Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB), günlük yaşamı engelleyecek derecede yoğun yaşanan obsesyonlar (yineleyici düşünceler) ve kompulsiyonları (yineleyici davranışlar) içerir. Obsesyon, kişinin kontrol edemediği (ya da kontrolünde büyük güçlük yaşadığı) istenmeyen, tekrarlayıcı ve kalıcı düşünce, dürtü ya da imgelerdir. Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB), Beden Algısı Bozukluğu (Vücut Dismorfik Bozukluğu) ve Biriktiricilik Bozukluğu olmak üzere üç ana bozukluğu içermektedir.
En sık karşılaşılan obsesyon temaları kirlenme korkusu, simetri veya düzen, saldırganlık dürtüsü, cinsel dürtüler, din ve beden sorunları şeklinde sıralanabilir. Kişi sürekli olarak kapıları kilitleyip kilitlemediğini, ütünün fişini çekip çekmediğini düşünebilir; kendisinin ya da başka birinin çocuğuna/eşine zarar vereceğine yönelik bir dürtüye takılıp kalabilir. Kompulsiyon ise genellikle obsesif düşüncelerin yol açtığı kaygıyı azaltmak için kişinin yapmak zorunda hissettiği yineleyici ve abartılı davranışlar (sürekli temizlik yapma, el yıkama, kilitleri kontrol etme, bir davranışı belirli bir sayıda tekrarlama, vb.) veya zihinsel eylemlerdir (sayı sayma, kelimeleri tekrarlama, dua etme vb.). Kişi akılcı bir temeli ve gerekçesi olmadığını bildiği halde bu davranışları yapmaktan kendini alıkoyamaz, bunları yapmazsa kendisinin ve/veya sevdiklerinin başına kötü bir şey geleceğini düşünür. Örneğin mikropların elinde kaldığına ilişkin obsesif düşünceleri olan bir kişi, kapı koluna dokunduktan sonra 20-30 kez ellerini yıkayarak mikroplara ilişkin obsesyonun yarattığı kaygıdan bir miktar kurtulur. Bu davranışlar yaşamının odak noktası haline gelir. Obsesyon ve kompulsiyonlar o denli sık yaşanır ki, kişinin mesleki işlevselliğini, sosyal yaşantısını ve kişiler arası ilişkilerini ciddi biçimde bozarak sıkıntıya neden olur. Genellikle ergenlik ya da genç yetişkinlik döneminde görülmekle birlikte çocukluk döneminde de başlayabilir. Yetişkinlerde görülme sıklığı %1 ile %2 arasında bildirilmektedir. Kadınlar ile erkekler arasında eşit görüldüğüne ilişkin bulguların yanı sıra kadınlarda biraz daha fazla görüldüğüne ilişkin bulgular da mevcuttur. OKB, ilaç tedavisinin yanı sıra, "tepki önleme ile maruz bırakma" adı verilen bir teknik ile de bilişsel-davranışçı terapistler tarafından başarılı bir biçimde tedavi edilebilmektedir.
Beden Algısı Bozukluğu olan insanların zihinleri, görünüşleri ile ilgili hayali veya abartılı eksiklikleri ile aşırı derecede meşguldür. Bu insanlar diğerleri tarafından güzel ve çekici bulunsalar bile vücutlarının belirli bir bölgesine (kollar, göğüsler, kalça, yüz, kulak, burun, cinsel organlar, vb.) ya da tüm vücutlarına odaklanır ve aşırı derecede çirkin olduğuna inanırlar. OKB'de olduğu gibi bu bozuklukta da insanlar belirli davranışları sergilemekten kendilerini alıkoyamazlar. Örneğin aynanın karşısında saatlerce kendilerini kontrol eder, çirkin gördükleri bölgelerini gizlemek için saatler harcayabilir, kendi görüntülerini sürekli olarak başkaları ile kıyaslarlar. Algıladıkları kusurları ile kompulsif bir biçimde meşgul olurlar. Sık sık estetik müdahalelere başvurur ancak sonuçtan mutlu olmazlar. Beden algısı bozukluğuna sahip kişilerin algıladıkları kusurları ile saplantılı bir biçimde meşgul olmaları nedeniyle bu bozukluk obsesif-kompulsif spektrum içinde sınıflandırılmaktadır. Tedavisinde tepki önleme ile maruz bırakma tekniğini içeren bilişsel-davranışçı terapi sıklıkla kullanılmaktadır.
Biriktiricilik Bozukluğu ise DSM-5'te yeni tanılanan bozukluklardan biridir. Kişi ihtiyacı olmayan, genellikle hiç kullanmadığı veya kullanma olasılığının çok düşük olduğu pek çok eşyayı (şişeler, eski giysiler, gazete kağıtları, ambalaj paketleri, eski ev aletleri, vb.) elden çıkartma konusunda büyük güçlük yaşar ve bunları biriktirir. Kişinin evi hareket edilemez, pis ve yaşanamaz bir hale dönüşür. Bu durum özellikle sağlıklarını, sosyal hayatlarını ve kişiler arası ilişkilerini olumsuz yönde etkiler. Bu kişilerin genellikle yaşlı, gelir düzeyi düşük, zihinsel ve fiziksel sağlık sorunları yaşayan bireyler olduğu gözlenmektedir. Biriktiricilik bozukluğu, obsesif-kompulsif bozuklukla yakından ilişkilidir; bu bozuklukta da eşya edinme ve onları kaybetmekten korkmaya ilişkin tekrarlı düşünceler baskındır. Eşya yığınlarını tekrar tekrar düzenlemek gibi davranışları ise kompulsif özelliklerdir. Biriktirme davranışı genellikle çocuklukta ya da ergenliğin erken dönemlerinde başlamaktadır ve cinsiyetler arası belirgin bir farklılık bulunmamaktadır. Tedavisi zor olmakla birlikte bilişsel-davranışçı terapiler ile umut verici sonuçlar elde edilmektedir.
YAZAR
Ayşegül Durak Batıgün