Dalları düzelten bir komşunuz var mı?
Psikiyatrlarımızın sıra dışı vakaları
HT PAZAR / Ceyda ERENOĞLU
Sokağındaki ağaçların dallarına takmış ve ömrünü onları düzeltmeye adamış biri düzelebilir mi? Peki ya gündelik hayatta çok önemli bir şirketin genel müdürlüğünü yapan bir beyefendinin geceleri travesti kılığına girmesine ne demeli? İşte ABD'li bir psikiyatri uzmanının yazdığı ve günümüzün çok satanlar kitabından esinlenerek bizim psikiyatri uzmanlarımızın karşılaştıkları sıradışı hasta hikâyeleri...
Bu haber, ilk sayfalardan itibaren beni saran bir kitaptan yola çıkarak hazırlandı. Merak edenler, şu sıra girdikleri her kitapçının çok satanlar rafında görebilirler. Garipliklerin, ilginçliklerin, çözümsüz gibi görünen vakaların hep film ve dizilerde olduğunu düşünenlerden değilseniz, ayakları yere basan açıklamalar ve bilimsel gerçeklere inanıyorsanız her şeyin altında görünenden farklı bir gerçeğin gizli olabileceğine de inanıyorsunuz demektir. Kitabın adı "Bir Psikiyatristin Gizli Defteri". Garry Small ve Gigi Vorgan tarafından yazılmış. Psikiyatride görülen en sıra dışı vakalar anlatılıyor. Okuyana "Acaba bizim de böyle ilginç vakalarımız oluyor mudur" diye sorduruyor.
GÜNDÜZ GENEL MÜDÜR GECE TRAVESTİ!
56 yaşında İ. B., bir şirkette yönetici olarak çalışıyor. Boşanmış ve 15 yaşında bir kızı var. Son 1 yıldır kendi kendine östrojen (kadınlık hormonu) almaya başlamış. Sakallarına epilasyon yaptırmış, saçlarını uzatmış. Cinsiyet olarak kadın olması gerektiğine karar vermiş ve zamanla kadınlaşmaya başlamış. Sonra ne mi olmuş? Östrojenin etkisiyle memeleri büyümüş. Erkeklerle cinsel yakınlaşmaları olmuş. Evliliğinin yolunda gitmemesinin en büyük gerekçesi, ergenliğinden beri cinsel ilgisinin hep erkeklere yönelik olmasıymış. Eşiyle cinsel hayatta da sorun yaşayınca boşanmışlar. Sonra bir homoseksüel ile aynı evde yaşamaya başlamış. İnternette tanıştığı erkeklerle buluşuyormuş. Bu buluşmalarda travesti gibi davranıyor, gündüz işyerinde saygın bir konumdayken geceleri yaşamına bir travesti gibi devam ediyormuş. Üstelik bu yaşam biçiminden dolayı çok mutluymuş. İşyerinden şikayet gelmesinden çekinmekle birlikte bu yaşam biçimini götürebildiği yere kadar sürdürme niyetindeymiş. Cinsiyet değiştirme operasyonu geçirmeyiyse hiç istememiş.
Yrd. Doç. Dr. Alper Evrensel - Üsküdar Üniversitesi Etiler Polikliniği Psikiyatri Uzmanı
Hasta bir şikâyet belirtmemiş ve kliniğe annesinin zorlamasıyla getirilmişti. Demansiyel, psikotik ya da organik (nörolojik beyin hastalığı) bir süreç olmadığı muayene ve tetkiklerle belirlenmiş; kendisine "transvestisizm" tanısı konmuştu. Terapi önerilmiş olsa da iştirak etmedi. Cinsel kimlik karmaşasının çok geç yaşta netleşmesi ve cinsiyet değiştirme eylemlerine başlanması açısından ilginç bir vakadır.
BU SOKAK YİNE Mİ KİRLENDİ?
33 yaşındaki kadın hasta, takıntıları nedeniyle zor zamanlar yaşıyor, yaşadığı sokağı pis buluyor ve süpürme ihtiyacı duyuyordu. Sokağın pisliği bitmediği ve sürekli kirlendiği için süpürme işlemi asla sona ermiyordu. Konu öylesine abartılı bir hale gelmişti ki sokağı süpürme ihtiyacı olmadığı zamanlarda ağaçların dallarındaki düzensizlikler bile ona huzursuzluk verebiliyordu. Elinde testereyle, gördüğü tüm düzensiz dalları budamaya girişmesi mahalleliler için sıradan hale gelmişti. Birkaç kez komşusunun bahçesindeki ağaç dallarını budadığı için mahalleliyle sorun yaşamıştı. Özellikle ağacın gövdesinin aşağısında yeni filizlenen dallar onu çok huzursuz ediyordu. Dalları, elektrik direklerinden sarkan ipleri, asılmış afiş ipi artıklarını bile kestiği için sokağa çıkamaz hale gelmişti. Evdeyken bile, "Kimbilir sokaklar ne haldedir" diye düşünüp hüzünleniyordu. Bir gün aklına yaşadıkları apartmanın çatısının ne halde olduğu sorusu gelince bu defa da apartmanın çatısını temizlemeye başladı. Psikiyatrik yardım alması bu sayede oldu ve yapılan inceleme sonucu hastanın çocukluktan beri takıntıları olduğu anlaşıldı. Çocukluğunda köyde okula giderken yol kenarında dizilmiş odunların yamukluğundan rahatsız olup onları düzeltmekle uğraşması durumunun en çarpıcı göstergesiydi.
Yrd. Doç. Dr. Barış Önen Ünsalver - Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Polikliniği Psikiyatri Uzmanı
Takıntı hastalığına psikiyatride "Obsesif kompulsif bozukluk" denir. Obsesyon kişiye saçma gelen ama durduramadığı düşüncelerdir ve bu düşünceler kişide huzursuzluk yaratır. Kompulsiyon ise kişinin obsesyona bağlı yaşadığı huzursuzluğu azaltabilmek için yöneldiği davranışlardır. Örneğin kişi ellerinin yeterince temiz olmadığını düşünür ve yaşadığı huzursuzluğu giderene kadar belki 5 ya da 6 kez ellerini yıkar. Bizim hastamızın takıntıları duymaya alışık olduğumuz takıntılardan farklıydı. Obsesyon ve kompulsiyonları dışında akli dengesi yerinde olan hastamıza obsesif kompulsif bozukluğa yönelik ilaç tedavisi başladıktan sonra, durumu düzeldi ve sokağı temizleme ve dalları kesme ihtiyacı sona erdi.
MEĞER BEYİN KANAMASI GEÇİRİYORMUŞ
Altın kolyesini gösterecek şekilde yakası açık, kırmız ipek gömlekli, rugan ayakkabılı, pantolonu jilet gibi ütülenmiş 40 yaşlarındaki erkek hasta yanında iki kişiyle psikiyatri servisine başvurmuştu. Sevgilisinden ayrılmış ve çok üzgündü. Durup dururken saçma konuşmalar yapıyor, dalgınlaşıyor, ardından açılıyor ve aniden ağlamaya başlıyordu. Madde kullanımı yoktu. Ayrıntılı sorgulaması, dahili ve nörolojik muayenesi yapılmasına karşın herhangi bir patoloji de saptanamamıştı. Hem hasta hem de hasta yakınları sabırsızlanıyor ve en kısa zamanda ilacının verilip gönderilmesini istiyorlardı. "Doktor bey, bu adam ne zaman üzülse buna benzer saçmalıklar yapıp bayılır ve biz onu acillere taşırız" diyerek, doktoru Kemal Arıkan'ı belirli bir hastalığa yani konversiyona şartlamaya çalışıyorlardı. Gerçekten de hastada konversiyon olduğunu gösteren her tür belirti vardı. Doktor, hasta ve hasta yakınlarının tüm ısrarlarına rağmen 24 saat beklemek zorunda olduklarını söylediğinde kimse buna bir anlam veremedi. Hasta ve yakınları gazeteciydi ve nöbetçi şefi araması için hastane başhekimine ulaşmışlardı. Basınla ilişkileri fazlasıyla önemseyen başhekim, telefonda hastayı orada tutmak isteyen doktora karşı öfke dolu bir konuşma yaptı. Buna karşın doktor ısrarla hastayı gözlem altında tutmak gerektiği konusundaki inancını kaybetmedi. O sırada gelen klinik şefi de hastada, "delirium" benzeri bir tablo görüldüğüne ikna oldu. Hasta ambulansla üniversite hastanesine gönderildi. Yapılan tetkikler sonucunda genç adamın beyin kanaması geçirmekte olduğu (sub-araknoid kanama) saptandı, ameliyat edildi ve yaşama döndürüldü.
Prof. Dr. Kemal Arıkan – Psikiyatri Uzmanı
Konversiyon: Tüm incelemelere rağmen herhangi bir anormallik saptanamayan ve nörolojik hastalığı taklit eden psikiyatrik tabloya verilen isimdir.
KENDİNİ CİNSEL OBJE GİBİ SUNAN 3 KİŞİLİKLİ KADIN
Gizem (takma isim) 23 yaşında 6 aylık evli bir kadındı. Evlendiği andan itibaren başlayan kâbuslar ve ağlama nöbetleri nedeniyle psikiyatri kliniğine getirilmişti. Zaman zaman kendinden geçer gibi oluyor ve o dönemde söylediklerini ve yaptıklarını sonradan hatırlamıyordu. Kendini bambaşka yerlerde bulup oralara nasıl gittiğini hatırlamadığı zamanlar bile oluyordu. Kâbuslarında çocukluğunda yaşadığı kötü şeyler gördüğünü ifade etti. Çoğul kişilik bozukluğu (disosiyatif kimlik bozukluğu) tanısıyla tedaviye alınan Gizem, anne ve babasının kendisi 5 yaşındayken ayrıldığını; annesi bakamayacağı için babasına verildiğini ve onun da kendisini halasının yanına bıraktığını anlattı. 12 yaşına kadar halasının yanında kalmıştı ve bu yıllarda kendisinden 15 ve 17 yaş büyük halaoğullarının cinsel ve fiziksel tacizlerine maruz kalmıştı. Halası evde yokken görülmeyecek yerlerine kızgın demir bastırmaya varan işkencelere maruz kalıyor ve yaşadıklarını anlatmaması için sürekli tehdit ediliyordu. En rahatsız edici şeyin, geceleri herkes uyuduktan sonra kendisini cinsel olarak taciz etmeye gelen bu kişileri beklemek olduğunu anlattı. Yıllar geçtikçe, engelleyemediği ve korku içinde beklemenin ıstırap verdiği bu tacizleri öngörülebilir hale getirmek ve bir an önce kurtulabilmek için cinsel eylemleri kendisi başlatır olmuştu. Kendisini iğrenç, kirli, değersiz ve istenmeyecek biri olarak görüyordu. Cinsellikten tiksinmesine karşın her erkek tarafından sadece cinsel nesne olarak görüldüğüne ve kendisini sevdirebilmek için onlara cinselliğini sunması gerektiğine koşullanmıştı. Bu nedenle etrafındaki bütün erkeklerle cinsel yakınlaşmalar içine girmeye başlamıştı. Bazen öfke nöbetlerine kapılıp yaşadığı ruhsal acıyı bastırabilmek için kollarını kestiği oluyordu. İçinde birbiriyle kavga halinde üç farklı kimlik vardı. Bunlardan 23 yaşındaki Gizem; çekingen, kendini savunamayan ve depresif bir kişilikti. 25 yaşındaki Afet erkekleri baştan çıkaran, onları zavallı hale sokup kölesi yaptığını hissederek bundan zevk alan ve Gizem'e kızıp onu yok etmeye çalışan bir karakterdi. 7 yaşındaki küçük Gizem ise hâlâ geçmişteki kötü olayları yaşadığını zannediyor ve ortaya çıktığında yaşına uygun davranışlar sergiliyordu.
Prof. Dr. İlhan Yargıç – İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü Öğretim Üyesi
Hastayla yapılan görüşmeler sonucunda her 3 kişilikle de diyalog kuruldu. 2 yıl süren psikoterapi seansları içinde bu kişiliklerin birbirini tanıyıp kabullenmeleri ve uzlaşmaları sağlandı. Yaşanan çocukluk çağı travmalarına bağlı bilişsel çarpıtmaların üzerinde çalışıldı. 2 yılın sonunda hasta daha dengeli bir hale geldi ve belirtileri önemli ölçüde azaldı.