Hukukî sorumluluğun mevcut olmadığı durumlarda, vicdanî sorumluluk devreye girer!

Kartalkaya’da öylesine bir dram yaşandı ki “facia”, “felâket”, “âfet”, “can pazarı”, vesaire gibisinden kelimelerin hiçbiri, bu dramı ifade etmeye kâfi gelmez ve gelmeyecek!
Düşünün; Amerika’nın binlerce dönümü alevlere teslim olan Kaliforniya eyaletinde sadece 27 kişi hayatını kaybediyor, bizde ise tek bir otel yangınında 78 masum canından oluyor!
Bu yazıyı okuduğunuz sırada TV’lerde Kartalkaya kurbanlarının cenaze haberlerini işitip yaşaran gözlerinizi silecek, bir yandan da iki gündür devam eden ve bitmek bilmeyen “Sorumluluk bizde değil...” terânelerini dinlemeye devam edeceksiniz...
“Sorumluluk” Türkiye’de öylesine bir dert olarak görülür ki yanına asla yaklaşılmaz, herkes ve her makam ondan uzak durur ve topu başka tarafa atmak için elden gelen herşey yapılır.
Bu “Bana yaklaşmaaa, giiit, uzak duuur!” mücadelesi Kartalkaya hadisesinden sonra da gözlerimizin önünde, bütün şiddeti ile ve utanmazca bir halde devam ediyor. “Sorumluluk bizde değil” tekerlemesi belediyesinden bakanlığına, itfaiyesinden bilmemnesine kadar ne kadar makam varsa şimdi hepsinin dilinde... Ortada bir suçlu mevcut ama herkes masum!
Bürokratik alandaki maskaralığa bakın: İşletmeciler yangın yeterlilik belgesi alabilmek için 12 Aralık’ta belediyeye müracaat etmişler, belediye 16 Aralık’taki incelemede eksiklerin tamamlanması için 15 gün süre tanımış ama işletmeciler şeytanî bir yol bulmuş ve bir hafta sonra başvurularını geri çekme dilekçesi vermişler! Belediye de isteneni kuzu kuzu yerine getirip işlemi yok saymış ama yangın kontrolünde sınıfta kalan otelin bütün bunların ardından yüzlerce müşteri almasına ses çıkartmamış, göz yummuş!
Bolu Belediye Başkanı şimdi “Sorumluluğun kendisinde olmadığını”, “Yetkisinin bulunmadığını” söylüyor ve “Niçin savcılığa gitmediniz?” diye soran gazetecilere aynı tekerleme çerçevesinde cevap veriyor: “Bizim böyle bir yetkimiz yok!”.
Bir şirket size müracaat edip mekânı için yangın yeterlilik belgesi isteyecek, belediye gerekli incelemeleri yaptıktan sonra “Şu kadar noksanın var, tamamlayıp gel” cevabını verecek, talepte bulunan şirket “Yaaa, boşver o zaman; hiç istemedim farzet” diyecek, sen de bunu kabul edecek ama faciadan sonra “Benim sorumluluğum yok. Ceza veremem, hattâ tutanak bile tutamam” diyeceksin!
Hukukî bakımdan ve kâğıt üzerinde sorumlu olunmayan durumlarda devreye vicdanî boyut girer, bu boyut “vicdanî sorumluluğu” getirir ve vicdanî sorumluluk da yangına karşı gereken tedbirleri almamış bir otelin faaliyete geçmesini engelleyebilmek için her yolun denenmesini, en azından savcılığı bu muhtemel cinayet konusunda uyarmayı gerektirir.
Kartalkaya’da 78 masumun hayatını kaybetmesinin ardında, vicdanî sorumluluğun kimbilir hangi sebeplerin etkisi ile hissedilmemiş olması yatmaktadır!
Ve, çok önemli bir hususu unutuyoruz: Türk Ceza Kanunu'nun 279. maddesi, kamu görevlisinin suçu yetkili makamlara bildirmemesini de "suç" kabul eder ve bildirimi ihmal eden yahut ihbarda geciken kamu görevlisinin altı aydan iki yıla kadar hapsedilmesini öngörür.
- 1Türk Müziği'nin en önemli isminin yazıp Fatih'in babası İkinci Murad'a ithaf ettiği elyazması, Londra'da 13 milyon 750 bin liraya satıldı
- 2Şam'daki mezarı durup dururken gündeme getirip Türkiye'yi germeye ne lüzum var?
- 3Boş yere heveslenmeyin! Suriyeliler'in az bir kısmı dönecek ama çoğu burada kalacak!
- 4Gözünüz saray görsün! Bu mekân 2 bin 300 dönüm arazi üzerinde ve tam 50 dönüm!
- 5Ertuğrul Özkök'ün bu yazdıklarına sakın inanmayın, zira baştan aşağı yanlıştır!
- 6Bu da bizim Süleyman Şah maceramız!
- 7Basının basın olduğu günlerde bu haberi böyle yazacak olsam, "Git ulan, şunu adam gibi toparla" deyip kafama atarlardı!
- 8Edebiyat allâmesi iki kardeşin yaptıkları sessiz bağışların ve ödüllendirilmelerinin öyküsü
- 9Konserler için ödenen bu meblâğları, musiki tarihimizin en büyük üstadları hayatları boyunca alamamışlardır!
- 10Atatürk'ün Amerikalı bir kadın gazeteciye verdiği, 89 sene önce sansür edilen ve unutulan mülâkatı