Neden şempanzelerden daha zekiyiz?
İnsanlar ve şempanzelerin DNA’sının yüzde 98.8’i aynıdır. Peki biz insanlar neden insansı maymun türlerinden daha zekiyiz? Maymunlar neden bizim gibi konuşamıyor? Beyin gelişimimiz neden daha farklı?
Organ gelişimi için en önemli etkenlerden biri, hangi genlerin ne zaman, nerede, ne kadar aktif olduğudur. Paylaşacağım araştırma, beyin gelişimi sırasında genleri bu şekilde yönetmenin bir yolunu gösterecek.
Hikâyemiz Londra’da KE ailesi ile başlıyor. 3 nesildir aile üyelerinin yarısı konuşma problemleri yaşadığı için, 1987’de aileyi genetik uzmanları incelemeye başlıyor. Uzun yıllar yapılan araştırmalar sonunda 2001’de KE ailesinde FOXP2 geninde bir değişiklik olduğu ve bunun konuşma problemlerine yol açtığı anlaşılıyor. FOXP2’yi bir orkestra şefine benzetebilirsiniz. Tıpkı orkestra şefinin her enstrümana ne zaman çalması gerektiğini işaret etmesi gibi, FOXP2, DNA’ya bağlanarak beyinde hangi genin ne zaman aktif olacağına karar veriyor. KE ailesindeki orkestra şefi ise, değişiklikler yüzünden DNA’ya bağlanmakta ve beyin gelişimi sırasında orkestrayı yönetmekte sorun yaşıyor.
Peki şempanzeler, onlardaki orkestra şefi ne durumda? Şempanzelerdeki FOXP2 insanlardakinden farklı genleri aktif hale getiriyor, yani orkestra beyin gelişirken insanlardakinden farklı bir şarkı çalıyor. Bunun şempanzelerden daha zeki olmamıza sebep olduğu düşünülüyor. İnsanlardaki FOXP2 genini farelere aktaran araştırmacılar, farelerin daha hızlı öğrendiğini ve çıkardıkları seslerin değiştiğini gözlemliyorlar. Bu sebeplerden, FOXP2’nin insanı insan yapan, öğrenme ve konuşmayı etkileyen genlerden biri olduğu iddia ediliyor.
İşte bahsettiğim moleküler farklılık ve pek çok benzer hikâye bizi şempanzelerden ayırıyor ve insan yapıyor. Yukarıda okuduğunuz hikâye ‘insan evrimi’ araştırması olarak nitelendiriliyor. Bütün bu gözlemlerin bir açıklaması, şempanzelerin ve insanların 6-8 milyon yıl önce ortak bir ataları olması ve zamanla FOXP2 gibi genlerde biriken ufak tefek değişikliklerin farklı iki tür oluşumuna yol açması. Yani pek çok insanın zannettiği gibi evrim teorisi maymunların zamanla insana dönüştüğünü iddia etmiyor. Gelin evrim teorisi ile ilgili yanlış anlaşılan diğer noktalara bakalım.
YANLIŞ ANLAŞILANLAR
Yanlış: Evrim teorisi, yaşamın nasıl başladığını açıklar.
Doğru: Evrim teorisinin içinde yaşamın başlangıcıyla ilgili fikirler de vardır. Ama esas yoğunlaştığı konu, yaşamın başlangıcından sonra, nasıl başlamış olursa olsun, canlı türlerinin çeşitliliğin nasıl arttığıdır.
Yanlış: Bugün yaşayan canlılar rastgele olaylar sonucu, şansa bağlı olarak evrilmiştir.
Doğru: Şans tabii ki evrimin bir parçası, ama sürece bir bütün olarak bakmalıyız. DNA üzerinde zamanla biriken değişiklikler rastgeledir. Ancak bu değişikliklerin yol açtığı özellikler, rastgele değil, canlıya sağladığı faydaya göre gelecek nesille aktarılır.
Doğal seçilime bir örnek Nebraska’nın Sand Hills bölgesinde yaşayan fareler. Yaklaşık 10 bin yıl önce burada kum tepecikleri oluştuğu biliniyor. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, Nebraska’nın koyu renk topraklı alanlarında fareler koyu kahverengi, çünkü baykuş ve şahin gibi avcılardan saklanabilmek için fareler bulunduğu ortama uyum sağlamak zorunda. Sand Hills’de ise farelerin tüy rengi kuma uyum sağlamış. Kum tepecikleri oluştuktan sonra, tek bir gende oluşan değişiklik sonucu açık renk tüylerin yaygınlaştığı düşünülüyor. Kısacası, ilk defa açık renkli bir fare doğması şans, ama açık renkli farelerin kum tepeciklerinde avcılardan saklanması, hayatta kalıp üremesi ve çoğunluk haline gelmesi hiç şaşırtıcı değil.
Yanlış: Evrim sonucu hayvanlar kendilerini geliştirir.
Doğru: Doğal seçilimin faydalı özellikler kazandırdığı doğru, ama “faydalı özellik”leri nasıl tanımlayacağımız önemli. Bu tanım, çevre koşulları değiştikçe veya canlı türüne göre farklılık gösterebilir. Bir aslan için iyi bir özellik daha sivri dişlere sahip olmakken, bir insan için iyi bir özellik hızlı düşünme kabiliyeti olabilir. Pek çok kişi için evrim, homo sapiens, yani insanlara çıkan, devamlı yükselen bir merdiven. Oysa bu benzetme çok yanlış, insanlar kocaman bir ağacın en üstteki dallarından sadece biri.
Yanlış: Din ve evrim aynı anda var olamaz.
Doğru: Bazen dindar insanlar ve evrim teorisine inananlar arasında çok büyük bir savaş varmış gibi yansıtılıyor. Halbuki kimse din ve bilim arasında bir tercih yapmak zorunda değil. İkisi çok farklı kulvardalar. Bilim, doğa olaylarına mantıklı açıklamalar bulmaya çalışıyor ve her şeyi sorguluyor. Din ise doğaüstü olaylar, inanç ve ahlak anlayışına yoğunlaşıyor. Evrim kesinlikle bir inanç sistemi veya yol gösterici değil, sadece dünyadaki canlı türlerinin çeşitliliğini bilimsel olarak açıklayan en iyi teori.
EĞİTİM ÖĞRETİM
Herkes istediğine inanmakta özgürdür ve bu kişisel bir tercihtir. İnanmayı tercih etmek, kendini dine emanet etmek ve dini sorgulamayı bırakmaktır. Bilim ise tanımı gereği dünyanın işleyişini sorgulamak, doğayı açıklamaya çalışmaktır. Elmalarla armutları birbiriyle kıyaslamaktan, bilimi dine uydurmak veya dini bilime uydurmaya çalışmaktan pek fayda gelmez. Bence bu yüzden bilim ve dini ait oldukları farklı kulvarlarda bırakmalı, zorla aynı kulvara sokup birbiriyle yarıştırmamalıyız. Bu bağlamda okullarda din ve fen derslerinin müfredatlarının da birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünürüm.