İlk çağlardan itibaren Güney Asya'dan Avrupa'ya uzanan ana ticaret yolunun adıdır. Baharat günümüzde yiyecek ve içeceklere hoş koku ve tat vermek için kullanılan bitkisel maddelerin genel adıdır. Ancak geçmişte bu maksat dışında ilaç ve güzel koku olarak da kullanılan daha geniş bir ticari emtia grubunu oluşturmuştur. Bu ürünlerin önemli bir kısmının iklim ve toprak özellikleri itibarıyla sadece Güneydoğu Asya ve Hindistan'da yetiştirilebilmesi, doğudan batıya aktarılan egzotik ve lüks ürünler olarak anılmalarına, zenginlik ve gösteriş aracı olarak kullanılmalarına neden olmuştur.
Baharat bundan yaklaşık 4000 yıl önce Hint Okyanusu ve Kızıldeniz üzerinden batıya taşınmaya başlamıştır. Yaklaşık MÖ 950'den itibaren Arap denizciler Hint Okyanusu'ndaki baharat ticaretinde aktif konumdaydı. İpek Yolu'nun aksine, Baharat Yolu deniz güzergahının daha fazla kullanıldığı bir ticaret rotasıydı. Başlangıç noktasını Endonezya'nın doğusundaki, baharat adaları olarak bilinen Maluku takımadaları oluşturuyordu. Endonezya'dan sonraki en önemli durak ise Seylan Adası, Hindistan'ın Kaliküt, Goa ve Diû limanlarıydı. Buradan sonra daha batıya doğru bir kol Hürmüz Adası üzerinden Basra Körfezi'ne yönelirken bir diğer kol Yemen ve Doğu Afrika sahillerine ulaşırdı. Bu kollardan birincisi kara yoluyla Bağdat, Şam, Halep ve ardından Bursa, İstanbul yoluyla Avrupa içlerine ulaşmaktaydı. İkinci kol ise Kızıldeniz üzerinden İskenderiye'ye varırdı. Böylece Arabistan coğrafyası, Mısır, Irak, Suriye ve Anadolu limanları tarih boyunca bu ticaretten büyük pay almıştır. Özellikle Mısır'ın İskenderiye limanı, baharatın Akdeniz ile buluştuğu ve Avrupa'ya ihraç edildiği limanların başında gelmekteydi. Roma ve Bizans dönemlerinin ekonomik refahı ve lüks tüketim merakı bu ticaretin artmasına neden olmuştur. İslam'ın yayılışı ile birlikte 7. yüzyıldan itibaren baharat ticareti büyük oranda Müslüman tüccarların kontrolüne girmiştir. Bir ticaret merkezi de olan Mekke ve Cidde limanı baharat ticareti için önemli merkezlerdi. Cidde'den başka karayoluyla iç bölgelere de giren ticaret çöl üzerinden Akdeniz'in Gazze limanına ulaşmaktaydı. 12. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar Mısır'daki Eyyübi ve Memlük hakimiyetleri dönemlerinde Karimi tüccarları adı verilen Müslüman tüccarlar, güneyde baharat ticaretini kontrol altında tutmuşlardır. Doğu Akdeniz'de ise baharatı İtalyan tüccarlar Venedik başta olmak üzere yüksek talep gören Avrupa'ya taşımaktaydı.
Vasco da Gama'nın (ö. 1524) 1498'de Hindistan'a gelişi, baharat yolu tarihinde bir dönüm noktası oldu. Portekizlilerin bölgeye geliş amaçları baharatı Afrika'nın güneyinden doğrudan kendi ülkelerine taşımaktı. Portekiz'in Baharat Yolu'nun batısında ve Arabistan coğrafyasında bu maksatla giriştiği askeri faaliyetler, Doğu Akdeniz'de belirgin bir güç haline gelmeye başlayan Osmanlıların tepkisine yol açtı. Osmanlılar, 16. yüzyıl başından itibaren Mısır, Kızıldeniz, Yemen, Habeşistan ve Basra Körfezi'nde hakimiyet kurmuşlar, ardından Hint Okyanusu'na bir dizi sefer düzenleyerek bu bölgedeki Müslümanlara Portekiz'e karşı yardım etmişler, aynı zamanda bölgedeki ticareti de kontrol altına almışlardı. 17. yüzyıldan itibaren İngiltere ve Hollanda Doğu Hindistan şirketlerinin daha etkin hale gelmesi, baharat ticaretinin Afrika'nın güneyine yönelmesine neden oldu. İngiltere daha çok Hindistan ana karasında hakimiyet kurarken Hollanda; Endonezya ve baharat adalarında sömürge idareleri kurmuştu. 18. yüzyıl sonunda İngiltere-Hollanda mücadelesinden İngiltere galip çıkmış ve bölgedeki ticaret ağının büyük kısmını ele geçirmişti. 18. yüzyıl sonunda İngiliz Doğu Hindistan Şirketinin ticari tekel haklarını kaybetmesinden sonra ise baharat ticareti serbest olarak icra edilmeye başlanmıştır. 1869'da Süveyş Kanalı'nın açılması ile birlikte Akdeniz yeniden önem kazanmışsa da baharat ticareti eski görkemli günlerine geri dönememiştir.
YAZAR
M. Sait Türkhan