Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Ateşli gündem, soğuk çatışma
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sonuçları farklı, ama mesajları birbirini tamamlayan iki seçim yaşadık. 14-28 Mayıs 2023 seçimlerinde ilk turda meclis çoğunluğunu, ikinci turda cumhurbaşkanlığını Cumhur İttifakı ve Tayyip Erdoğan kazandı. 31 Mart seçimlerini ise CHP’nin fiilen kendisine ortak yaptığı muhalefet cephesi, birbirinden sürpriz sonuçlarla önde tamamladı.

        Merkezi yönetimde iktidarı elinde tutan ittifakın ve elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerel seçim sonuçlarını nasıl değerlendireceği, geçtiğimiz aylardaki heyecanla tartışılmıyor. AK Parti, yerel yönetimlerde yaşadığı ağır kayıpların ardından beklenen muhasebe ve değişimi, deyim yerindeyse soğuttu. Geniş katılımlı toplantılar ve devamında yapılan açıklamaların sonucunda birkaç il başkanı ve kabinede iki bakan değişikliğinden fazlası gelmedi.

        AK Parti tabanında değişim taleplerinin dikkate alınmadığı ve bu şekilde bir ötelemenin muhalefete avantaj sağlayacağı yönünde hayli ciddi bir endişe var. Bu durumu görmeme nedenimiz, partiye yakın kamuoyunu temsil eden isimlerin söz konusu tabloyu yeterince aktaramamış olması. Seçim sonuçlarının ardından ortaya çıkan heyecanlı eleştiri ve beklentiler, yerini sessiz bir kabule bırakmış görünüyor.

        Çok uzun yıllardır siyaseti ve seçimleri takip ediyorum. Dostlarım bilir. Kütüphanem sayısını bilmediğim kadar irili ufaklı defterlerle doludur. Bazılarında sadece birkaç cümle, bazısında ise daha uzun notlar, alıntılar ve sözler yer alır. Şöyle bir not aktarayım: "Başarılı strateji, rakibinin hızlı karşılık vermesine engel olmaktır. Böylece aklı dağılıp hedefinden kopabilir."

        ERDOĞAN VE RAKİPLERİ

        Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar rakiplerini ciddiye alan bir siyasetçiye rastlamadım desem yeridir. Onları güç ve zaaflarıyla yakından tanır, izler ve hamle yapar. Buraya Erdoğan’ın daha pek çok özelliğini ekleyebilirim ama söylemek istediğim şu. Bunca yıl kazanması boşuna değil, şimdi de nasıl kazanacağının stratejisini oluşturuyor. Geçmişe kıyasla bugünün farkı, ilk defa bir seçimden yenilgiyle çıkılmış olması. Bu nedenle yeni stratejinin geçmiştekilerden farklı dinamikler, araçlar ve hedefler içereceğini öngörüyorum.

        Bir diğer gözlemim, Cumhurbaşkanının her rakibine ayrı bir strateji oluşturması. Hamle üstünlüğünü kolay kolay elden bırakmadığını biliyoruz. Ama bu sürekli hamle yapmasıyla değil, karşı tarafın atacağı adımları doğru hesap edebilmekle de gelişen ve başarıya ulaşan bir yaklaşım.

        Seçmenle arasındaki sahici bağın, bunu besleyen ve güçlendiren doğal beden dilinin, yerine göre hüzün, öfke ya da duygusal tepkilerle örülen üslubunun kendisine ciddi avantajlar sağladığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. 31 Mart seçimlerinde sonuçlar netleştiği andan itibaren sergilediği soğukkanlı ve rahat duruş da bu gücün bir diğer parçası.

        Bu saydıklarımın hemen tamamı ve daha da fazlası, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la gönül bağı kuran seçmende belli bir yıpranmaya uğrasa da hala canlı ve bu yönüyle de umut kaynağı.

        KAZANIRKEN KAYBETMEK

        Yerel seçimlerdeki sonuçlara rağmen mi bunları söylüyorum? Evet, çünkü son seçimi kazanan rakipleri de Erdoğan’ın bu ve benzeri özellikleriyle sandıkta kazandığını biliyor. O nedenle mesela CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir genel seçimi kazanmak için hem zamana, hem daha kapsamlı bir değişime ihtiyacı olduğunu görüyor.

        Akıllı bir siyasetçinin şunları görmemesi mümkün değil. AK Parti ve Erdoğan, 2002’den 2023 seçimlerine kadar hep kazandı. Ama kazandığı seçimlerde ortaya çıkan yanlışlarını ve zaaflarını zamanında giderememenin faturasını 2024’de yaşadığı kayıpla ödedi.

        KAZANAN BİLDİĞİNİ YAPAR Mİ?

        Şimdi Özel ve ekibi, yerel seçim sonuçlarını ve ortaya çıkan ittifakların kalıcı olup olmadığını, kendilerine gelen oyları bir genel seçimde koruyup koruyamayacaklarını görebilmek için dikkatli hareket ediyor.

        Sözgelimi normalleşmedeki ısrarın ve "Bozan taraf ben olmayacağım" yaklaşımının şöyle bir mantığı var. Toplumun, galip tarafın "Ben kazandım, bildiğimi yaparım, kimseye el uzatmam" yaklaşımından hoşnut olmadığını biliyor. Normalleşme adımı, bu yönüyle toplumsal kabulü yüksek bir siyasi jest. Zaman geçtikçe CHP’nin değişim arayışının da zeminini oluşturacak bir çerçeve.

        Bu da defterlerimden: "Kendisini zafere yakın zannedenlerin kaybetme ihtimali her zaman daha yüksektir." Ateşli ve tansiyonu yüksek gibi görünen demeçlerin, atışmaların arkasında böyle soğukkanlı bir oyun/çatışma var.