Suriye'de yeni yönetimin ilk yılı geride kaldı: Yeni Suriye ve SDG
Suriye'de yeni yönetim ilk yılını geride bırakırken, birçok sorun başlığına rağmen Şara yönetiminin kurumsal kapasitesinin giderek arttığı bir dönem yaşanıyor. Ancak aynı süreçte SDG dosyası, Ankara–Şam hattının en kritik gündemlerinden biri haline geldi. Fevzi Çakır'ın haberi...
Ankara'nın Artan Uyarıları
Türkiye, SDG’nin sahadaki davranışlarına ilişkin uyarılarını son aylarda belirgin biçimde sertleştirdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın uzun süredir dile getirdiği "SDG yan çiziyor" çıkışı, Ankara’nın sabrının sınırlara dayandığını gösteren ilk işaretlerden biri oldu.
Bu tablo, aynı dönemde ortaya çıkan üç gelişmeyle birlikte daha da netleşti: TSK ile Suriye Ordusu’nun eşzamanlı hareketliliği, Mehmet Uçum’un değerlendirmelerinde görülen ve süreç açısından "sarı ışık" olarak yorumlanan mesajları, Reuters’ın "Türkiye yıl sonuna kadar süre verdi" iddiası. Diplomasi çevrelerine göre bu üç başlık, Ankara’nın SDG konusunda "bekle-gör" evresinden "uyarıların sertleştiği" evreye geçtiğini gösteriyor.
Washington'dan Gelen İtiraf
Sürece dair en dikkat çekici çıkışlardan biri ABD’den geldi. ABD’nin Suriye Büyükelçisi Tom Barrack, Doha’daki toplantıda: “Ortadoğu’yu Balkanlaştırdık, hiçbir şey elde etmedik” diyerek ABD’nin Irak ve Suriye politikalarının başarısızlığını açıkça kabul etti. Barrack ayrıca üniter devlet yapısının zorunluluğunu vurgulayarak federal/özerk modellerin istikrarsızlık ürettiğini söyledi. Bu çıkış, SDG–ABD ilişkisinde stratejik bir geri çekilişin işareti olarak yorumlandı.
SDG'nin "Son Umudu" İsrail mi?
Washington’daki bu söylem değişimini takip eden süreçte İsrail’den gelen mesajlar dikkat çekti.Jerusalem Post’un “Kürtlerle ittifak derinleşmeli” manşeti, Tel Aviv’in Suriye dosyasında SDG ile daha görünür bir ittifak arayışına girdiğini gösterdi.
İki hafta sonra aynı gazeteye konuşan Mazlum Abdi’nin açıklamaları ise örgütün yönelimini netleştirdi: "ABD kalmalı, SDG’nin alternatifi yok, Şam’a ortak olmak istiyoruz."
Bu ifadeler, SDG’nin CENTCOM dışındaki kapıların kapanmakta olduğunu gördüğünün ve İsrail lobisine "son çıkış" olarak sarıldığının göstergesi olarak değerlendiriliyor.
"Tek Ordu İlkesi Değişmez"
Ankara’ya göre süreçte asıl belirleyici olan, Suriye’nin birliği ve devlet kapasitesinin yeniden tesisi. Türkiye’nin sahaya ilişkin temel okuması şöyle:
• Suriye’nin siyasi ve askerî birliği kırmızı çizgidir.
• Yerel asayiş gücü veya siyasi–idari yapı teknik düzeyde tartışılabilir; ancak Suriye’de tek ordu ilkesi değişmez.
• SDG’nin “yerel ordu / özel statü” dayatması bu nedenle kabul edilemez.
• Suriyeli olmayan SDG/PKK unsurlarının tasfiyesi mutabakatın asgari şartıdır.
• İsrail merkezli bölme planları ve CENTCOM kaynaklı manipülasyonlar dikkatle izlenmektedir.
• 10 Mart Mutabakatı sahadaki tek çıkış yoludur.
Bu yaklaşım, hem Şam’la yürütülen temaslarda hem de uluslararası aktörlere verilen mesajlarda Ankara’nın temel duruşu olarak öne çıkıyor.
Yeni Bir Dönemin Başlangıcı mı?
Reuters’ın bölge başkentlerinde ses getiren haberinde şu ifade yer aldı:
“Türkiye, 10 Mart anlaşmasına tam uyum sağlanmaması hâlinde yıl sonuna kadar müdahale sinyali verdi.” Bu çerçevede PKK/SDG’nin önünde iki seçenek bulunuyor:Ya Şam’a entegre olup mutabakata uymak,ya da Türkiye’nin gereğini yapacağı yeni bir dönemi tetiklemek. Türkiye açısından süreç değişmedi, tutum net: Suriye’nin birliği, Türkiye’nin güvenliği için vazgeçilmezdir.