Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek Eğitim uçuşu kazalarında tuhaflık var!

        Bursa Yenişehir’de düşen eğitim uçağı ve daha önceki yaşanan eğitim uçuşu kazaları havacılık sektörünün bu tarafında bir şeylerin doğru gitmediğini gösteriyor olabilir. Zira bu konuda bana ulaşan bilgiler pek iç açıcı değil. Çünkü uçuş okulları, eğitim uçakları, simülatörleri, teçhizatları ve buralardaki personelin denetimleriyle ilgili olarak ciddi denetim sorunu yaşandığı belirtiliyor.

        Özellikle pilotaj bölümü olan bazı üniversitelerin uçuş eğitim bölümlerinin ve uçuş eğitim anlaşması yaptıkları bazı uçuş okullarının da yaklaşık 4 yıldır denetlenmediğine işaret ediliyor. Eğitim uçaklarında kullanılan yakıtların bile denetlenmediği bazı uçuş okullarının Aviation Gasoline (AVGAS) yerine daha kalitesiz ve performansı düşük ve yüzde 50 daha ucuz olan MOGAS kullanıldığına dikkat çekiliyor.

        Uçuş okulları daha önceki yıllar iki taraflı denetleniyordu. Şimdi hem denetleyen tarafın uluslararası ayağı olmadığı hem de ilgili sivil havacılık otoritesinin daha az denetime gittiği ifade ediliyor. Ayrıca denetime gidenlerin de yetkinliklerinin sıkıntılı olduğu belirtiliyor.

        EASA neden Türkiye’ye denetime gelmiyor?

        Avrupa Havacılık Emniyeti Ajansı / EASA (European Aviation Safety Agency) Avrupa Birliği’nin sivil havacılık otoritesi konumunda. Ancak Amerika’daki FAA gibi Avrupa’daki EASA’da sertifikasyonlar açısından dünya sivil havacılığı için çok önemli bir kuruluş. İşte bu önemli kuruluş EASA ile bizim Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) arasında uzun süredir soğuk rüzgârlar esiyor. Hatta TUSAŞ’ın özgün olarak geliştirip ürettiği Türkiye’nin ilk jet motorlu uçağı HÜRJET’e de bu soğukluk sebebiyle henüz EASA sertifikası alınamadığı ifade ediliyor. Hâlbuki HÜRJET’in öncüsü HÜRKUŞ’a 2013’te 6 ay gibi kısa sürede EASA sertifikası alınmıştı.

        Şimdi bu EASA detayından sonra asıl meseleye gelelim. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) ile EASA arasında başta pilot lisanlarını karşılıklı tanıma konusu olmak üzere çeşitli tartışmalar yaşanmış ve diyalog kopmuş. Daha önce Türkiye’de havacılık kurumlarını, uçuş okullarını denetlemeyen gelen EASA yaklaşık 5 yıldır ülkemize uğramamış. EASA denetimlere gelmeyince kurumların faaliyetlerinde, her türlü hava aracının bakımlarında, personellerin dokümanlarında ve eğitimlerinde aksamalar olmaya başlamış.

        EASA ülkemize denetimlere gelemeyince SHGM de üzerindeki baskının azalmasıyla denetimleri aksatmaya başlamış. Mesela uçuş okulu simülatörlerinin 2 yılda bir denetlenmesi lazımken, EASA ile aramız bozulduğundan bu yana SHGM adına bazı uçuş okullarına hiç denetime giden olmamış. Bazılarına ise denetim yapacak donanımı olmayanlar gitmiş!

        Eğitim uçağında eğitimli iki pilot yaşamı yitirdi!

        Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı bünyesindeki Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün (SHGM) son yıllarda uçuş okullarının eğitim uçuşlarında meydana gelen kazaların kök sebepleriyle ilgilenmesi gerekiyor. Sadece meydana gelen kazaları teknik açıdan inceleyip gerekçe bularak bu tür hadiselerin engellenmesi zor görünüyor. Bir gün önce Bursa’da meydana gelen eğitim uçuşu kazasında iki tecrübeli ve eğitimli pilot yaşamını yitirdiğine göre bu olayın daha derinlemesine araştırılması gerekmez mi?

        Öğretmen pilot Ünal Aster (61) ve öğretmen pilot adayı Emir Gülal Nalcı (42) sektörde bilinen isimler. Özellikle Aster, uçuş eğitim denince akla gelen isimlerden birisiydi. Nalcı ise ilk solo uçuşunu 4 yıl önce 2020 yılında gerçekleştirmiş, herhangi bir havayolunda göreve başlayamadığı için öğretmen pilot olmak için eğitim almak üzere bu uçuşta bulunuyordu. Dolayısıyla Fenix Uçuş Okulu’na ait TC-UDI tescilli Aquila A 210 tipi eğitim uçağında yaşamını yitiren iki ismin uçuş tecrübesine yönelik bir sorun yok. Pilotaj sorunu ilk etapta akla gelmiyor. Netice kaza kırım incelemesiyle aydınlanacaktır, ama bu kazaya başka şeylerin etki etme oranı yüksek gibi görünüyor.

        Bursa ve uçağın kazada rolü nedir?

        Kazanın görüntülerini defalarca inceledim ve bir anlam veremedim. Tecrübeli isimlerin kazayı değerlendirmelerinden de açıkçası bir neticeye varamadım. Çünkü uçak piste dokunup (touch and go) yeniden havalandığında bir kâğıttan uçak gibi ters dönüp aprona düşüyor. Uçağın çok hafif olduğu, gövde altı kanata sahip olması sebebiyle rüzgâra karşı mukavemeti az olduğu söylenebilir. Mesela eğitim uçağı diğer modeller gibi ağır değil. Acaba böyle bir hadise daha ağır ve üstten kanatlı bir eğitim uçağının başına gelseydi ne olurdu? Eğitim uçaklarını görev yaptıkları bölgelere göre bir de bu açıdan incelemek gerekir. Kısacası, uçağın ağırlığı ve aerodinamik yapısı yani alttan kanatlı olmasının eleştiriliyor.

        Bir başka eleştiri noktası ise hadisenin yaşandığı Bursa’nın senenin birçok gününde uçuş eğitimi için müsait olmaması… Bilindiği Kaza Bursa Yenişehir Havalimanı apronunda meydana geldi. Öğretmen pilot Ünal Aster ile öğretmen pilot adayı Emir Gülal Nalcı iniş-kalkış çalışması yaparken eğitim uçağında yaşamlarını yitirdiler. Yenişehir Havalimanı’nın etrafı dağlarla çevrili ve rüzgârın yoğun olduğu bir meydan. Yani uçuş eğitim için uygun bir yer değil.

        Türkiye’de eğitim uçuşlarının yapılacağı meydan sayısı da maalesef çok kısıtlı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Anadolu’da trafiği olmayan, verimli çalışmayacağı baştan bilinen illere boş havaalanları yapmak yerine uçuş eğitim için uygun bölgeleri araştırıp, hizmete sokması daha hayırlı bir hizmet olacaktır. Kısacası uçuş eğitim kazalarına daha geniş pencereden bakmak gerekiyor. Ancak uçuş okullarını denetleyen de eğitimi uçuşu kazalarını inceleyen de aynı bakanlık olduğundan sağlıklı bir netice çıkması, önlem alınması zor da görünüyor.

        Aquila, Jandarma’da da var!

        Türkiye’nin bir de eğitim uçağı meselesi var. THY'nin yüzde 100 iştiraki Türk Hava Yolları Uçuş Eğitim ve Havalimanı İşletme AŞ / TAFA (Turkish Airlines Flight Academy) ile TUSAŞ arasında geçen yıl Mayıs 2023’te bir anlaşma imzalanmıştı. Bu sürpriz anlaşmaya göre TUSAŞ, 20 adet tek motorlu pilot eğitim uçağı üretecekti. Fakat bu alanda önemli mesafe kat etmiş, yerli ve milli şirketler olmasına rağmen TUSAŞ’ın böyle bir işe soyunması eleştirildiği için projeden vaz geçildi. TUSAŞ’ın da ASELSAN gibi özel sektöre nefes aldırmayacak şekilde her işe talip olmasının böylece önüne geçilmiş oldu.

        Ancak Türkiye’de eğitim uçağına sadece THY değil, çok sayıda kuruluşun ihtiyacı var. Eğer vizyoner ve tutarlı hareket edilir, yabancı şirketlerin duygusal girişimlerine yenik düşülmez ise yerli ve milli bir eğitim uçağımız olabilir. Bu sebeple TUSAŞ’ın yanlıştan dönmesi önemli. Bakalım THY, eğitim uçağı

        konusunda ne kadar yerli ve milli hareket edecek? Nasıl bir yolda ilerleyecek?

        Önemli bir husus daha var.

        Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB) yakında Jandarma Havacılık Başkanlığı için eğitim uçağı ihalesi yapacak. İhale şartnamesinde eğitim uçağının teknik detaylarına fazla değinilmemiş. Yerlilik ve millilik konusu da atlanmış. Böyle bir yaklaşım doğru değil! Beşinci nesil savaş uçağı KAAN’ı yapan bir ülkenin Jandarma Komutanlığı gidip yabancı uçuş eğitim uçağı alır, buna da SSB aracı olursa iki katlı ayıp olur! Çünkü ihale şartnamesinde sanki Bursa’da düşen Aquila tanımlanmış gibi bir durum söz konusu. Uçağın teknik özelliklerini atlayıp, idari şartlarda ağır maddi detaylar koymak pek anlamlı gelmedi bana…

        Ayrıca bir adet hediye Aquila uçakta uzun süredir Jandarma Havacılık Başkanlığı filosunda uçuyorsa, aklıma da başka bir şey gelmiyor. En milli olması gereken yerler daha dikkatli olmalı…