Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Bazı yorumlara göre başkanlığı kazandıran Donald Trump’ın seçimden önce McDonald’da çalışmasıydı. McDonald’s Amerikan kültürünün en önemli parçalarından biri, ama aynı zamanda pek çok alt sınıf genç için de gelir kapısı. Gençlikte kolay iş bulunan, bir sürü insanı geçici de olsa istihdam eden bir dev. Trump’ın 15 dakikalığına bir şubeye gidip çalışıyor gibi gözükmesi de ne kadar işçi sınıfından yana bir başkan olacağı mesajını verdi seçmene.

Trump iyi bir McDonald’s müşterisi. Hatta Beyaz Saray’a bile sipariş veriyor. Çalışır gibi yaptığı şubede en çok patates kızartmalarının hazırlanışına takıldı. Şube müdürü ona fritözden çıkan patateslerin müşteriye nasıl servis edildiğini gösterirken “Harika hiç el değmiyor,” dedi. Mikrop kapma korkusu olduğu bilinen, insanlarla el sıkışmaktan çekinen, öksüreni odadan çıkaran, elini bir günde onlarca kez yıkayan Trump için önemli bir ayrıntıydı bu.

Ancak, Trump da iyi hatırlar, McDonald’s’ın dünyaca ünlü patates kızartmalarının tadı eskisi gibi değil. Ve şimdi elinde bu patatesleri düzeltecek önemli bir fırsat var. Trump’ın seçim kampanyasının vaatlerinden biri sahiden buydu: Patates kızartmalarını yeniden harika yapmak. Bu vaadin arkasında da Sağlık Bakanı yapmak istediği Robert F. Kennedy Jr. var.

ÇOCUKLUĞUMUZDAKİ PATATESLER

Aslında RFK Jr. kendisi başkan olmak istiyordu, Biden’ın yerine Demokratlar’ın adayı olarak yola çıktı. Ardından bağımsız olarak seçime girdi, sonra da Trump’a destek vereceğini açıklayarak çekildi. Kennedy’nin 105 akrabası ve sekiz kardeşi yarışa girmesine karşıydı. Ancak başta kimsenin ciddiye almadığı, ama her iki partiden de oy kapabilme potansiyeli olduğu görülen bir aday olarak kısa sürede seçimin en etkili figürlerinden birine dönüştü.

Fırsat bulduğu her ortamda sık sık “Ah nerede o eski patates kızartmaları,” diye yakınması dikkat çekti. Bunun sonucu, Trump mitinglerinde seçim sloganına gönderme yapan “Make Fries Great Again” yazılı t-shirt’ler giyen destekçiler görünmeye başladı.

Tek bir konuda oy verecek seçmeni sadece McDonald’s patateslerini düzeltme vaadiyle tavlamış olduğuna eminim. Zira ben bile hatırlıyorum, evet, McDonald’s’ın dünyaca ünlü patates kızartması eskiden çok daha güzeldi. Bir ara çocukluğumuzdaki dünyanın daha güzel olduğu gibi bir nostalji olabileceğini düşündüm bunun da. Ama, hayır, herkes aynı şeyi düşünüyor. Meğer geçeklik payı varmış.

80’lerde bir ara McDonald’s patatesleri kızarttığı yağı değiştirdi, o günden beri de lezzet aynı değil. Kurulduğundan beri McDonald’s patateslerini sığır donyağında (beef tallow) kızartıyordu, ancak sonradan bitkisel yağlara geçtiler. RFK Jr.’a göre et yağından ayçiçek, soya, mısır özü, kanola gibi yağlara geçilmesi insanların sağlığına zarar verdi.

Bazı bilim insanları tohum yağlarının sanıldığı kadar zararlı olmadığı görüşünde. Hatta sığır donyağının çok daha zararlı olduğunu savunanlar var. McDonald’s hala patates kızartmalarına sığır tatlandırıcısı ekliyor, ama RFK Jr.’ın da işaret ettiği gibi eklenen 14 katkı maddesinden sadece biri bu. McDonald’s’ın patates kızartmaları hiçbir yerde sadece patates değil.

AŞI KARŞITLIĞININ ÖNCÜSÜ

Trump sağlık alanında müthiş işler yapacağını söylüyor Kennedy’nin. Genellikle bilim insanlarına tahsis edilen sağlık bakanlığı biraz abartılı ve tartışmalı bir atama. Zira Kennedy gıda ve tıp konularında sık sık söz alıyor, epey de destekçisi var, ama iki konuda da uzmanlığı yok. Aksine çevre hakları konusunda uzmanlaşmış bir avukat. Gıda ve sağlık konuları ise adeta hobi olarak ilgilendiği ve bir süre sonra sözcüsü olduğu konular.

Amerika’daki aşı karşıtı bir grubun oluşmasında en etkili figürlerden biri o mesela. Yıllarca çocuklara uygulanan kızamık, kabakulak ve kızamıkçık (KKK) aşılarının otizme yol açtığına dair bilim insanlarının çürüttüğü tezleri sahiplendi, yaydı. KKK aşısıyla otizm bağlantısı 1998’de İngiliz doktor Andrew Waterfall’ın yaptığı bir araştırmaya dayanıyor. Ancak bu araştırma 2010’da geri çekildiği gibi doktorun da tıp lisansı elinden alındı.

Otizmle aşı arasındaki bağ bilim insanlarınca çürütülmesine rağmen Kennedy bu konuda kitap yazdı, filmler çekti, hatta hareketin en önemli sözcülerinden biri oldu. O kıymetli soyadı sayesinde de sesini sık sık duyurdu. Otistik bir oğlu olan New Yorker dergisinin genel yayın yönetmeni David Remnick onunla yaptığı söyleşide aşı karşıtlığının pek çok kişiye zarar verdiğini yüzüne karşı söyledi.

Aşı karşıtlığı Donald Trump’ın Kennedy’e sempati duymasının sebeplerinden biri. İkili ilk buluştuklarında Trump beş arkadaşının aşı olan çocuklarında birtakım bozuklukları gördüğünü söylemiş.

RFK Jr. son zamanlarda, hükümette yer alması işi ciddiye bindiği için, aşılara karşı olmadığını ama “iyi bilimin” aşıları iyi test etmesi gerektiğini söylüyor. Ancak komplo teorileri burada da bitmiyor: COVID-19 salgını sırasında ülkenin en güvenilir bilim insanı olarak öne çıkan Anthony Fauci’yi ilaç şirketlerinin adamı olmakla itham ediyor; virüsün Yahudileri ve Çinlileri es geçtiğine inanıyor; Corona virüsü aşılarının bulaşıcılığı önlenemediği iddia ediyor, suya katılan tarım ilaçlarının genç erkeklerde cinsel bozukluğa yol açtığını inanıyor. Okullarda artan silahlı şiddet olaylarını da antidepresan ilaç Prozac’e bağlıyor.

Ayrıca medyanın CIA tarafından yönlendirildiğini, amcası JFK’in ölümünde CIA’in izinin olduğuna dair kesin deliller bulunduğunu da savunuyor. Kendi babası Robert F. Kennedy suikastındaysa CIA’in rolüne dair ikinci derecede deliler bulunduğuna inanıyor. Hatta ikinci bir tetikçi olduğunu, suikasttan mahkum olan Sirhan Sirhan’ın serbest kalmasını savunuyor—bütün Kennedy’ler dehşet içinde izlerken.

SULARDAKİ FLORÜR

Kennedy’nin en dikkat çeken vaatleri arasında şehir sularından florürün çıkartılması var—Amerikan kamuoyunun en büyük sağlık reformu olarak kabul ettiği, dişçiye gitme oranlarını ciddi anlamda azaltan bir hamle. Ama tıpkı aşı karşıtlığı gibi florür de toplumu bölen bir mesele.

Washington Post’un kamu sağlığı üzerine uzman köşe yazarı Leana S. Wen’in aktardığına göre yıllardır yapılan araştırmaların ortaya koyduğuna göre florür zararsız.

Yüksek dozda alınmasınınsa dişlerin renklerini bozmak, kemik eksikliği ya da tiroid hastalığı gibi yan etkileri var. 2015’te sağlık bakanlığına bağlı kamu sağlığı birimi içme suyundaki florür miktarının azaltılmasını önerdi. 2019’da da Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) ebeveynlerin genç çocuklarının diş macunundaki fazla miktar florüre karşı dikkatli olmaya davet etti.

Bazı araştırmalara göre yüksek miktarda florüre maruz kalmak beynin gelişmesini olumsuz etkiliyor. Hatta hamilelikte florürlü su içen annelerin çocuklarının üç-dört yaş arası daha düşük IQ’ya sahip olduklarını ortaya koyan buğular da var.

Amerika’nın yüzde 72’nin musluklarından florürlü su akıyor. En az 12 eyalet düzenleme getirdi, Hawaii ise toptan yasakladı. Portland, O.R. gibi bazı belediyelerin suya florür katmayı durdurmasının ardından Texas, Florida, Pennsylvania gibi eyaletlerde de bazı şehirler uygulamayı kaldırdı. Diş macunundaki florür yeterli, hatta zarar vermeyecek kadar az miktarda.

Danimarka, Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, İsveç ve Norveç gibi ülkeler de suya florür katmıyor. “Kennedy florür konusunda Trump’ı ikna edebilirse aslında ABD’yi benzer ülkelerle aynı çizgiye çekecek,” diye yazıyor Wen. “Diş çürümelerinde bir parça artışa neden olur ama Amerikalıları doğum öncesi mazur kalma riskine karşı korur.”

Kennedy ayrıca Amerika’nın işlenmiş gıdalara olan bağlılığını azaltmak istiyor, katkı maddelerine savaş açıyor, pek çok hastalığın gıda tedariğinden kaynaklandığını savunuyor. Özellikle de kronik hastalıkların giderek daha artmasına dikkat çekiyor ve önlemek istiyor. Sağdan ve soldan, parti aidiyeti olmaksızın destek gören açıklamalar bunlar.

Sahiden de komplo teorilerinden arınarak söylediği alanlarda bilimin ışığında ciddi adım atabilirse kamu sağlığı açısından en önemli devrimci olur. Ama sorun şu: Kennedy ne konuştuğunu biliyor mu?

BEYİNDEKİ KALICI HASAR

Harvard mezunu RFK Jr. avukat olduktan sonra GE gibi dev firmaları yarattıkları çevre kirliliği yüzünden 1.8 milyar dolar gibi yüksek bedeller ödemeye zorladı. Kız kardeşi Rory Kennedy de HBO için bir çevre belgeseli çekip, ağabeyinin görüşlerine yer vermek istedi. Rory onun ağzına geleni söylediğini, hakikat konusunda biraz gevşek davranabileceğini biliyordu ama; ekibini uyardı. Vanity Fair’den Joe Hagan’ın yazdığına göre ekip yaptığı incelemeler sonunda RFK Jr.’ın kamera önünde söylediklerinin çoğunun kullanılamayacağına karar verdi, çünkü neredeyse tamamı atmasyondu. Hatta HBO belgeselde daha fazla “Bobby” görmek istiyormuş ve çekimler çıkartılınca hayal kırıklığına uğramış.

RFK Jr. konuştuğunda bazen rakamlar birbirini tutmuyor, çoğu zaman kolaylıkla çürütülebilecek teorileri ve sahte bilimsel araştırmaları savunabiliyor. Biraz abartılı atıp tutuyor, hatta kahvehane seviyesinde bilimsel örneklere başvuruyor. Bunun bir nedeni beyninin bir bölümünü yiyen solucan olabilir mi? Şaka yapmıyorum, Güney Asya’da bir yiyecekten solucan kaptığını ve solucanın da onun beyninin bir kısmını kemirdiğini söyledi.

Ancak bir de 15-29 yaşlarında, 14 yıl boyunca, beynin tam geliştiği yıllarda kullandığı yüksek miktarda uyuşturucu var. RFK Jr. o yıllarda ciddi bir eroin bağımlısıydı ve bunu da seçim kampanyası sırasında sık sık vurguladı. Hatta Amerika’da kronik bir soruna dönüşen bağımlılığı en iyi kendisini anlayabileceğini de vurguladı.

Pek çoklarının işaret ettiği gibi Başkan amcası JFK’in öldürülmesine, ardından da kendi babası RFK’in suikastına tanıklık eden Kennedy’nin bağımlı olması için yeteri kadar travma var hayatında. Annesi Ethel Kennedy’nin onu sık sık evden kovduğu, Jackie O.’nunsa çocuklarıyla görüştürmediği biliniyor. Hatta 1975’te 15 yaşındaki bir genç kızı öldürmekten mahkum olan ve 11 yıl hapis yatan kuzeni Michael Skakel’in masum olduğunu savunan tek kişi.

Yine Vanity Fair’in iddiasına göre kendisi de bir dönem uyuşturucu bağımlısı olan Skakel kuzenini tehdit etmiş olabilir. Ya da iki adamın rehabilitasyon sürecinde yakınlaşmalarının etkisidir bu dayanışma.

Veya gerçekten beynindeki kalıcı hasarın.

Solucandan belki de daha önemli etken Kennedy’nin uzun süren eroin bağımlılığı. Bu 14 yıldan hasarsız çıkmamış olması küçük bir ihtimal. Zira yapılan araştırmalara göre eroin kullananlarda, rehabilite olsalar dahil, kalıcı hasar bırakıyor.

Amerikan hayatlarında RFK Jr. gibi karmaşık karakterlerin kendi kendilerini yeniden icat etmelerine fazlasıyla yer var. Kennedy’nin söyledikleri kadar, kendi şahsi hikayesi, yaşadıklarından sonra buralara varabilmiş olması adeta bir kahramanlık destanı. Hatta 70 yaşında olmasına rağmen kadınların kendilerini onun üzerine attığına dair şehir efsaneleri de var; bilinen Kennedy erkekleri gibi o da epey çapkın ve birkaç kadını aynı anda idare ediyor.

Trump’ın ilk dört senesi dünya ve ABD için alışılmadık bir dönemdi. Elon Musk ve Kennedy gibi yeni karakterlerin oyuna dahil olmasıyla ikinci dört sene daha da tuhaf geçeceğe benziyor.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar