Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Güntay Şimşek Havadaki gecikmelerin 3 ana sebebi…

        Havacılık sektöründe vatandaşı da çok yakından ilgilendiren ve kamu otoritelerinin de dikkatini çeken uçakların gecikme sorunları bir süre daha devam edecek gibi… Zira sorunların kaynağını maalesef tam olarak anlayıp, çözümü noktasında adım atma konusunda henüz bir gelişme söz konusu değil. Aksine bazı sorunların çözümü zor olduğu için bu aşamada görülmek, tespit edilmek ve üzerine gidilmek istenmiyor.

        Şu günlerde yaşadığımız rötar meselesi çetrefilli ve gecikmeler de çok yönlü. Tek bir sebeple uçaklar rötar yapmıyor. Fakat sebeplerden birisi olan Hava Trafik Kontrollerinin (HTK) “İnisiyatif Almadan Çalışma (İAÇ)” uygulaması üzerinde durulması gereken bir konu. Daha önemlisi Türkiye’nin yeni tanıştığı bir husus da değil. Önceki yıllarda da benzer uygulamalar oldu. Sorunun bir derinliği var, ama kamunun bu meseleyi bu aşamada çözmeme gibi bir yaklaşımı yok.

        Önceki yıllarda Atatürk Havalimanı’nda yine aynı hak arama gerekçesiyle HTK’ların yaptığı eylemler olmuştu. Uçakların havada attığı turlar da henüz unutulmuş değil. Fakat bu defa yapılan İAÇ uygulaması Avrupa hava sahasındaki sorunlu bir zamana denk geldi. Bir yandan iklim değişikliği sebebiyle Avrupa Futbol Şampiyonası’na da yansıyan olaylar söz konusu. Maçların bile oynanmasında zorluklar yaşanıyor. Uçaklar şiddetli yağmur, dolu, rüzgâr ve orajlar yüzünden kalkamıyor. Türkiye’den giden uçaklar geri gelmekte zorluk yaşıyor. Bu da hava trafiğini zincirleme etkiliyor.

        Gecikmelerde AJet etkisi

        Diğer taraftan Türkiye’de en fazla gecikmelerin yaşandığı iki havalimanı var; İstanbul Sabiha Gökçen ve Antalya. Aynı zamanda bu iki havalimanı arasında da yoğun bir iç hat trafiği söz konusu ve uçuşlar ciddi anlamda aksıyor. Bu iki meydan arasındaki uçuşlarda yaşanan gecikmenin de Avrupa hava sahasıyla bir ilgisi yok. İki meydanda birinci etken İAÇ uygulaması, ikinci husus altyapı sorunları.

        Sabiha Gökçen Havalimanı’nın ikinci pist sorunu henüz çözülmüş değil. Terminalin yetersizliği de söz konusu. Bu iki problemin üzerine bir de İAÇ uygulamasını ekleyin. Bitmedi. Türk Hava Yollarının (THY) yeni markası AJet bu yoğun meydanı kendisine merkez seçti, ama AJet de yeni bir marka olduğu için sistemini oturtana kadar kendi sorunlarını da buraya taşımış oldu. En yoğun meydanda tam olgunlaşmamış bir iş modeli, yeni sistem ve çok sayıda uçakla iş yapmanın getirdiği negatif durumlar söz konusu. Yarı kamu konumdaki bir şirketten agresif bir havayolu oluşturmak için gösterilen çabalar da operasyonlarda sorunlara, rötarlara sebep oluyor.

        Sıkıntılarını hem buraya taşıdı, hem de yoğun meydan için tedbirler alınmadan daha da yoğunlaşmasına sebep oldu. Sabiha Gökçen ve Antalya Havalimanı arasındaki gecikmelere de önemli katkı sundu.

        Net ifade etmek gerekirse;

        1) Avrupa hava sahasındaki sorunlar,

        2) AJet’in en yoğun meydandan operasyonlara başlaması,

        3) HTK’ların İAÇ uygulaması gecikmelerin ana sebepleri.

        Bunlara Sabiha Gökçen ve Antalya havalimanlarındaki pistlerin durumunu da eklemek lazım. Hava trafikçilerin normal zamanlarda en fazla insiyatif alarak yönettikleri bu iki meydanda eylemlerin çok fazla etkisi var. Mesela Antalya Havalimanı’nı en yoğun kullanan THY ve Lufthansa’nın ortak şirketi SunExpress, aynı zamanda yüzde 60 oranında slotlara uymadan, charter mantığıyla sefer yapan bir havayolu. Hava trafiğinde standartlar uygulanınca en fazla sıkıntı çeken şirket konumuna geldi. Ancak gecikmelerde hangisinin etkisi ne kadar olduğunun tespiti kamu otoritelerine kalmış bir durum. Fakat tartışmaların ana omurgasını oluşturan HTK’ların başlatmış olduğu havacılık standartlarına uyarak çalışma yaklaşımı yani “inisiyatif” almama eğilimi yaşanan rötarların önemli bir kısmında etkili oluyor.

        Şehir efsanesi değil gerçek

        Kamu tarafından uçakların gecikmelerinde İAÇ’nin rolü görmemezlikten geliniyor. Şehir efsanesi deniyor. Ama gerçek. Hatta eylemler başlamadan önce bu konunun çözülmesi için Ulaştırma Bakanı da olumlu adım atmıştı. Mevzu Maliye Bakanı’ndan dönünce, yasalaşması engellenince eylemler başladı.

        Dolayısıyla 20-30 Haziran arasındaki gecikmelerde ciddi anlamda İAÇ etkisi var, ama bu ortamda ne kadar olduğunu ayrıştırmak zor. Ama var. Temmuz’da da devam edecek görünüyor.

        THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat da HTK’ların İAÇ uygulamasını yakından takip ettiklerini CNN Türk’te Hakan Çelik’e şu cümlelerle açıkladı: “İnisiyatif almamak ne anlama geliyor bunu da biliyoruz. Ama bunun ötesinde belirli bir şekilde gizli grev yapılıyorsa, uçaklarımız geciktiriliyorsa bunları tespit ediyoruz. Mahkemeden bilirkişi istedik.”

        Ahmet Bolat’ın, “Şu ana kadar çok önemli bir şey tespit etmedik.” cümlesi ise eylem yapan tarafta tepkiye sebep oldu. Çünkü görmemezlikten gelinme durumu olduğu, dolayısıyla sorunlarına eğilme ve mesajlarını kamuoyuna iletmenin bu yöntemle engellenmeye çalışıldığını düşünüyorlar.

        Türkiye Hava Trafik Kontrolörleri Derneği (TATCA) şu açıklamayla THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat’a cevap verdi: “Hava trafik kontrolörleri olarak inisiyatif almadan çalışma faaliyetiyle uluslararası ve ulusal havacılık kurallarına ve prosedürlerine sadık kalarak görevimizi yerine getirmekteyiz.” İzaha gerek var mı? “İAÇ uyguluyoruz.” diyorlar. “Mesleğimizin önemini ve değerini gösterebilmek, özlük haklarımızı kazanabilmek adına büyük bir gayret gösteriyoruz.” diyorlar. “Havacılık paydaşlarından emeklerimizin görmezden gelinmesi ve kamuoyunda yanlış algı yaratabilecek ifadeler yerine haklı çabamıza destek bekliyoruz.” İfadesini kullanıyorlar. “Hukuki alanda kendimizi savunmaya hazırız.” diyorlar. Daha ne desinler.

        Peki neden bu talepler görmezlikten geliniyor? Bildiğim kadarıyla Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, HTK’ların bu taleplerine sıcak bakıyor. Hatta TBMM’den ilgili yasal düzenlemenin de geçmesini istiyordu. Aynı şekilde Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Hüseyin Keskin de bu meseleye sıcak bakıyor, HTK’ların bünyelerinden ayrılıp, özerk bir yapıya kavuşmasını destekliyordu. Ama karşılarına Maliyet ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek çıktı. TBMM’ye ilgili düzenlemenin gitmesini istemedi. Çünkü benzer durumda olan başka kurumların da aynı isteklerde bulunup, ek yük getirmelerinden çekindi.

        THY’deki maaş düzenlemesi örnek olabilir

        Hava Trafik Kontrolleri tarafı ise bir süre öncesine kadar THY Genel Müdürü başta olmak üzere birçok yönetici maaşının pilotlardan az olduğunu, bu hususta THY’de bir düzenleme yapılarak, en düşük başkan maaşının en yüksek pilot maaşı (yaklaşık 400 bin TL) seviyesine getirildiğine dikkat çekiyorlar. Bu düzenleme yapılırken uluslararası ücretlendirme anlayışıyla çalışan pilotların kazanımlarına göre THY’deki müdürlerin, başkanların, genel müdür yardımcılarının maaşlarının yukarı çekildiğini ifade ederek, Maliye Bakanlığı’nın bu düzenlemeye ses çıkarmadığını, ama kendilerinin durumlarının daha farklı olduğunu vurguluyorlar.

        Eurocontrol’den Türkiye’de hava tarafında çalışanlar için gelen kaynakların kendilerine verilmediğini, Eurocontrol'un (Avrupa Hava Seyrüsefer Emniyeti Teşkilatı) bu konudaki düzenlemelerine dikkat edilmediğini, hava seyrüsefer hizmeti veren taraf olarak ayrı bir özerk yapıda olmaları gerekirken havalimanı işletmecisi ve havalimanı inşaatı yapan DHMİ çatısı altında bulunmalarının doğru olmadığını vurguluyorlar. 41 üye devleti olan Eurocontrol’de hava trafik kontrolörlerini özerk yapıya kavuşturmayan, tazminatlarını ödemeyen tek ülkenin de Türkiye olduğuna dikkat çekiyorlar.

        Eurocontrol’den gelen paraları DHMİ kaynak olarak kullanıyor. Bunun kesilerek, ek bir yüke dönüşmesini de Maliye Bakanlığı istemiyor. DHMİ gelen parayı kendi kriterlerine göre kullanıyor. Bir kısmını da hava trafiği tarafındaki çalışanlarına ödüyor. HTK’lar ise ICAO kurallarına göre hava trafiği tarafında kimlerin görev yaptığı ve bu ödemelerin nasıl dağıtılması gerektiğinin kuralları belli olduğundan buna göre düzenleme yapılmasını yıllardır talep ediyor.

        Havacılık mevzuatlarımız, düzenlemelerimiz eksik

        Günümüzdeki rötarların bir tarafında bu hususlar var. Fakat Maliye Bakanlığı düzenlemeye karşı çıkınca, Ulaştırma Bakanlığı da bir şey yapamayınca HTK’ların İAÇ eylemleri görmemezlikten geliniyor. Ama bu acilen çözmemiz gereken yılların meselesi. Havacılık sektörümüzde önemli mesafe kat edilmesine rağmen bir tarafıyla ise çok gerilerdeyiz. Mesela uçucu personelin iş kanunu yok. Yıllardır pilotlar derneği TALPA Hava İş Kanunu’nun çıkarılması için uğraşıyor.

        Öte yandan Eurocontrol’den gelen para belli, artması için çalışmalar da yapılıyormuş. Fakat gelen bu paradan pay isteyen başkaları da var. Bir elektrik teknisyeninin dava açtığı, “HTK’lar tazminat alıyorsa, ben de hava tarafında çalışıyorum, benim de almam lazım.” argümanıyla davayı kazandığı belirtiliyor.

        Eurocontrol’den daha fazla para isteyen Türkiye’den, bu alanda çalışanların Türk hava sahasını nasıl kullandığına dair ICAO kuralları çerçevesinde bağımsız denetçi raporu istenmiş. Bu konuda ne yapılmış bilmiyorum. Fakat Türkiye’de 1700 civarında HTK olduğu, ama bu sayının 2700’e çıkması gerektiği belirtiliyor.

        Netice itibariyle bu mesele çözülmediği takdirde zaman zaman Türkiye’nin başını ağrıtmaya devam edecektir. HTK’ların Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı özerk bir kurum haline getirilmesi gerekir. Bunu da Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi’nde ancak Cumhurbaşkanı çözer.

        Uçaklar Avrupa’dan neden dönemiyor?

        Türkiye’den giden uçaklar, 1-2 saatlik rötar yaşayınca uçağın kokpit ve kabin ekibinin mesai süreleri doluyor. Bu durumda uçak yeni ekip olmadan kalkamıyor. Mesela SunExpress’in 5 uçağı Avrupa’da kalmış. Havayolları ya uçağı ekibiyle orada bırakıp, başka şirketlerden kiralanan uçaklarla yolcusunu getiriyor veya yolcusunu otelde bir gece yatırmak zorunda kalıyor. Ciddi anlamda otel parası ödeyen şirketler var. Evet, Avrupa hava sahasında yoğunluk, sıkıntı var. Zamanında operasyon da yapılamıyor.

        Kamu tarafında bazı yetkili isimler HTK’ların talebinin doğru, ama zamanlamasının yanlış olduğunu söylüyor. Yaklaşım bu olunca eylemler de devam ediyor. Mesela bu yıl yaşanan sorunları daha yoğun trafiğin olduğu zamanlarda Antalya Havalimanı yaşamadı. Sadece Avrupa’dan kaynaklı gecikmelerle bu rötarların, sorunların yaşandığını söylemek de doğru değil. Çünkü iç hat uçuşlarında ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Ama bu gecikmelerin iletişimi de iyi yapılmıyor. Son uçuşumda Ankara’dan İstanbul’a dönerken THY’de kendim bizatihi yaşadım.

        Netice itibariyle İAÇ uygulanmazsa her şey 2-3 gün içinde toparlanır, normale döner, ama bu ayda eylemlerin devam edeceği açıklandı. Hava Trafik Kontrolörleri ve Diğer Ulaştırma Çalışanları Sendikası (HTK-SEN) özlük hakları taleplerinin karşılanmaması sebebiyle 3-14 Temmuz arasında İAÇ’ye devam edeceklerini ilan ettiler. Bakalım bu iş nereye gidecek? Nasıl bitecek?