Golcüsüz G.Saray
Golcüsüz G.Saray mı olur? Oluyor işte böyle mecburen...
G.Saray’ın kupada oynadığı maçları izledikçe, Fatih Terim’in çaresizliğini daha iyi anlıyor insan... Sezon başında yapılan kadro mühendisliği hataları, ocak ayında mali kriz nedeniyle yapılamayan transferler ve bugün Akhisar ile oynanan kupa yarı finalinde sahaya golcüsüz çıkmak zorunda kalan bir G.Saray... Bu yokluğa rağmen, Akhisar gibi kaliteli bir takım karşısında alınan bu galibiyet, bence önemli bir iş gerçekten.
Diyeceksiniz ki ‘Gomis var kulübede’... Gomis var da, aslında yok!
Bu maçlar için bekleyen tek yedek golcü Eren Derdiyok sakat... Fatih hoca bu maça Gomis’le başlasa ve o da sakatlansa, bu kez ligde oynatacak adam kalmayacak. Sizce iki ayaklı bir maç için bu risk alınır mı? Bence alınmaz... Hoca da 80 dakika boyunca almadı zaten. Hem Gomis’i olası sakatlıktan korumaya çalıştı hem de Karabük deplasmanı için dinlendirmiş oldu. Son 10 dakikaya girilirken ‘Belki ikinci golü atar’ diye oyuna soktu ki, zaten başka da çaresi yoktu. Golü o atamadı ama oyuna girmesiyle rakip stoperler ona dikkat kesilince, 80 dakika oyunda gözükmeyen Sinan rahatlayıp golünü attı ve G.Saray kazanıp finalin kapısını araladı.
Gomis dışındaki değişikliklerin geri kalanına ise rotasyon diyebilirsiniz... Örneğin Ahmet Çalık... İyi niyetli ve düzgün bir çocuk olduğu her halinden belli. Beraberlik golündeki takipçiliği çok önemli. Ama savunma özelliklerini daha çok geliştirmeli...
Mariano mesela... ‘Terim, Mariano’yu neden oynatmıyor ?’ diye merak ediyor ya birkaç haftadır herkes. Hocanın onu neden oynatmadığını anladık bu maçta. Adam kaçırmalar, kaçırdığını takip etmemeler, ofsaytı bozmalar... Mariano iç saha maçlarında canavar gibi ama deplasmanlarda nedense yok. Sivas maçı halen aklımda mesela... “Linnes sanki çok mu iyi?” diye de sorabilirsiniz haklı olarak. Bence o da G.Saray için yetersiz ama daha önce de yazdığım gibi, eldeki malzeme bu kadar işte.
Yazının başında da belirttiğim gibi... Fatih Terim’in bu kısıtlı kadroyla kupada ve ligde finale kadar gideceği artık belli. Şayet iki kupayı da alırsa, işte o zaman derinliği olmayan bu kadroyla gerçekten büyük iş başarmış olacak.
HOCALARIN HOCASI
Bir kulübede Fatih Terim’i, diğerinde de Okan Buruk’u görünce insan biraz tuhaf oluyor ve bundan 19-20 yıl öncesine gidiyor ister istemez. Kim derdi ki, UEFA Kupası’nı kazanan o takımın oyuncuları bir gün hoca olacak, bazıları kulübede hocanın yardımcısı olarak oturacak, bazısı da karşısındaki kulübede rakip hoca olarak çıkacak. Eee ‘hocaların hocası’ da böyle olunuyor demek.