Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uzun zamandır beklenen Michelin rehberi sonunda Türkiye'ye geldi.

        Dünyanın en prestijli restoran değerlendirme sistemlerinden biri olan Michelin Rehberi'nin 38'inci en yeni destinasyonu İstanbul oldu. Ki bu yeme-içme sektörü olduğu kadar ülkemiz için de çok heyecan verici bir durum. Şimdi, "Ne alaka, bu yıldız nedir?" diyenleri duyar gibiyim.

        Ancak turizm açısından önemli ve üst seviye bir çalışmadır bu. Lütfen bu olaya bakarken bunu da göz ardı etmeyiniz derim. Ve geçtiğimiz hafta Atatürk Kültür Merkezi'nde düzenlenen törenle de açıklandı. Ve İstanbul gastronomi dünyasında tatlı bir telaş başladı. Çünkü Mechelin'in meşhur müfettişleri artık İstanbul'da sessiz sedasız kol gezecek.

        Peki bu gizli müfettişler ne yapacak?

        Tabii ki; tadacak, inleyecek, gözlemleyecek. Yemekleri olduğu kadar restoranı, garsonların sunumunu.

        Yemekleri olduğu kadar yanında sunulan içecekleri bile tek tek inceleyecek.

        Ve restoran da bu teftişe gelen gizli müfettişleri asla bilmeyecek.

        11 Ekim'de de İstanbul'un Michelin yıldızlı ilk restoranı ve restoranları da açıklanmış olacak. Şahsen ben çok merak ediyorum. aklıma gelen restoranlar var tabii. Ama siz siz olun dikkatli olun derim.

        Servise, yemeklere, lezzetlere çok ama çok dikkat etmek gerek. Eğer bu yıldızları almak istiyorsanız elbet. Çünkü bu yıldızı alan her mekan uluslararası bir başarıya da ulaşmış olacak.

        REKLAM

        Şimdi bazıları tabii nedir bu Michelin yıldızı diyebilir. Ki çok haklısınız. Herkesin bildiği, bileceği bir şey değil. Öyle hiç kasılmaya da gerek yok.

        Michelin yıldızı, Fransız şirketi Michelin tarafından restoranlara verilen prestijli bir ödül. Ki bu ödülü alan o restoran şaha kalkıyor ve dünyada müdavimleri Michelin Yıldızlı restoranlarda yemek yemek için dört dönüyor.

        Sırf yıldızlı bu restoranlarda yemek yemek için seyahatler düzenleyenler bile var.

        Ki zamanında ben de çok kez yani Dolar ve Euro'nun daha makul olduğu zamanlarda arkadaş gurubun ile sadece Michelin restoranlarda yemek yemek için tatil organize ettiğimiz zamanlar bile var.

        Ah ah eski güzel günler diyerek İstanbul'da yıldızları alacak restoranları merak ediyorum.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Peki kim alır bu yıldızları

        Peki kim alır bu yıldızları
        0:00 / 0:00

        Tabii bizim ocakbaşı kültürünü seven, serpme kahvaltı ile yanıp tutuşan insanımız Michelin Yıldızlı restoranlardan pek hoşlanmayacaktır. Daha doğrusu, "Kim doyacak o tabaklarla" dediğinizi duyar gibiyim.

        Aslında fine dining konsept dediğimiz yani; kayıtlarda "Servis, dekorasyon, hitap, yemek kalitesi ve sunumu anlamında üst düzey standartlarda hizmet veren restoranlar dünyada fine dining olarak tanımlanıyor. Her ülkenin kültürüne bağlı olarak değişmekle birlikte, temelinde misafiri özel hissettirme fikri üzerine kuruludur" diye geçen az ama öz tabaklar. İlk bakışta, "Kim doyacak o tabaklarla", "O tabak ile doyulur mu?", "Ben asla yemem" denilen özel tabaklar.

        İşte gizli müfettişler de tam da bu tabakların peşinde.

        Ki ülkemizde bu tabakları hazırlayan, hatta o tabaklardaki lezzetleri tadınca, "Bu nasıl bir lezzet" dediğiniz akla ilk gelen restoran Fatih Tutak'ın "Turk" isimli restoranı geliyor.

        Ben iki kez gittim.

        Ve her defasında da, "Michelin Yıldızı'nı bizim ülkemizde verseler bu restoran kesin alır" diyerek çıktım. İşte o gün geldi çattı. Turk restoran yıldıza çok yakın orası kesin.

        Ki haddim değil elbet. Hani bu yıldızlı restoranlarda çok kez yemek yemiş biri olarak yorumladım. Yoksa anladığımdan değil. Asla gurme değilim. Tadı güzel her yemeği, lezzeti seviyorum.

        Fakat bu işi gerçekten anlayan, hakkını veren arkadaşlarımda yok değil.

        Şöyle ki; geçen hafta yeme-içme uzmanı diyebileceğim aynı zamanda catring şirketi olan Ebru Erberdi'nin misafiri olarak beş gün Cofe d'azur seyahati yaptım. Ki tadına da doyamadım. Çünkü Ebru hem Michelin yıldızlı restoranlar hem de yeme-içme-gezme konusunda tam bir uzman. Ki gurubumuz arasında Gastronomi Yazarı Ebru Erke de vardı. Tadı damağımızda kalan bu seyahatte Saint Paul De Vience'de Michelin Yıldızlı Alain Llorca'ya bir öğlen yemeği yedik.

        Tablo gibi tabaklar geldiği sırada, iki kişinin tabağı karıştı. Ebru Erberdi ve Ebru Erke'nin ilk ağzından çıkan cümle, "Şu an bu masada Michelin müfettişi olsa puan kırmıştı" oldu.

        İşte bu işten anlayan, bu restoranların peşinden koşan insanlarda aslında gizli birer müfettiş.

        Bu yüzdendir ki, memleketimizdeki bu yıldızları alacak mekanları merak ediyorum.

        Ben gizli müfettiş olsam

        Ben gizli müfettiş olsam
        0:00 / 0:00

        Ben de bazı restorlara yıldız verecek olsam. Tabii ki ilk tabakların şahaserliğine, lezzetlere bakarım. Ancak şu var ki, en önem verdiğim şeylerin başında bir mekanın devamlılığı olurdu. Tarzını, çizgisini bozmadan 20 yılı geçmiş olması beni çok etkiler.

        Ve kesinlikle bu yıldızı hak eder.

        1-Devamlılık.

        2-Masaların yerinin dahi değişmemesi.

        3-Yemeklerin lezzetlerinin yıllar içinde hiç bozmaması.

        4-Mekan ile özleşmiş lezzetlerinin olması.

        5-Çalışanların değişmemesi.

        6-Hizmetin kalitesi.

        Gibi uzayıp giden devamlılık. Ki benim bir mekana aşık olmak, sevmem, sürekli gitmemin en başta önceleri budur. Uzun yıllar başarısını devam ettirmesi.

        Ki bazı mekanlar var her sene konsept ve isim değiştiriyor. Bir mekan iki sene içinde isim ve konsept değiştiriyorsa o mekan başarısızdır. Ki yıldızı değil hiç bir övgüyü de hak etmez.

        Diğer Yazılar