Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nagehan Alçı Hizbullah'ı en iyi tanıyan isimlerden biri olan Walid Charara'yı Güney Lübnan'da buldum ve örgütün akıbetini sordum

        İsrail, Hizbullah’ı liderlerini teker teker öldürmekle, Lübnan’ı havadan ve karadan vurarak bitirebilir mi?

        Örgütün merkezi kabul edilen Beyrut’un güneyindeki Dahiye mahallesi sabah akşam bombalanarak teslim bayrağını çeker mi?

        Hizbullah’ın içinde moraller nasıl?

        Bundan sonra bu yapıyı kim komuta edecek?

        Kayıplar ve çöken iletişim ağı neye yol açacak?

        Bu sorulara Hizbullah içinde verilen cevapları çok merak ediyordum.

        Açıkçası bu örgütü en iyi bilenlerden ve 2006’da Frederic Domont ile birlikte referans kabul edilen kitaplardan biri olan ‘Hezbollah: Un movement islamo-nationaliste’in yazarı Walid Charara’ya Lübnan’da Hizbullah’a yönelik son saldırılar başladığından beri ulaşmaya çalışıyordum.

        Charara’yı Lübnan’ın güneyinde buldum. Güvenlik gerekçesiyle sık sık yer değiştiriyordu. Röportaj yapmayı kabul etti ancak birkaç kez ertelemek zorunda kaldı. Telefon kullanmakta da risk görüyordu çoğu zaman. En sonunda geçtiğimiz cuma bir süreliğine kalacağı evde sorularımı cevapladı.

        Charara’nın yanıtları Hizbullah’ın içindeki ruh halini ve motivasyonu göstermesi açısından önemli.

        ‘Örgüt liderlerin ölümü bizi etkilemez, biz nesillere dayanan ve adanmış ruhlardan oluşan bir yapıyız, Nasrallah ölse de başka Nasrallahlar çıkar’ anlayışında…

        Aşağıdaki röportajı okuyunca Batı medyasında resmedilenden çok farklı bir tablo göreceksiniz…

        Soru: Sayın Charara öncelikle size yakın zamanda Middle East Eye'da yayınlanmış olan ilginç bir iddiayı sormak istiyorum. Lübnan hükümetine yakın bir kaynağa göre Nasrallah, öldürülmeden kısa bir süre önce Başbakan Mikati ve Meclis Başkanı Berri üzerinden kuvvetlerini sınırın birkaç kilometre dışına çıkarma yönünde bir taahhütte bulunmuştu. Sizin bu konuda bilginiz var mı?

        Charara: Bu konuda herhangi bir bilgi sahibi değilim. Ama Hasan Nasrallah Lübnan'ı İsrail'in agresörlüğüne karşı savunan bir pozisyondaydı ve bir şekilde son derece gerçekçi bir yaklaşımla ülkesini savunmaya çalışıyordu.

        Hizbullah'ın hareket etme şekli, 8 Ekim 2023’ten beri belli. Özellikle İsrail askeri hedeflerini hedef alıyordu. İsrail başından itibaren hep sivillere hedef saldırdı. Aslında bu çok kristalize bir şekilde bize iki tarafın bakış açılarını gösteriyor. Bir tarafta bir devlet terörü var, sivilleri hedef alan bir devlet terörü. Sivilleri hedef alarak Lübnan direnişini yıldırmaya çalışıyor. Öbür taraftaysa düşmanın askeri hedeflerine odaklanan bir zihniyet var. Ki bunu da soykırımı durdurmak hedefiyle yapıyor.

        Soru: Ancak bunun karşılığında İsrail son derece orantısız bir karşılık veriyor. Bakın Lübnan'da şehirleri bombalıyor, şimdi kara harekatına başladı. Bu aşamadan itibaren Hizbullah tarafının stratejisi ne olacak? Şunu kabul etmek gerekir: Hizbullah çok ciddi bir yara aldı. Nasrallah öldürüldü, İbrahim Akil öldürüldü. Yani lider kadrosunun önemli bir kısmı yok edildi. Bundan sonra ne yapacak?

        ‘İsrail Lübnan topraklarına girmeyi başaramadı’

        Charara: Şimdi gelin biraz sahadaki gerçeklere sizinle birlikte bakalım. Mesela dün olanlara bakalım, tek başına geçen Çarşamba günü olanlara. İsrail ordusu, Lübnan topraklarına girmeye çalıştı. Marunras'ta, Yarun'da, yani bu Lübnan köyleri ve Lübnan şehirleri, Güney Lübnan'da çok ciddi çatışmalar yaşandı ve İsrailli 8 asker öldü ve 10 asker yaralandı. Lübnan topraklarına girmeyi başaramadılar. Şimdi bakın, sınırdaki çatışmalardan bahsediyoruz. Yani, İsrail sınırdan içeri girmeyi başaramıyor. Şunu biliyoruz, İsrail tarafı elbette ki askeri olarak çok üstün bir güce sahip. Düzenli ordu anlamında baktığımızda tartışma yok ki çok güçlü bir yapıdan bahsediyoruz. Çok gelişmiş bir hava kuvveti var. Ateş etme gücü var, savaşma kabiliyeti var ama sahaya indiklerinde kararlı, sonuna kadar adanmış savaşçılarla mücadele etmek, savaşmak durumundalar.

        ‘43 yıllık bir direniş hareketini hedef aldığınızda o iş o kadar kolay olmaz’

        Bakın dün olanlar hiçbir şekilde İsrail'in lehine ve İsrail'in üstünlüğü üzerinden anlatılan hikayeye uygun gelişmeler değildi. İsrail ordusu Lübnan toprağına girmekte başarılı olamadı. Evet, bombalıyorlar. Hasan Nasrallah gibi direniş liderlerini öldürdüler ama... Ama direniş hareketlerini hedef aldığınızda ki, 43 yıllık geçmişi olan bir direniş hareketini hedef aldığınızda ve on binlerce askeri gücü ve yüz binlerce sempatizanı olan bir hareketi hedef aldığınızda o iş o kadar kolay değildir. Unutmayın, Hizbullah'ın savaş konusunda yıllara dayanan bir deneyimi var.

        ‘Öldürülen liderler 60 yaşın üzerindeydi, Hizbullah bunu sindirebilir’

        22 yıldan sonra İsrail ordusunu Lübnan'dan püskürtmeyi başarmış bir hareketten bahsediyoruz. 2006'da İsrail'i püskürtmeyi başarmış bir hareketten bahsediyoruz. Bu gerilla hareketinin Nasrallah'ın ya da diğer liderlerin öldürülmesiyle zayıflamasını hiçbir şekilde beklemeyin. Bir şey daha müsaade ederseniz söyleyeyim. Bakın öldürülen liderlere bakın. Onların hepsi 60 yaşın üzerindeydi. Nasrallah 64 yaşındaydı. Fuat Şükür 63 yaşındaydı. İbrahim Akil 63 yaşındaydı. Bakın dört nesilden bahsediyoruz. Bugün dört nesil var Hizbullah’ın içinde. Yani Hizbullah bu sonuçları sindirebilir, bu ölümlere rağmen hayatta kalabilir. Zaten bunu da kanıtladı. Olanlara bakın. İsrail tarafıyla çok ciddi bir mücadele yapıyor ve yüzleşmeden başarılı çıktı dün.

        Soru: 2006'ya işaret ettiniz. Dediniz ki, Hizbullah nesillere dayanan bir harekettir. Ama 2006'ya kıyasla baktığımızda çok ciddi bir yara aldı örgüt. Şu an stratejilerini kim belirliyor Hizbullah'ın? Tamam İran Hizbullah'ın arkasında ama neredeyse tüm lider kadrosunun öldürülmüş olması motivasyonu ya da moralleri düşürmedi mi? Bundan sonra ne olacak? Kim beyin olacak Hizbullah'ta? Hangi adımların nasıl atılacağına kim karar verecek? Mesela iletişim ağına da çok ciddi bir zarar verdi İsrail. Şimdi bundan sonra hareket nasıl ayakta kalacak? Yalnızca insan kaynağına sahip olmak yeterli mi?

        ‘Bu cinayetler daha fazla birlik sağlayacak’

        Charara: Son günlerde olanlara baktığımızda şunu görüyoruz: Hareket, saldırılara devam etme gücüne sahip. Bakın, 19 saldırı yaptı mesela. Kara harekâtı başladığından beri zarar verdi İsrail ordusuna. Kısacası sistem devam ediyor. Lider kadrosunun öldürülmesi, Hasan Nasrallah'ın yok edilmesi, öldürülmesi tabii ki ciddi bir zarardır ama bu cinayetler daha fazla birlik sağlayacak. Hareketin içinde kenetlenmeyi arttıracak. Aynı zamanda Lübnan toplumunda da dayanışmayı arttırdı. Ve bu his, bu kenetlenme hissi sahada da fark edilecek, etkisini gösterecek. Şimdi hareket hiç olmadığı kadar İsrail'le savaşma konusunda kararlı görünüyor. Bölgedeki durum da öyle bir halde ki, görüyorsunuz bakın, hakikaten Orta Doğu'da çok kritik bir tablo var. İran'ın İsrail'e saldırısını gördünüz. İsrail'deki Nevatim askeri üstündeki görüntüleri gördünüz. Şu çok açık ki, o askeri üsse ciddi bir zarar verildi.

        ‘Netanyahu savaşın maliyetini düşünmeden devam ediyor’

        Gerilim tırmanacak, bu açık. Bu da tamamen Netanyahu'nun siyasi çizgisi nedeniyle. İsrail tarafı bugün savaşın maliyetini düşünmeden devam ediyor. Gazze'ye saldırdığında kahraman bir direnişe şahit olduk. Ancak bu direniş maalesef İsrail ordusuna, İsrail altyapısına zarar verecek güç de değil.

        Ama Lübnan tarafına bakalım, İran tarafına bakalım. Yani direnişin diğer tarafına bakın. Bu tarafın böyle bir kapasitesi var. İsrail'e zarar verme kapasitesi var. İsrail toplumuna bakalım şimdi önümüzdeki günlerde. Nasrallah'ı hedef aldığında toplum bu savaşı destekliyorlardı ama bu devam ettikçe aynı destek sürecek mi? Savaşın bedelini ödemeye istekli olacaklar mı?

        Lübnan’da Hıristiyanlar Hizbullah’ı savaştan sorumlu görüyorlar mı?

        Soru: Burada iki sorum var. Öncelikle Lübnan toplumundan bahsettiniz. Lübnan toplumu çok ciddi ayrışmış bir toplumdur. Hizbullah'a karşı Şiiler dışında özellikle Hristiyan kesimlerde çok ciddi bir şüphe vardır. Sizce Hizbullah liderlerine yönelik yapılan bu saldırılar toplumdaki bu ayrışmayı nasıl etkiledi? Ayrışma arttı mı yoksa Şiilere ve Hizbullah'a yönelik dayanışma duyguları mı güçlendi? Sonuçta Lübnan tekrar bir savaşın ortasında. Toplumun diğer kesimleri Hizbullah'ı bundan sorumlu görüyorlar mı?

        ‘Hasan Nasrallah bütün kesimler tarafından saygı duyulan bir isimdi’

        Charara: Lübnan toplumunu analiz ederken Hristiyanlar, Şiiler, Sünniler diye ayırmak yeterli değildir. Çünkü her kesimin içinde de ciddi bölünmeler, ayrışmalar var. Mesela Hristiyanlar dediğimizde kendi aralarında ciddi fikir ayrılıkları var, farklı organizasyonlar var, farklı temsilciler var, duyarlılıkları farklı.

        Ancak şunu hatırlatayım: Hasan Nasrallah bütün kesimler tarafından saygı duyulan bir isimdi.

        Doğru, Hizbullah'a yönelik farklı tutumlar var Lübnan’ın farklı toplum kesimleri arasında. Ama öyle de olsa Nasrallah dürüst bir lider olarak algılanırdı tüm kesimler tarafından. Çünkü oğlu İsrail işgaline karşı savaşırken 1997'de öldürüldü. İsrail, işgaline karşı çocuğunu kurban etmiş bir liderdi. Ve çok da zor hayat koşullarında yaşayan bir liderdi. Birçok İsraill'i odağın hedefindeydi.

        ‘Nasrallah’ın ölümü tüm Lübnan’ı şok etti ve öfkelendirdi’

        Dolayısıyla Hasan Nasrallah toplum tarafından son derece saygı gören, Hizbullah'ın politik konumlanmasına eleştirel yaklaşan, yanlış bulanların da bu anlamda takdir ettiği bir isimdi. Ölüm haberini aldığında tüm Lübnan toplumu şok oldu diyebilirim. Ve kim olursa olsun bir öfke duydular.

        İkinci olarak Lübnan'a karşı İsrail'in savaşı tıpkı Gazze'ye karşı savaşı gibi tamamen sivillere karşı bir savaş. Aslında İsrail bir şekilde soykırım uyguluyor. Olabilecek en fazla sayıda sivili hedefliyorlar. Altyapıyı hedefliyorlar. İnsanların yaşama şartlarını ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Evleri hedef alıyorlar. Yani hayata dair her şeyi yok etmeye çalışan bir anlayıştan bahsediyoruz. Bu da, Lübnan toplumunda derinden derine çok ciddi bir öfkeyi tetikliyor. Lübnan toplumu %100 Hizbullah'ı destekler demiyorum tabii ki ama ciddi bir çoğunluk İsrail'e çok net bir şekilde karşı. Bu aynı şey değildir.

        Lübnan ordusu savaşa dahil olacak mı?

        Soru: Peki ama bu durumda nasıl geri savaşacak? İsrail'e nasıl karşılık verecek? Bir Lübnan ordusundan bahsedebilir miyiz? Yoksa sadece Hizbullah güçleri mi İsrail'le savaşacaklar?Charara: Bakın bu çok enteresan bir soru. Neden Lübnan ordusu İsrail ordusuyla Hizbullah'ın yanında savaşamaz? Çünkü, Lübnan ordusu bir gerilla güç değildir, düzenli bir ordudur. Karşımızda son derece sofistike bir silah gücü olan çok ileri bir düzenli ordu var, İsrail ordusu. Yani bu kadar gelişmiş bir İsrail ordusuyla, düzenli Lübnan ordusunun savaşma imkanı yok. İsrail ordusu Amerikan teknolojisiyle donanmış bir ordu. Buna karşı ancak Hizbullah'ın gerilla güçleri savaşabilir.

        ‘Lübnan ordusu bu savaşa karışamaz çünkü…’

        Soru: O zaman Lübnan ordusu bu savaşa karışmayacak, öyle mi? Charara: Hayır, karışamaz. Hayır, çünkü düzenli bir ordu, İsrail ordusunun yanında çok zayıf ve çok kısa sürede İsrail ordusu tarafından çok ciddi zarar görür. Oysa Hizbullah güçleri düzenli bir şekilde İsrail ordusuyla savaşmıyorlar. Asimetrik, gerilla savaşı yapıyorlar. Bunu yapabilecek tek güç Lübnan'da Hizbullah'tır.

        Hizbullah'ın bu konuda çok uzun bir savaş tecrübesi var. Ve bence bu karşılaşma sırasında biz Hizbullah'ın biriktirdiği tecrübenin nasıl hayata geçtiğini de göreceğiz. Sanıyorum İsrail ordusunu çok kötü sürprizler bekliyor. Bakın dün bunun küçük bir örneğiydi. Bu sadece başlangıç. Lübnan toplumu Hizbullah'ın yanında hizalanacak. Ya da en azından İsrail'e karşı, İsrail'in agresyonuna karşı tavır alacak, göreceksiniz.

        ‘Düzenli İsrail ordusuna karşı adanmış ruhlar’

        Yani içimizde politik ayrılıklar olabilir ama sonuçta Lübnan toplumu İsrail'e karşı net bir tavır alacak hep birlikte. İsrail'de en iyi imkanlarla donatılmış bir düzenli ordu var. Öbür tarafta ise bu işe adanmış insanlar var. Arkasında İran'ın olduğu ama daha da önemlisi çok ciddi bir toplumsal desteğinin, tabanının olduğu bir gerilla hareketi var. Irkçı ve kolonyalist İsrail Devleti'ne karşı savaşan bir gerilla hareketi.