Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Kamala Harris savaş suçlusu olduğu şüphesiz eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin kızı Liz ile seçimin sonucunu etkileyebileceğini düşündüğü bir miting yaptı. Bu sayede karşı mahalleden oy toplayacağını, büyük bir Amerikan ittifakı yaratabileceğine inanıyordu. Türkiye’nin dış politikasında onarılamaz hasarlara yol açan eski dışişleri bakanı ve üretime dayalı ekonomik modelden vazgeçilmesinin sorumlusu eski ekonomi bakanıyla ittifak küskün seçmeni tavlayabileceğini düşünen Türk muhalefet vizyonu adeta. Masaya 35 aydının yandığı Sivas şehrinin belediye başkanını oturtulmasını da ekleyin.

Ezra Klein’ın dün New York Times’da vurguladığı gibi Harris bir yanına Amerikan solunun önderlerinden Elizabeth Warren, diğer yanına neo-con’ların atası Cheney’nin babası gibi sağcı kızını alarak Amerika’yı birleştiği mesajını vermedi. Aksine Demokrat Parti’nin kafasının karışık olduğunu cümle aleme kanıtladı. Tek bir fazladan oy alamadı, hatta partisinin mevcut oylarını bile kaybetti. Bu kadar tesadüf olamaz, Türkiye’deki adayla Amerika’dakinin isimleri bile benziyor. Ama en çok da kaybetme biçimleri.

KİMLİK ÇOK ETKİLİ DEĞİLDİ

Rakibin kendisini kanıtlamış bir popülist olması, kitleleri çok daha iyi mobile edebilmesi, göçmenlere yönelik korkuları ustaca kullanabilmesi gibi faktörler de kuşkusuz seçimin sonucuna etkiliydi. Donald Trump’ın ekonomiye yönelik vaatleri, kendi iktidarında enflasyonun dizginlenmiş fiyatların da düşük olması da önemliydi kuşkusuz. Ama Harris’in yenilgisine kimlik unsurunu da görmezden gelemeyiz. Yarı siyah, yarı Hintli, en önemlisi de kadın olması aleyhine işledi kuşkusuz. Ama aslında kimlik zannedildiği kadar büyük bir engel değildi.

Yine Klein’ın ödünç alırsam İslamofobi’nin doruğa çıktığı 2008’de ABD orta ismi Hussein olan ve sürekli Müslüman olduğu propagandası yapılan Barack Obama’yı seçti. Bir önceki rejimin yarattığı hasarlara karşıysa seçmenin çoğunluğunun önceliği ferah bir gelecekti çünkü. Adı Hüseyin olan bir siyah Michigan, Pennsylvania, Wisconsin gibi eyaletlerde pek sevilmez, ama insanların o dönem için önceliği adayın kimliğindense vaat ettiği değişim umuduydu.

Benzer şekilde azınlıklar da Trump’ın nefret dilini, muhtemel ırkçılığını pek önemsemedi. Siyah erkekler ve Latino seçmen arasında oyu arttı hatta. Siyah kadınlar kendi içlerinden birine sahip çıktı, ama beyaz kadınlar hemcinslerini tıpkı 2016’da Hillary Clinton’ın adaylığı sırasında olduğu gibi desteklemediler. Kadın dayanışması kadar kadınların başka kadınlara düşmanlığını da hafife almamak gerekiyor.

Buna rağmen de kadın olması, siyah olması, ya da siyah olması Harris’in problemleri arasında en aşağıdaki sorunlardan biriydi. Tıpkı 2023’te Türkiye’de muhalefet adayının Alevi olmasının gerçek problem olmaması gibi.

ÜRÜN KÖTÜ

Asıl sorun ürünün kendisinde. Ürün kötüyse kimse satın almıyor işte. Aynısının Sünni’si, hatta Mısır’dan ithal radikal dincisini de denedi muhalefet ve hepsinde başarısız oldu. Çünkü hiçbiri gerçek değildi.

İyi bir aday, tıpkı Obama gibi, seçmenden önyargılarına rağmen oy alır. Veya AK Parti’nin ilk dönemlerinde olduğu gibi farklı kesimlerden oluşan bir koalisyon kurar. Önemli olan seçmeni hafife almamak ve ona somut çözüm önerileriyle gelmek. Trump da bunu başardı.

Harris ülkeyi nasıl yöneteceğine, insanların refah seviyesini nasıl yükselteceğine, özetle ne vaat ettiğine dair tek bir somut yanıt veremedi. Hiç sevilmeyen Biden’la arasına mesafe koyamadı. Söyleşilerde vaatlerini sıralaması için sorulan çanak soruları, ayağına verilen gollük pasları bile karşılayamadı. Seçim oldu bitti, hatta hiçbirimiz önemli konularda ne düşündüğünü bilmiyoruz.

Artık komedi skeçlerine bile konu olan ezber cümlesi “Ben ve kız kardeşim orta sınıf bekar bir anne tarafından yetiştirildik,” dışında kayda değer tek bir söz çıkmadı ağzından. Eminim başkaları da benim gibi bu cümleyi her duyduğunda—ki duymamak mümkün değildi—bana ne senin annenden diye ekrana saydırmaya başlamıştır.

Bizim 2023’teki aday da ‘air fryer’ önünde koluna bilezik takarak kazanacağını düşünüyordu. Oysa karşısında seçim üzerine seçim kazanmasını bilen, bunu da somut vaatlerle yapan bir rakibi vardı. Kütüphanede bedava çay ve kek bile hiçbir şey sunmamaktan daha önemlidir. Savaş gemisi, elektrikli otomobil, uzay programı daha da caziptir. Nitekim bizim TOGG’umuza karşı Elon Musk’ın Tesla’sı, Mars’ta kurulacak koloni vs. seçmeni mobilize etmek için etkili oldu. Harris’in buna karşı yanıtı neşe vaat etmek ve bol bol kahkaha atmaktı.

KADROSU DA ZAYIF

Yardımcısı Tim Walz ondan daha da kötüydü. Liderliğin bir ölçütü de kurulan kadrodur. Gerek iş dünyasında, gerekse de siyasette ekibin her zaman liderden daha nitelikli olması şarttır. Kadroya boşuna beyin takımı denmez, çünkü bir kişi her işe yetişemez ve etrafında donanımlı isimlere ihtiyacı vardır. Başarı bir takım işidir. Kurulan kadro da hem liderin özgüvenini yansıtır, hem de karşı tarafa güven verir.

Harris’in bu işin altından kalkamayacağını düşünenlerin önyargıları yanındaki Walz’la bastırılmadı. Tatlı, babacan ama fazlasıyla vasat biri Walz. İnsan apartman yöneticiliği verirken bile tereddüt eder. Ama tam da bu yüzden Harris onu seçti: lidere meydan okumayacak, karizmasıyla ezmeyecek, yerine gelmek için hırslı olmayacak silik biri. Aslında kendi zayıflığını belli ediyordu.

Sahiden biz de eski Erfelek belediye başkan yardımcısının ülkeyi yönetecek kadroda yer alabileceğine inanıyor muyduk? Amerikalılar da bu ekibi o koltuğa layık görmedi işte.

SONUÇ BELLİYDİ

Aslında hepimiz bu seçimin sonucunu biliyorduk. Daha 2022’de Trump aday olduğunu açıkladığında belliydi. Belki de bu yüzden New York’ta ertesi sabah şok 2016 kadar ağır değildi. Hayat biraz mutsuz da olsa bir şekilde devam ediyordu.

Seçimin sonucu Trump kurşun geçirmez olduğu için değil ama, karşısındaki Joe Biden gözümüzün önünde yürüyen bir ölüye dönüştüğü için belliydi. Demokratlar da olası felakete hazırdı elbette. Ama görmezden gelmeyi tercih ettiler. Hatta Biden’ın yaşı konusunda bu sene ekranda tökezleyene kadar doğru dürüst haber bile yapılmadı. Ta Şubat ayında Biden’ın aday olmamasını söyleyen gazetecilerse partinin uzantıları tarafından linç edildi.

Bu durum da bana tanıdık, çünkü 2023’teki muhalefet adayının kazanmasının imkansız olduğu sağdan soldan, üstten alttan belliyken Halk TV’si, Sözcü’sü, Bekir Ağırdır’ı bize bir yalan sattı. Kazanamayacak bir aday siyaset koridorlarında zorla dayatıldı, bu durum da medya üzerinden meşru kılındı.

Biden çekildikten 24 saat sonra da New York Times’da “Harris’in aslında sevildiği ve popüler olduğuna” dair haber yapıldı. Bu yalan bize satıldı. Tıpkı bizde olduğu gibi aday belirleme süreci ABD’de de demokratik katılımın olmadığı bir darbeyle belirlendi, Kamala Harris zorla dayatıldı.

CHP’nin elinde bir sene önce kazanacak aday var mıydı? En az iki tane sayabilirim. Demokrat Parti’nin de elinde daha kuvvetli silahlar vardı. Ama kullanmamayı tercih ettiler. Adeta bu seçimde o isimleri yıpratmamayı tercih ettiler. Bu maç zaten kaybedilmişti onlar için, o yüzden dört sene sonrasına bıraktılar yıldızlarını.

2023’te muhalefetin hezimetinden sonra bir zamanlar Türkiye’sinin en kuvvetli isimlerinin birinden “Hala devlet aklı var,” yorumunu duymuştum. Kendisi muhalefette olsa da sonuçlardan memnundu.

Demek istediği bizim bilmediğimiz bir mekanizma tarafından yola Erdoğan’la devam etmeye, yaratılan hasarın Erdoğan tarafından onarılmasına ya onaramadığını görüp pes etmesine, bir sonraki seçimde daha nitelikli bir muhalefetin iktidara geleceğine karar verildiğini kastediyordu. 2023 seçiminin sonucu hem Erdoğan’ı zayıflatmak, hem de muhalefetin içindeki kifayetsiz ve şaibeli aktörleri tasfiye etmekti bu analize göre.

Gidişat şimdilik bu yönde gibi. Bu yüzden de sadece komplo teorisi ya da üst akıl safsatası deyip geçemiyorum. Benzer şekilde Demokrat Parti’nin de bir Kamala Harris problemi olduğunu, kimsenin ondan nasıl kurtulunacağını tam olarak bilmediğini, bu seçimin onu kenara atmak için bir fırsat olduğunu da düşünüyorum. Harris yenilgi konuşmasında mücadelesinin bitmediğini söyledi. Bari bir “çalışma ofisi” kursun ve siyasette hala etkili olduğunu kendi kendisine kanıtlamaya çalışsın. Bakalım Amerika’nın onun adını unutması kaç hafta sürecek.

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar