Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Özgür Özel'in zorlukları

        Türkiye için güzel bir başlangıca imza atıldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı AK Parti Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Olumlu, sıcak ve yeni görüşmelerin zeminini hazırlayan bir atmosferde.

        Bu tür görüşmeleri çok farklı yöntemlerle ele alabilirsiniz. Bugün kendi payıma bu görüşmenin ana mesajını ve geleceğe dair hangi kapıları açtığını anlamaya çalışacağım.

        Görüşmede Özgür Özel’in de rahatsızlığını ifade ettiği, oturma düzeni ve “boş koltuk” tartışmasını öne çıkaranlar oldu. Öte yandan gerek dış politikaya, gerekse de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik tavrı son derece sert olan Namık Tan’ın görüşmede yer almasını tartışanlar da. Zaman geçtikçe bu iki konuda daha farklı bilgiler de elde edebiliriz.

        Ama asıl önemli olan bu görüşmenin varlığı ve gerçekleşmesi.

        Evet temkin ve ihtiyatlı bir iyimserlik. Çünkü bu tarz atmosferlerin kolayca zehirlenebildiği bir ülkede yaşıyoruz. Bunlar doğru, ama Erdoğan-Özel görüşmesi bu haliyle yeni dönem siyasetinin kodlarına dair çok şey söylüyor.

        ÖZEL'İN ZORLUKLARI

        “2023 seçimlerinin galibiyle, 2024 seçimlerini kazanan iki lider bir araya geliyor.” Dün en ilginç tanımlardan birisi buydu.

        Özgür Özel, seçim gecesinden itibaren ortaya koyduğu yaklaşımlar ve yeni bir siyasetin inşasına yönelik mesajlarıyla takdir topladı. Bayramlaşmadan TBMM çatısı altındaki doğal görüşmeye kadar her zeminde bu tavrını sürdürdü. Sonuçta Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan randevu istendi, alındı ve görüşme gerçekleşti.

        Sadece 1 Mayıs günü sabah saatlerinden sonra Özel’in yaptığı açıklamalara dikkat edilseydi, özellikle muhalif kamuoyunda ciddi tepkiler almayı göze alan söylemi dikkat çekebilirdi. Nitekim sıcak saatlerin ardından Özel, bazı muhalifler tarafından “Taksim’e gidemedi, ama AK Parti’ye gidiyor” diye eleştirildi. Bu tepkinin 1 Mayıs ve Taksim Meydanı üzerindeki tartışmalardan daha fazlası olduğunu unutmayalım. Şu anda seçimlerde elde ettiği sonuçlar üzerinden siyasi hayatının en güçlü dönemini yaşayan Özgür Özel’in, zaman içinde bu tepkilerin ortaya çıkaracağı sorunlarla epeyce uğraşacağını öngörüyorum.

        Çok açık iki nedeni var bu tepkilerin. Birincisi, seçimi kazandık, iktidarla neyin müzakeresini yapıyoruz diyenlerin öfkesi. Oysa Özel ve kurmaylarının seçim sonuçlarına bakışı son derece ihtiyatlı. Ayrıca 2023 seçimlerinde Erdoğan ve Cumhur İttifakı üzerinden ortaya çıkan siyasi iktidarın gücünün farkındalar.

        İkincisi, parti içinde 2028’e doğru giden süreçte kendisinin önünün kesileceği endişesiyle Özgür Özel’in denge kurmasından rahatsız olanlar. Bu tespitin gerçeklerden uzak olduğunu ve parti içinde tüm aktörlerin birbiriyle uyumlu olduğunu söyleyenlere biraz zaman diyorum şimdilik.

        Tüm bunlardan bağımsız olarak şunu ifade etmek istiyorum. Özgür Özel’in bu siyaset tarzına şans tanınmalı. Aynı düşüncede ve çizgide olmayanların bile Türkiye’nin geleceği için olumlu yaklaşım sergilemesi önemli.

        DOĞRUYA ORTAK OLMAK

        Dünkü görüşmede 1 saat 35 dakikada epeyce başlık konuşulmuş. En önemlisi iade-i ziyaret gündeme alınmış. Başlıklardan en çok dikkatimi çeken, uluslararası temasların öncesinde Dışişleri Bakanlığı’ndan brifing alınması. Bu kesinlikle çok önemli bir adım. O yüzden yazıyı buna dair değerlendirmeyle bitirmek istiyorum.

        Türkiye’nin iç siyasetinde kuşkusuz pek çok konuda ciddi görüş ayrılıkları var taraflar arasında. Bunların ortadan kalkmasına dair bir arayışı ya da beklentisi yok kimsenin. Muhalefetin bu yönde bir söylem değişikliğinden çok, üslup değişimine gitmesi mümkün. Bir de politika üretecekleri alanları yerelden genele taşıma arayışında olacaklar.

        Ancak işler dış politikaya gelince manzara daha farklı hale geliyor. Farklı görüşler, eleştiriler ve katkılar getirebilirler. CHP’nin son yıllarda gündeminde dış politikanın ciddi bir yer tuttuğunu söylemek herhalde doğru olmaz. Özgür Özel ve ekibinin bu yönde arayış içinde oldukları ise ortada.

        Burada asıl önemli nokta, eleştiri ve görüşlerin, Türkiye’nin etrafındaki tehditler ve dış politikanın ana dinamikleri üzerinde yıkıcı nitelikte olmaması. Özel’in “Ülke içinde milletimin, ülke dışında devletimin çıkarlarını savunacağım” ifadeleri, muhalefet cephesindeki kimi isimlerin “devlete karşı iktidar ya da siyaset” tezlerinin ötesinde, “merkezde siyaset kurma” arayışında kararlı olduğunu gösteriyor.

        “Türkiye’nin gücüne güç katacak yaklaşımlar sergilersek, mevcut iktidarın devamına katkı sağlarız” yaklaşımı, neresinden baksanız arızalı bir tutum. Şöyle bir siyasi iddia olabilir mi, “Türkiye’yi yönetmek istiyorum, ama bugün sadece eleştirmekle yetinirim.” Peki şu: “Eğer iktidarın bir doğrusuna destek verirsem, muhalefet olmaktan çıkarım.”

        Bunları aşabileceği bir zemin oluşuyor Türkiye’nin önünde. Önemli bir fırsat, kimsenin bunu heba etmeye hakkı yok. Hiç kimsenin.