Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek Savunma sanayimiz sancılı bir dönemde….

        Savunma sanayimiz için önemli bir fuar haline gelen SAHA EXPO’da Türkiye’nin bu alanda hem kaydettiği başarıları görme hem de ciddi sorunlarını tespit etme imkânı söz konusu. Fuara 6 bakanlık, bunlara bağlı ve ilgi kurumlar ile Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) destek veriyor. Katılım da oldukça yüksek rakamlara ulaşmış durumda.

        Fuardaki toplam 1 bin 478 firmanın 766’si yabancı. Yerli şirketlerden sayı olarak fazlalar, ama daha çok küçük firmalar olduğunun altını çizmek gerekiyor. Aynı zamanda bu kadar yabancı firmanın fuara ilgi göstermesini Türkiye’nin savunma alanında henüz kat edecek mesafesi olduğu gerçeğiyle ile birlikte değerlendirmek doğru olur.

        Fuar boyunca yapılacak iş birliği sözleşmelerinin 6 milyar dolar hacme ulaşacağı ifade ediliyor. Ne kadarı gerçekleşir, işe dönüşür, şimdiden bir şey söylemek zor. Bunlar uzun vadeyi kapsayan anlaşmalar. Medyaya yanlış yansıdığı gibi satış anlaşması değil. Yani geçen yıl 5,5 milyar dolar ihracat yaptık, “bu fuarda ise sadece satış sözleşmeleri 6 milyar dolar ulaştı” ifadesini düzeltmek gerekir. Zaten fuarın açılışında Savunma Sanayi Başkanı Haluk Görgün, bu yıl 6,5 milyar dolar seviyesinde ihracata ulaşılacağını açıkladı. Değerlendirmeyi bu açıklama üzerinden yapmakta fayda var.

        Fuarda 300’den fazla ürün lansmanı yapılacağı açıklanmıştı, ama böyle bir şeye şahit olduğumu söyleyemem. Zira bazı bilindik ürünleri savunma sanayi şirketlerimiz zaten tekrar tanıttığı gibi bir önceki fuarda duyurduklarının da yüzde 90’ını seri üretime dahi geçirememiş durumdalar. Zaten ihracat rakamları da bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Yıllar önce test edilen, başarılı olduğu ilan edilen çoğu ürün henüz seri üretime geçemediği için envantere girebilmiş değil.

        Ayrıca şirketler bir plan ve program dahilinde ürün geliştirilmediği için ciddi anlamda insan ve maddi kaynak israfı da devam ediyor. Kamu ve vakıf şirketleri bile kendi aralarında ürün geliştirme alanlarının sınırlarını belirlemede sorun yaşıyor. Koordinasyon tarafında bulunan Millî Savunma Bakanlığı ile Savunma Sanayi Başkanlığı da benzer şekilde sorumluluk alanı konusunda sıkıntı yaşıyor. Her etkin ve yetkin isim ile kuruluşlar siparişlerin olduğu yerlerde müdahil olmak istiyor. Bu da ciddi bir kargaşaya, kalifiye elaman istihdamında sıkıntıya sebep oluyor. Savunma sanayinde ürün geliştirme, üretme ve bunları kullanacak kurumlar arasında doğru iletişimle ve doğru kaynak yönetimiyle yeni organizasyonlar ihtiyaç var. Zira her şirketin para kazanacağını düşündüğü ve yöntemini bulup satacağına inandığı her ürünü üretmeye çalıştığı bir dönemden geçiyoruz.

        SAHA EXPO organizasyonu, savunma sanayiinde Türkiye’nin sahip olduğu teknolojik bağımsızlığı ve üretim gücünü vurgulamak için önemli bir platform, ama içinin de iyi doldurulması icap ediyor. Mesela fuarda aynı kamu ve vakıf şirketlerinin birden fazla yerde standı var. Yurtdışındaki fuarlara katılım da zaten dağınık.Mesela bu fuara ilgisiz kurumlar bile katılmış. Fuar kanalıyla kendini kamu otoritelerine gösterme, tanıtma, iş yapmak için kanal arama çabası da söz konusu. Şirketleri acilen böyle bir durumdan çıkarmak için çözüm yollarının bulunması gerektiğini söylemeye gerek var mı?

        Gelelim savunma sanayinde seri üretim, satış ve pazarlama sorunlarına… Kamu ve vakıf şirketlerinin başarılarının ölçülememesi, böyle bir programın olmaması büyük eksiklik. Bunun sonucu olarak yöneticilerin de başarıları ölçülemiyor. Kamu eliyle insan kaynağı verimli kullanılmıyor. Hazır alım şeklinde belli başlı şirketlere direkt ürün sipariş ediliyor, böylece rekabet ve verimlilik de söz konusu olmuyor.

        Kamu ve vakıf şirketlerinde borçluluk seviyesi büyük rakamlara ulaşmış durumda. Savunma sanayi şirketlerinde çarkın dönmesi, maaşların ödenebilmesi için kamu otoriteleri yeni siparişler vererek finans etme yoluna gidiyor. Bu durumda kısır bir döngüye sebep oluyor. Çoğu zaman alınan siparişler yerli ve yabancı şirketlerden temin ediliyor. Başarılı, yetenekli özel şirketlerin direkt tedarik noktasında önü açılmıyor. Azcık gelişen, bir şeyleri başaran özel sektörün ürünlerine kamu ve vakıf şirketleri talip oluyor. Ya ürünlerini alıp, devlete yüksek fiyattan satışına aracılık ediyorlar ya da direkt bu şirketleri satın alıyorlar.

        Netice itibariyle kamunun kontrolündeki belli şirketlere büyük siparişler veriliyor, onlarda alt üstlenici olarak küçük şirketlere işleri havale ediyorlar. Ama çok düşük maliyetlerle iş yaptırıyorlar hem özel şirketlerin gelişip, büyümelerini engelliyorlar, hem ödemelerini zamanında yapmayarak sıkıntı yaşatıyorlar.

        Yurtdışına savunma sanayi ürünü satışlarını destekleyecek Eximbank benzeri bir finans kurumu veya fona acil ihtiyaç var. Eximbank sadece ticari ürünlere kredi verebildiği için Türk savunma sanayi ürünlerini yurtdışında fonlayacak, müşteri olan ülkelerle kredilendirme ilişkisini sağlayacak finans kurumuna acil ihtiyaç var.

        Ayrıca kamu ve yarı kamu konumdaki Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSKGV) şirketlerin ürünlerini yurtdışında profesyonel şekilde, tek çatı altında pazarlayacak bir oluşum gerekiyor. Bunun gibi kuruluşlar birçok ülkede olmasına rağmen Türkiye’de her kurum kendi adına yurtdışında fuarlara katılıyor, pazarlama faaliyeti yürütüyor, ama başarılı olamıyor. Bu sebeple yine hatalı bir yöntemle bazı durumlarda Milli Savunma Bakanlığı ve SSB bile pazarlama faaliyetine girebiliyor. Halbuki bu şirketlerin profesyonel işletme mantığıyla yönetilmesi, satış ve pazarlama faaliyetlerinin de yine profesyoneller ellerde olması gerekiyor.

        Kısacası Türk savunma sanayisi geldiği noktada sancılar çekiyor. Birçok noktasında dağınıklık var. Savunma sanayinde elde edilen önemli başarıların profesyonel ellerde çarpan etkisiyle katlanarak büyüme şansı çok yüksek. Şayet seri üretime geçişte sıkıntılar aşılırsa, tedarik zincirini kurmada başarılı olunursa, işletme ve pazarlama sorunları giderilirse Türk savunma sanayinin ihracatı katlanarak artar. Mutlaka savunma sanayimiz için acilen doğru modelin bulunması gerekiyor.

        SAHA EXPO Fuarı’na ilk başlarda ağırlıkla Türk şirketleri katılıyordu. Amaç da kendi aralarında iş birliğini geliştirmekti. Artık SAHA EXPO Fuarı, TSKGV’nin yıllardır düzenlediği IDEF ile aynı seviyeye geldi. Bundan sonra tekli yıllarda IDEF, çiftli yıllarda ise SAHA EXPO her mayıs ayında dönüşümlü olarak fuar organize edecek. Bildiğim kadarıyla IDEF, Atatürk Havalimanı’nda hava gösterileri de olacak fuarlar organize edecek. SAHA EXPO ise İstanbul Fuar Merkezi’nde (İFM) yapılmaya devam edecek gibi görünüyor. Ancak SAHA EXPO Fuarı kapsamında deniz araçları için de Ataköy Marina’nın kullanıldığını, resmî davetlilere burada çeşitli deniz platformları ve insansız deniz araçları tanıtılıyor.

        Bu bilgiler de gösteriyor ki, Türkiye’nin doğru düzgün bir fuar merkezi de yok. Atatürk Havalimanı bomboş yatıyor, tam olarak nasıl verimli kullanılacağı bilinmiyor. Ortaya atılan hiçbir proje de tatmin edici değil. Atatürk Havalimanı’nın yanı başındaki fuar alanın da çok sayıda problemi var. Deniz, kara ve hava araçlarını sergileyecek bir savunma fuarı için açık alan, pist, raylı ulaşım ve liman bağlantısı olacak imkanları var, ama bu vizyonu ortaya koyan yok.

        Diğer taraftan Türkiye savunma sanayisi için önemli bir tarihi günü kısa süre önce yaşadık. Türk Havacılık Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından geliştirilen ülkemizin ilk jet motorlu uçağı Hürjet, ses hızı üzerinde yaptığı uçuş testini başarıyla tamamladı. Bu motivasyonla savunma sanayimizin ulaştığı başarılı seviyesini daha ileriye taşımak için mutlak doğru modellerin bulunması gerekiyor. SAHA EXPO Fuarı’ndaki gözlemlerim şimdilik bu kadar.