‘Gökhan sürekli rüyamıza girdi’
2000 ve sonrasında doğanlar için belki çok şey ifade etmez ama Grup Vitamin 17 yıl aradan sonra geri döndü. Peki neden kayboldular, neden geri geldiler? Selçuk Aksoy, Emrah Anul ve grubun yenisi Tolga Sünter'le buluştuk...
Nazenin TOKUŞOĞLU / HT CUMARTESİ
Bence efsaneydiler. Absürt müzik ve onlara uygun olarak yazılan garip sözleriyle bir dönem herkesin dilindeydi şarkıları. O dönem çok taklit eden çıktı, evet hem küçümseyen hem de aynısını itinayla yapamayan... O zamanlar kasetler vardı. Sevdiğiniz şarkıyı bir daha dinlemek için bir albümün bitmesini beklerdiniz. Ya da bir elinde kaset bir elinde kalem, çevir babam çevir.
Grup Vitamin 1998’de tatlı Gökhan’ını trafik kazasında kaybetti. Sonra onlar için hayat durdu. Şimdi Vitamin buzluktan çıkıyor ama tat aynı. Röportajdan sonra taktım CD’yi arabada, yol hiç bu kadar eğlenceli gelmemişti. Sonra da dedim ki; “Nerelerdeydiniz?”... Bu tatlı hikâyede bir tek Gökhan Semiz yok ama yukarıdan izlediğine eminim.
Yeniden buluşma fikri nereden çıktı?
Emrah: Bir şeyler yapmalıydık. Michael Jackson’ın bile unutulduğu bir dünyada yaşıyorduk. Tekrar çıkalım ortaya, eğlenelim, konserler yapalım istedik. Şimdi İsmail’in yeni versiyonunun klibi televizyonlarda dönüyor. Dinleyip ağlayanlar var.
“Winter is coming İsmail” cümlesinde koptum. “Game of Thrones”tan bir replik bu...
Tolga: Gerçekten mi...
Daha güzel güncellenemez gençler için.
Tolga: Gençler sağ olsun çok çabuk sahiplendiler. Biz bu kadar olacağını tahmin etmiyorduk. Hemen gruplar kurulmuş adımıza.
Yeni vitaminler girdi hayatımıza, tropikal ülkelerden.
Selçuk: Müzikte girmedi...
Emrah: Biz doğal yollardan, direkt kulaktan giriyoruz. Oradan hücrelere ulaşıyor. O yüzden adımız Endoplazmik Retikulum.
O kimin fikri?
Selçuk: Emrah’ın tabii ki... Hadi bir şeyler yapalım diye toplanmaya başladığımızda “Adı ne olsa?” dedik.
Emrah: Ortaokuldan beri çok sevdiğim bir kelimeydi. Kaderin cilvesi; hücrelere vitamin akışı sağlayan kanalcıkmış. Güzel kapak oldu ama kapak kime oldu o belli değil.
Bu arada en değişen sizsiniz...
Emrah: O zamanlar da beyazlar vardı ama arttı. Irsi bu bizde. Ama ben çok seviyorum. Kellik yok bizde dikkat edersen. Her yaşın ayrı bir güzelliği var.
Siz de resme yeni girdiniz; aranjelerde, işin mutfağında vardınız ama; içinde olmak nasıl bir şeymiş?
Tolga: Mutfaktayken işimi yapıp çekiliyordum. Daha yorucu ama çok keyifliymiş. Gökhan da çok isterdi o zamanlar ama ben yanaşmamıştım. Sonrasında da vitamin yapacak halimiz olmadı. Bir de “Gökhan’ın yerini doldurma niyetinde” demelerinden çok korktum. Sonra güç verdiler bana. Şimdilik korktuğum başıma gelmedi.
1998’de her şeyi birden bırakma sebebiniz Gökhan Semiz miydi?
Selçuk: Gökhan’ın ani ölümü bizi tam anlamıyla yıktı, içimizden bir şey yapmak gelmedi.
Emrah: “Ölümü” bile diyemedin çıkmıyor o kelime, “Gidişi” diyelim. Sabah akşam yanında adam, ertesi gün yok. Dayanılacak gibi değil. Her şeyi bıraktık.
Selçuk: Tabii ona sorsan hemen başlayın der.
Emrah: Benim rüyama girip “ters” yapmışlığı var “Ne duruyorsunuz” diye...
Tolga: Biz de rüyamda birlikte söz yazmıştık. “Haydi artık sen de katıl” dediği bir rüyam var.
2015’in bir önemi var mı?
Emrah: Anca işte 16 senede...
Selçuk : Albüm bitti dedikten sonra 1 yıl daha geçti.
Tolga: Teliflerle çok uğraştık. “Yatcaz kalkcaz İsmail” için Gülşen ve söz yazarından izin alıyoruz. Gülşen zorluk çıkarmadı ama bir kelime için bir beste parası isteyenler oldu, onlara da zamanla giydirme yapacağız.
Bu arada farklı sektörlerde çalıştınız. Beyazıt’taki büfe doğru mu Selçuk?
Selçuk: Lostra salonum var!
Tolga: O Yeni Türkü.
Emrah: Ben de ganyan bayii açtım.
Selçuk: Yok valla yalan haber. Müzik çıkmadı hayatımdan hem de tekstil işine girdim. Evlendim, çocuğum oldu sigortalı bir işe girmek istedim ama büfe değil...
Keşke zamanında paraları biriktirseydik pişmanlığı var mı?
Emrah: Hiç! Adam 30 yaşında gitti, ne koyabiliriz yerine? Çok güzel eğlendik, bütün paraları da harcadık. “Para yok nasıl eğleneceğiz” derlerdi gençler, bizim konsere götürürdük.
Geri geldiniz ama yeni nesil sizi ne kadar çabuk benimseyecek?
Tolga: Tepkiler süper ama babaların amcaların sayesinde. “Aa babam anlattı çok güzelmiş gerçekten”...
Emrah: Aman biz geldik, hem eskilere hem yenilere kendimizi sevdirelim gibi bir derdimiz de yok. Vitamin’in belli bir kafası var. Bunu anlayıp bizi dinlemek istemeleri önemli. “Candy crush” oynayan gençlikle dalga geçiyoruz mesela; adam level atlayacağım diye duvara çarptı gözümün önünde.
Selçuk: Beyin tembelliği çok artmış, kafayı çalıştırsa onun hiciv olduğunu bilir ama kafayı yormuyor işte... ‘Onlara da giydirme yapacağız’
‘Ajda kadar çıkarız canım’
Şimdi kaç oldunuz, kim en yaşlı?
Selçuk: Biz 44, Tolga 40. Gökhan en yaşlımız 46...
E tabii iyisiniz, enerjiksiniz ama 20’lerde de değilsiniz. Konser konser gezecek misiniz?
Emrah: Valla kabuğumuz 44 ama içimiz hâlâ 24. Derdimiz de konser zaten. Biz konservatuvarlıyız, olayımız da müzik.
Tolga: Ajda kadar çıkarız canım.
Teknolojiden yararlandınız mı?
Tolga: Artık müzik böyle yapılıyor aksi durumda o müzik rock ya da akustik oluyor. Teknoloji kullanmamak mümkün değil ama bu elektronik müzik yaptığınız anlamına gelmez.
Seslerinizden memnun musunuz?
Emrah: Tabii bir düşme var ama asla oynamadık, detone olsak da düzeltmedik. Aslan gibiyiz, 2 saat sahnede dans da ederiz.
Selçuk: Serumlarla çıkmayacağız yani merak etmeyin.
Tolga: Vitamin yapmak bizim için bisiklete binmek gibi bir şey.
Eklemek istediğiniz?
Tolga: Biraz karabiber...