoğu, "Orada hayal kurdum. Sanki çok kalabalıkta bir konuşma yapıyordum" dese de hayat bir oyun. Biz bu oyundan güzel çıkmamız için önce birbirimize inanmamız, güvenmemiz ve sıkı sıkıya sarılmamız lazım.

        Belki o zaman psikolojimiz az biraz düzelecek.

        Yani güvenmeye ihtiyacımız var. O zaman iyileşeceğiz. O zaman daha da yaralarımızı saracağız.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Her şey para, mal, mülk değil

        Her şey para, mal, mülk değil
        0:00 / 0:00

        Kahramanmaraş'ta yaşanan depremlerin ardından arama kurtarma ve yardım çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Felaket ile birlikte inşaat firmalarının ve yapılan binaların güvenilirliği tartışılıyor elbet. Çoğu insan oturduğu binanın güvenli olup olmadığını araştırıyor.

        Hal böyle olunca ünlü sanatçıların bazı inşaat firmaları ile çalışması, reklam yapması da gündeme geldi. Ve merhum sanatçı Kemal Sunal'ın kendisine gelen bir teklifi geri çevirmesi bir kez daha gündem oldu. Bakın Kemal Sunal'ın eşi Gül Sunal nasıl anlatıyor: "Kemal'e Antalya'dan bir inşaat firması reklam yüzü olmasını ve karşılığında yapacakları evlerden bir tanesini kendisine hediye edeceklerini teklif etti. Kemal Sunal bunu reddetti.'Neden kabul etmedin, ne güzel Antalya'da evimiz olurdu' gibi bir cümle kurdum. Kemal ise döndü ve dedi ki; 'Gül yarın bir gün bu evler yıkılırsa ve insanlar ben reklamında oynadığım için bana güvenip o evleri almış olursa ben vicdanıma nasıl hesap veririm öyle bir durumda.'"

        VİCDAN!!!

        Kimine göre haysiyet, onur, kimine göre para para para.. Onursuzluk!!!

        Bakın büyük harflerle yazdım. Belki vicdansızların dikkatini çeker de "Utanırlar" diye. Arkadaş vicdanın yoksa sen insan olamazsın. Sen bir başkasının hayatıyla oynarken o kazandığın paranın da, ünün de, şöhretin de, gücün, kuvvetin de beş para etmez.

        Sen kazansan ne kazanmasan ne!!! İnsan olamadıktan sonra. Vicdanlı olamadıktan sonra. Yazık!..

        İyi ki bu hayatta Kemal Sunal gibi akıllı, mantıklı, vicdanlı insanlar var olmuş. İyi ki!!!

        Bedenleri küçük, kalpleri büyük yürekler

        Bedenleri küçük, kalpleri büyük yürekler
        0:00 / 0:00

        Ah çocuklar.

        Ah canlarımız.

        Ah yarınlarımız.

        Deprem de enkaz altında onca saat geçiren çocuklar kurtarılırken ne kadar da güler yüzlü, ne kadar da cesurlar öyle değil mi? İşte önceki akşam Türkiye, KKTC ve Azerbaycan'dan 213 televizyon, 562 radyo ortak yayında yardım toplanan "Tek Yürek" programına da çocuklar damgasını vurdu.

        Çünkü bedenleri küçük, kalpleri büyük çocuklar kumbaralarını arkadaşları için açtılar. Kimisi 50, kimisi 300, kimisi 500 artık kumbarasında ne varsa. Hatta kimisi karne parasını da bağışlayarak arkadaşlarına destek olmak istedi.

        Ah çocuklar.

        Ah geleceğimiz çocuklar. İyi ki varsınız.

        Sizler bu çirkin dünyayı kurtaracaksınız Sizler vicdansızlara utanmayı öğreteceksiniz. İnanıyorum.

        Diğer Yazılar