Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        19 mayıs 1919 Türk kurtuluş savaşı ve Türk devrim tarihinin önemli bir dönemeç noktasıdır.

        Bandırma vapuru Kızkulesi açıklarında itilaf zabıtası tarafından kontrol edildiler. İşgal güçleri vapurda silah arıyordu. Mustafa Kemal “Ahmaklar...Biz Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz, biz, ideal ve iman götürüyoruz...bunlar, bir ulusun bağımsızlık aşkını ve mücadele azmini takdir edemezler. İşte bütün güvendikleri bu maddi kuvvetleridir.”

        İrtibat subayı Bennet, Samsun yolcuları listesinden kuşkulanır. Bu kadar çok seçme subayın Anadolu’da ne işi var? Diye, kendine sorar. Üstlerine başvurup çekincesini anlatır. Ancak, yüksek komiser Calthrope, padişahın güvenine sahip olan Çanakkale kahramanı Generalin yolculuğuna yeşil ışık yakar.

        Ve, bu vize, bugünkü özgür Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunun ilk adımı olacaktır.

        Bandırma, Karadeniz’de yol alırken Mustafa Kemal’in kafasının içinden geçenleri okumak hiç kuşkusuz olanaklı değildir ama tahmin etmek de güç olmasa gerek.

        İstanbul’da Harp Akademisinde öğrenciyken, hocası Yarbay Nuri Bey, bir derste şunu anlatmıştı. “Efendiler, savaş, vuruşmak, artık bunlar sizce bilinen şeylerdir. Fakat ‘gerilla’ nedir biliyor musunuz? İşte en zoru budur, Gerilla savaşı, kolay bir askeri harekât değildir. Gerillayı bastırmak da onu yapmak kadar güç bir harekettir.”

        Sınıfın ilk kez duyduğu gerilla kavramı öğrenci Mustafa Kemal’in kafasına takılmıştır. Bir gün Nuri Bey’e sorar: “Bu verdğiniz dersi Türkiye’nin belirli bir noktasında olmuş gibi açıklar ve bu dediğiniz önlemlerin orada nasıl uygulanacağını lütfen anlatır mısınız?”

        Bunun yanıtını yarbay Nuri, ertesi derste sınıfa şu problemi vererek açıklıyordu:

        “Efendiler, Osmanlı İmparatorluğu’nun devlet merkezi İstanbul’dur. Hükümet İstanbul’dadır. Bilinmeyen nedenlerden dolayı Boğaziçi’nin doğu yakasında, İzmit ve onun kuzeyinde Karadeniz’e çekilen yaklaşık bir çizgi içinde, Dudullu’da bulunan bölgedeki Türkler başkente isyan etmişler ve gerilla savaşına başlamışlardır.

        1. Bu küçük bölge halkı, bu isyanı niçin yapabilir? Nasıl yapabilir? Nasıl sürdürebilir?

        2. Osmanlı İmparatorluğu, bütün hükümeti ve ordusu ile bu isyanı nasıl bastırabilir?

        Ödev olarak verilen bu iki durumun çözümüne en çok ilgi duyan kişi kurmay adayı Mustafa Kemal’di.

        O gün sınıfta öğrendiklerini, Trablusgarp’ta düzenli İtalyan birliklerine karşı uygulayacak, yerel halkı silahlandırıp onlara karşı savaştıracaktı. Kuzey Afrika’da kazandığı deneyim, Anadolu’da İngiliz emperyalizminin kışkırtıcılığında işgale gelen güçlere karşı başarıyla uygulanacaktı.

        Bir ara Harbiye Nazırlığına getirilmesi için Başbakanlığa mektup yazmıştı. Yıllar sonra, cumhurbaşkanlığı genel sekreteri olan Hikmet Bayur, Gazi Mustafa Kemal’e sormuştu:

        “Harbiye Nazırı olup da ne yapacaktınız?”

        “Padişah ve hükümeti alıp Anadolu’ya çekilecek ve ateşkes görüşmelerini oradan idare edecektim?” demişti.

        “İşte” dedi “bu dağlarda gerilla savaşı yapılır”.

        * *

        Sizleri 16 mayıs 1919 sabahına götürmek istiyorum...

        Samsun Mutasarrıfı Ethem Bey hasta olduğundan evden çıkamamaktadır. Mali işlerle görevli olan Osman Beyle, kente gelecek olan bir önemli kişinin ve yanınadi onsekiz kişilik heyetin konaklamasıyla ilgili olarak konuşmaktadır.

        O günün Samsun kentinde askeri kışlanın dışında gelen konukları ağırlayacak bir yer bulmak güçtür. Biraz düşündükten sonra Osman’ın aklına evine yakın bir otel gelir.

        “Mutasarrıf bey, evime yakın ama şu anda kapalı olan Madam Mantika’nın Mıntaka Palas Oteli var. Nasılsa boş duruyor... Başkacada bir yer yok. Eğer uygun görürseniz orasını açtırıp hazırlatayım. Askerî hastaneden karyola, komşulardan yatak, yorgan, çarşaf getirtirim.”

        Osman bey, dediği gibi yapar. Oteli açtırıp önce temizlik yaptırır, ardından odaları düzenletir.Yatak odalarının yanında ve köşeye gelen odaya da valilikten bir masa ve koltuk, yazı takımı buldurarak çalışma odasını da hazırlar.

        Şimdi de bu hazırlıktan üç gün sonrasına, 19 Mayıs 1919 sabahına gidelim...

        Yer, Samsun merkez iskelesi.

        Sabah saat 6- 7 arası Bandırma vapuru yolcu iskelesine yanaşamadığından açıkta demirlemiştir. Gemiye, sandalla Kurmay binbaşı Mahmut Ekrem Bey (sonradan Kocaeli’nde Anzavur çeteleri tarafından şehit edilmiştir) gelir. Binbaşı Ekrem güvertede bulunan General Mustafa Kemal’in yanına gider, askerce selam verir ve

        - Hoş geldiniz Paşam! der.

        Yolcular deniz vasıtalarıyla iskeleye taşınmışlardır. Saat sekizde, merkez iskelesinde yanındaki rütbeli on sekiz kişiyle birlikte Mustafa Kemal Paşa karaya ayak bastı. İskele kalabalıktı ama halk gelen kişinin çok farkında değildi..Otuz yedi yaşındaki bu Generalin üstünde padişah yaveri olduğunu gösteren kordonlu üniforması vardı. Mutasarrıf da hasta olduğu için karşılamaya gelememişti. Silahları daha önce işgal kuvvetleri tarafından alınmış olan bir müfreze karşılama merasimi yapıyordu. İskelede işi olan ya da oradan geçmekte bulunan halkın bir kısmı durup ne olup bittiğini anlamaya çalışırken bir kısmı ise ilgisizce yoluna devam ediyordu. Ama o genç General Karadeniz’in bu bahar sabahı havasını solurken bir daha bu iskeleden İstanbul’a dönüşü olmadığını biliyordu.

        Mustafa Kemal’i kent adına Belediye Meclis’i üyelerinden Mavnacılar Kâhyası Hacı Molla Dursun, ilk milletvekillerinden Boşnakoğlu Süleyman Bey karşıladı ve ona:

        - Hoş geldiniz Paşam! dediler.

        Mustafa Kemal de herbirisinin elini sıkarak karşılık verdi.

        Mustafa Kemal, çevreyi selamladıktan sonra yaya olarak kendisine ayrılan Mıntaka Palas’a gitti. Kapıda kendisini Osman Bey karşıladı ve odasına kadar eşlik etti. Valizleri yerleştirilirken o öncelikli olarak, odasındaki masada annesine sağ salim biten yolculuğunu muştulayan bir telgraf kaleme aldı. Oğlu general de olsa anne anneydi. Gözü yolda kalacaktı. Emir eri Halit, telgrafı alıp postaneye gitti. (Zübeyde hanım oğlunun sağlık haberinin iletildiği telgrafı alınca yarı baygınlık geçirir) Bir saat sonra geri dönen Halit iskeleden istihbarat da getirmişti. Bir İngiliz istimbotu iskeleye yanaşmış ve belli ki Bandırma’yı ellerinden kaçırmış olmaktan canları pek sıkılmıştı. Anlatılanlar karşısında hiç heyecan göstermeyen General burada bir süre dinlendi. Böbreklerinden çok ıstırap çekiyordu, beş altı saatte bir banyo yapmak zorundaydı. Banyonun ardından kahvaltı yapıp, Belediye binasına doğru yürüdü.

        * *

        20 Mayıs 1919... Samsun sokakları...

        Mustafa Kemal yanında yaveri Cevat Abbas ve bir kaç kişiyle birlikte kentte dolaşmaktadır. Halkın içine girmeli bir şeyler sormalıydı. Belediye’ye yakın yolun kenarına çökmüş , üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş ağlıyordu. Ona sordu Mustafa Kemal Paşa:

        “Asker ağlamaz arkadaş sen niye ağlıyorsun?”

        Anadolulu çocuk içini çekti.

        “Düşman yurdu bastı, hükümet bizi terhis etti, silahımızı elimizden aldı. Benim gidecek yerim yok. Toprağımıza giren düşmanla ne ile savaşacağım?”

        Mustafa Kemal erin omzuna elini koydu, Rumeli şivesiyle:

        “Üzülme çocuğum” dedi. “Gel benimle!”

        Bu eri, Samsun askeri deposundan giydirip silahlandırarak yanına aldı. Mustafa Kemal’in Anadolu’da oluşturduğu ordusunun ilk eri; bu Mehmetçik oldu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar