Geçen hafta tam da bugün saatler 22.30'u gösterdiğinde Balat'tan çıktım yola Kuruçeşme'de Sortiye'e gitmek için. Ve ne oldu dersiniz.
Tam tamına keşmekeş bir trafiğin içinde buldum kendimi ve çıkamadım.
Ve yine ne oldu dersiniz?
Saatler 00.15'i gösterdiğinde Sortie'ye giriş yapabildim ancak. Düşünün trafiksiz on dakikada gideceğim yere neredeyse iki saatte gittim.
Yani diyeceğim odur ki, İstanbul trafiği gündüzü ayrı, gecesi ayrı durumda fakat, lakin özellikle Cuma ve Cumartesi gecesi Boğaz hattı şaha kalkıyor. Girilecek gibi değil.
Eskinin Boğaz hattı ve trafiğini hatırlayanlar bilir. İşte o yoğunluğu beşlere falan çarpın. Öyle bir yoğunluk yaşanıyor. Arabaların içi de tıklım tıklım. Yani her arabada bir kişi var diye de bir şey yok.
Arabaların içi dolu ve o trafiğe giren bir daha çıkamıyor.
Havaların da sıcak oluşundan Boğaz hattı daha da kalabalık. Ortaköy inanılmaz kalabalık. Yürünmüyor.
Benden söylemesi; aman bu akşam o bölgeye girecekler dikkat.
Biz millet olarak ocakbaşı ve balıkçıya gitmeyi çok severiz.
Ancak yine biz millet olarak özellikle balıkçıya gittiğimizde sadece meze yer kalkarız.
Genel olarak söylüyorum tabii bunu herkes böyle yapıyor demiyorum ama genellikle bir balıkçıda masaya oturup, "Meze söylemeden direk balık salata mı yesek" diyerek sonra o şahane mezelere pek güzel gömülüveririz.
Bu yüzdendir ki, "Balat Meze" adını duyunca "Ah sadece meze var sanırım. Bence tam bizlik" diyerek koşarak gittim. Tabii bir de sahibi eski dost Savaş Ergen olunca daha da bir güzel oldu.
Savaş harika bir mekan yaratmış. Tam kendi gibi. Şık, zarif. Mezeler desen bir o kadar güzel. E bir de işin içine Balat girince daha da bir keyiflendi.
Ben İstanbul'umun her köşesini çok ama çok severim ama Balat'a ayrı bir hayranlığım vardır. Ve bu bölgede hep gerçekten çok güzel mekanlar vardır. Çoğu zamanda koşa koşa giderim.
Bu arada bazılarınız "Sadece mezeyle olur mu canım" dediğinizi duyar gibiyim. Hayır hayır tabii ki sadece meze yok. Ama ben sadece meze yediğim için uçarak ve koşarak her zaman gideceğim güzel bir yer yaratmış güzel arkadaşım.
Ben bazı insanlar gibi, bir tabağa yemeğimi koyayım, televizyon karşısında geçip yiyeyim geçiştireyim diyen biri değilim. Elbet arada yapıyorum ama çok çok arada. Genellikle masada oturup, masa örtümü örtüm. Güzel tabaklarımı yerleştirip öyle yemek yemek isterim.
Yani yemek yemeği öyle geçiştiren biri değilim ki, halimden de belli oluyordur. Seviyorum anlayacağınız yemek yemeği.
Bu yüzdendir ki, sevgili Şila Gök, ben harika bir yemeğe davet edince koşa koşa gittim.
Bir kere yemek ödüllü şef Fatih Tutak'ın restoranında olunca kaçınılmaz oldu. Adeta tablo gibi hazırladığı yemeklerle o gece sanatçı ve tasarımcı Hüseyin Çağlayan'ın Karaca için hazırladığı koleksiyonu inceledik.
Hüseyin Çağlayan'ın tasarımlarını bilen bilir. Usta minimalist ve estetik çizgileri harika buluşturur. Yine ortaya zarif güzel bir çalışma sunmuş.
Hem tasarımlar, hem yemek, hem sohbet, hem dostlar bir araya gelince şahane bir akşam yaşandı. Ki son zamanlarda bu kadar tatsızlık yaşanırken ülkemizde ve dünyada böyle güzel akşamları bulunca kaçırmayın. Özellikle dostlarla güzel yemek ve sohbetin yeri her zaman başkadır.
Sizlere daha iyi bir hizmet sunabilmek için sitemizde çerezlerden faydalanıyoruz. Sitemizi kullanmaya devam ederek çerezleri kullanmamıza izin vermiş oluyorsunuz. Detaylı bilgi almak için ‘Aydınlatma Metni’ ve ‘Aydınlatma Metnini’ inceleyebilirsiniz.