Takipde Kalın!
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
Gündem Ekonomi Dünya Spor Magazin Kadın Sağlık Yazılar Teknoloji Gastro Video Stil Resmi İlanlar

Netanyahu’nun dünkü küstah konuşmasını dinlerken kahredici gerçeği bir kez daha fark ettim.

Önümüzdeki hafta pazartesi birinci yılı dolacak olan Gazze’deki savaş başlarken can çekişen, iktidarda kalması pek de olası gözükmeyen, aylardır kendi sokaklarında protesto edilen bir başbakanken bugün İsrail’in yıllardır başaramadığı hedefleri birer birer yok eden, karşıtlarını dahi Lübnan’daki saldırılar ile susturmayı başaran bir isme dönüştü Netanyahu.

Nasrallah’ın öldürülmesi ile kendi açısından büyük bir güç elde etti.

Durmuyor.

Durmayı bırakın İsrail’in baş düşmanlarından Suriye’nin İdlib sokaklarında bile onun Nasrallah operasyonunun coşkusu yankılanıyor.

ABD seçimleri geçse de ne Trump ne Harris bu savaş makinesini kolay kolay engelleyemez, engellemek de istemez.

İran savaşa ilk kez bu kadar yakın

Gazze’den sonra Lübnan’ı yerle bir etme planı başlamışken İran da ilk kez topyekün bir savaş ihtimaline bu kadar yakın.

Bölgemizi çok zor bir dönem bekliyor.

Bu yazıyı yazarken bir yandan da Lübnan’daki kontaklarımla konuşuyorum.

Saat 23.15’te Hizbullah’a yakın bir kaynağım şu mesajı attı: "Şimdi İsrail kara operasyonunu hızlandırdı. Güneyde vitesi artırdılar. Tüm Levant hedefte. Amaç haritayı yeniden çizmek."

Lübnan’da devlet var ama millet yok

Lübnan çok parçalı bir ülke. Devlet var ama millet yok. Bunu 2006’da İsrail’in topyekün saldırdığı savaşı Beyrut’ta takip ettiğim dönemde çok net görmüştüm.

Yine Dahiye bombalanıyordu, Beyrut’un merkezi Hamra’da şehrin güneyi bombalanırken hayat aynen devam ediyordu, hatta geceleri barlar tıklım tıkış doluyordu.

Dünkü haberlere bakınca değişen hiçbir şey olmadığını gördüm. Lübnan toplumu topyekun savaşta değil, Şiiler savaşta.

Beyrut’ta iş dünyasından, akademiden, siyasetten tanıdığım isimlerle gelişmeleri içeriden öğrenmek için sık sık haberleşiyorum.

Hıristiyanlar Hizbullah’a karşı tutumlarını aynen sürdürüyorlar. Ülke saldırı altında diye bir birlik ruhu uyanmış değil.

İdlib halkı neden Netanyahu’yu alkışlıyor?

Sünniler İsrail Gazze’yi vurduğundan beri Hizbullah’a karşı bir yumuşama içindelerdi ancak geçmişten gelen korku ve öfkeyi buna rağmen aşabilmiş değiller.

Bunun en açık kanıtı İdlib’de Hasan Nasrallah’ın ölüm haberi üzerine yapılan kutlamalar.

Hem Nasrallah hem Esad

Suriyelilere Hizbullah’ın zulüm ettiği bir sır değil ancak bu kadar büyük bir öfke ve nefretin biriktiğini bilmiyordum. Bu öfke ve nefret sadece Nasrallah’a değil aynı zamanda yeniden güçlense de kendi toplumunun büyük kesimlerinin gözünde bir zalim ve diktatör olmayı sürdüren Esad’a.

Sonuçta çok katmanlı ve karışık duygu ve çatışma alanlarının aynı anda uyandığı bir süreç yaşanıyor Ortadoğu’da.

Bu süreçte gözler Lübnan’a döndü ama bir yandan Gazze’deki soykırım aynen devam ediyor. Hatta ateşkes için üç haftalık bir plan sunulmuştu, o planı gözlerden kaçırmak için de bahane oldu Lübnan Netanyahu’ya…

Lübnan’daki işgal ve saldırıya odaklanırken 1. Yılını doldurmak üzere olan katliamı unutmayalım…

Bence Türkiye 8 maddeden oluşan ateşkes planında aktif bir rol alabilir.

O planın detaylarını da yazacağım…

Şurada Paylaş!
Yazı Boyutua
Yazı Boyutua
Diğer Yazılar