Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör AK Parti nereden başlayacağını biliyor mu?

        Hiç kuşkusuz ekonominin gidişatı, hem siyasetin genelini, hem de AK Parti’nin siyasi yolculuğundaki kritik kararları etkileyecek. Özellikle de önümüzdeki bir yılda. Ancak her zaman dikkat çekmeye çalıştığım gibi süreci etkileyen başka dinamikler de var.

        “Bir yerden başlamak” diye bir tabir var dilimizde. Yapılması gerekenler üzerindeki kararsızlık ve belirsizliğe işaret eder bir yanıyla. O nedenle “bir yerden başlamak” önemsenir. En azından belirsizliğe son vermek anlamına gelir. Harekete geçmektir özetle.

        Eğer seçmen, “Ülkeyi sen yönetebilirsin, bunu daha önce yaptın. Ama bugün yapabilmen için değişime ihtiyacın var” demişse, hiçbir siyasi parti buna kayıtsız kalamaz. Hele de AK Parti.

        2023 ve 2024 seçimlerinin AK Parti açısından ana mesajının böyle okunabileceğini düşünüyorum. Bu bir genelleme evet. Ama kapsamı hayli geniş ve derin bir genelleme.

        ZİHNİYET DEVRİMİ DAHA BÜYÜK

        2002’den itibaren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AK Parti, kimsenin inkar edemeyeceği değişimlere, sesli ya da sessiz devrimlere imza attı. Bugün tuhaf ve giderek daha fazla tepki alan biçimde “yollar, köprüler, havalimanları” koridoruna sıkışsa da, asıl büyük devrim “zihniyet” üzerinde oldu. Makul bakabilen herkes elbette altyapı alanındaki muazzam işleri büyük takdirle karşılıyor. Çünkü geriye doğru baktığınızda artık bu projelerin gerçekleşmediği ve hizmet vermediği bir Türkiye hayal edemiyorsunuz.

        Ancak kabul edelim ki bundan çok daha zoru başarıldı. Turgut Özal’ın dört eğilimi birleştirme iddiasından çok daha fazlasıydı bu. Milli Görüş partilerinin hayallerinden de. Dahası Adalet Partisi’den itibaren gelen siyasi merkezin büyük sağcı partilerinin, seçmenden gelen talepleri önemsiyor gibi yapıp kulak ardı etmesini de tarihe yolladı Erdoğan ve arkadaşları. Milletin talepleri siyasi merkezde kelimenin tam anlamıyla çınladı ve karşılık buldu.

        ASKER SİYASETE TABİ OLDU

        Bu konular, özellikle de hak ve özgürlükler alanındaki mücadele, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından asla müesses nizamla pazarlık konusu haline getirilmedi. Geri adım atılmadı. MGK toplantılarında siyaset askere değil, asker siyasi iradeye tabi oldu. Türkiye’nin kritik sorunları Genelkurmay başkanlığının koordinesinde değil (mesela Kuzey Irak politikası onlara devredilmişti) hükümetin politikalarıyla ele alındı ve yürütüldü.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ve başında olduğu hükümetlere bu gücü veren, en temelde millet iradesine olan açık ve şeffaf bağlılıkları oldu. Bununla aynı paranteze yazılacak bir başka nokta, sadece belli bir kesimin değil, geniş kesimlerin, farklı inançların, hayat tarzlarının ve anlayışların temsilinde samimi davranmaları oldu. Bu siyasi anlamda eşsiz bir güç kaynağıydı. Bugün kaybettiklerini arayacakları asıl yer burası.

        SİYASETTE GİZLİ ORTAK OLMAZ

        Hatıra geleceğinden emin olduğum için söyleyeyim. Bu süreçte sözde bir dini cemaatin, yani devlete ve millete kasteden malum şebekenin Erdoğan ve partisinin gücünü artıran bir dinamik olduğunu düşünmüyorum. Onlar daha önce özellikle merkez sağ partilerde denedikleri ve onların gövdesinde bir asalak gibi yaşadıkları modeli AK Parti iktidarında da yürütmek istediler. Burada siyasetin çok büyük ihmali ve kusuru var. Bunu tartışmıyorum bile. Ama 2002 yılı itibarıyla AK Parti’nin ortaya koyduğu mücadele ve elde ettiği başarıda rolü olmaktan çok, bu siyasi gövdeyi, özellikle de bürokrasiyi zehirleyerek devlete el koyma planından başka bir şey yapmadı bu şebeke.

        İşte tam da bu nedenle ekonomiyi düzeltmek, iktidar yolculuğuna devam etmek ve milletin desteğini almak için tek başına yeterli olamaz.

        Millet, siyasetin gizli ortakları olsun istemiyor artık. Çok acı tecrübeler yaşandı ve bedeli ağır oldu. Herhangi bir yapının (cemaat, cemiyet, dernek, örgüt fark etmez) siyasi merkezde kendi içindeki dayanışma üzerinden yer tutmasını ve güç biriktirmesini istemiyor. Aralarında iyi işler yapmak isteyenler varsa; ekonomik kaynaklarının ve yapıp ettikleri işlerin adam gibi denetlenmesini istiyor.

        MUHALEFET HALA GEÇMİŞTE

        Bütün bunları halen Erdoğan ve AK Parti zemininde konuşmamızın bazı gerekçeleri var. Birincisi, ana muhalefet ve etrafında tutmak istediği siyasi blokta, yukarıda saydığımız başlıklar, hak ve özgürlükler çıtasının daha da yükselmesi ve geleceğe bakan bir siyaset anlamında ciddi bir hareketlilik ve arayış yok.

        İkincisi, bulunan her fırsatta, Türkiye’nin geçmişte bıraktığı bazı başlıklarda öfkeli çıkışlar ve tepkiler üretiyor. Dahası, hadisenin kendisinden bağımsız, ortaya çıkan bir yemin töreni ve kılıç sallama üzerinden bir anda geçmişin kodlarına esir düşüyor.

        AK PARTİ’DE KONGRE YARIŞLARI OLUR MU?

        Bu satırları okuduğunuz sıralarda AK Parti’de yine bir MKYK toplantısı gerçekleşecek. Yani Merkez Karar ve Yönetim Kurulu, Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında bir araya geliyor. Gündemde büyük kongre sürecine dair hazırlıklar da yer alıyor.

        Geçtiğimiz günlerde ilçe ve il kongrelerine dair şöyle bir kulis aktarmıştım: “İl kongrelerine kadar giden sürecin, yılbaşına kadar tamamlanması bekleniyor. Pek çok il kongresine, özellikle büyükşehirlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılması öngörülüyor. Daha öncekilerin aksine bazı yerlerde liste yarışının olması da muhtemel.”

        Sanıyorum bu son konu, bugünkü toplantının gündeminde yine yer alacak. Yani kongrelerde farklı adayların yarışı olursa bunlara herhangi bir şekilde müdahil olunmaması.

        AK Parti eğer bunun önünü açar ve sağlıklı biçimde yönetebilirse, aradığı siyasi dinamizm ve heyecana dair önemli bir kapı aralamış olur.

        Bakalım ne olacak, izleyip göreceğiz.